Etrafıma, sağıma-soluma, facebook'a ve twitter’a bakıyorum, gazeteleri okuyorum, TV’de haberleri izliyorum, 16 Temmuz'dan sonra herkes darbe karşıtı olmuş. Değerli okuyucularım burada dikkat çekmesi gereken husus “16 Temmuz’dan sonra herkes” ibaresidir. 16 Temmuz’dan sonra herkes darbe karşıtı oldu. “Oldu da, bu herkesin içerisinde acaba kimler 15 Temmuz gecesi “darbe Karşıtı” oldu?”

İşte kritik soru bu. Ve iddia ediyorum ki, “şu an anlı-şanlı darbe karşıtı olan yüz binlerce kişi, binlerce siyasetçi ve bürokrat, o darbe gecesi ya evlerinde bir deliğe saklandılar ya da darbecileri alkışladılar.” Bu deliğe saklananların ya da darbeyi alkışlayanların birçoğu da belki de şu an aktif siyasettedir. Aktif siyaset derken “belki de iktidar partisinde aktif siyasettedir.” Belki de milletvekilidir. Şu an Mecliste ve siyasette darbe karşıtlığını dile getiriyorlardır. Belki de onların binlercesi şu an aktif olarak bürokrattır. Öyle de, 15 Temmuz Gecesi bu adamlar neredeydi?

“15 Temmuz Gecesi Neredeydin?” Bu soru her siyasetçiye, her bürokrata ve her darbe karşıtına sorulmalıdır? Ben tüm siyasetçilere, tüm milletvekillerine ve tüm bürokratlara bu soruyu soruyorum. Açıkça soruyorum: “15 Temmuz 2016 gecesi neredeydin?” Erkek gibi açıkla! Bir deliğe mi saklanmıştın? Yoksa darbeye karşı durmak için aslanlar gibi meydanlarda mıydın? Haydi açıkla! Siyasetçisi de açıklasın, bürokratı da açıklasın. 15 Temmuz Gecesi nerede olduğunu ve ne yaptığını özellikle bu 2 kesim açıklasın.

O kişiler açıkça bu sorulara cevap vermezlerse elbette biz bilemeyiz. Onlar açıklamadığı sürece, bunlar tabi ortaya çıkacak ve tesbit edilecek hususlar değildir. Bunlar ancak ahrette ortaya çıkar.

Şimdi herkes, darbecilere lanet okuyor ve kınama bildirisi yayınlıyor. Önemli olan şimdi bu bildiriyi okumak değil ve kınamayı yapmak değil. Önemli olan 15 Temmuz gecesi meydanlarda darbeye karşı durmaktır.

Daha net ifade edeyim ve daha net sorayım: “15 Temmuz 2016 gecesi saat 21.00 ile 24.00 saatleri arasında darbe girişimi haberini duyduğunuzdaki tavrınız nedir?” İşte bu sorunun cevabını arıyorum.

Herkes bu soruyu etrafındakilere, sağına-soluna sorsun ve cevabını alsın. Etrafına, sağına-soluna soramıyorsa, kendisine sorsun ve vicdanıyla hasbıhal eylesin.

Ben yalnızca kendimden sorumluyum ve bu sorunun cevabını kendim açısından verebilirim:

Darbe girişimi haberini TV'de duyan Oğlum Mehmet bana telefonda haber verdiğinde, Pazarcık'ta Hastaneden eve dönüyordum ve araba sürüyordum. Yanımda kız kardeşlerim vardı. Kız kardeşim Rabia'nın safra hastalığı nüksetmiş ve acil servise gitmiş, oradan dönüyorduk. Kahramanmaraş’ta ikamet eden Oğlum Mehmet darbe haberini verdiğinde "Oğlum bu çağda darbe mi olur? Yanlış duymuşsundur" dedim. Oğlum da "Baba, Başbakanımız Binali Yıldırım A Haber'de konuşuyor. "Kalkışma var" diyor" dedi. Telefonu kapatıp eve doğru araba sürmeye devam ettim. Arabada bulunan kardeşlerim ve ben, hepimiz bu haberin şaşkınlığı içindeydik. Bu şaşkınlık içerisinde eve geldik. Eve apar-topar girip A Haber TV Kanalını açtım. Ve anladım ki "darbe girişimi" olmuş. TRT 1 kanalını açtığımda da bir kadın spiker devamlı surette aynı şeyleri tekrar tekrar söylüyor. Kadın spiker, "bu bir sıkıyönetim bildirisidir. Yurtta Sulh Konseyi Laik Cumhuriyeti korumak için yönetime el koymuştur. Sokağa çıkma yasağı konulmuştur” falan filan” şeklindeki bir bildiri okuyordu.

Başka TV kanallarını açtım ve haberin doğruluğunu teyit için biraz bekledim. Bu arada Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın halkımıza "sokaklara çıkın ve darbeye karşı koyun" çağrısını duydum. Bir tarafta TRT gibi Devlet Kanalından "sokağa çıkmayın" şeklindeki ültimatom, diğer taraftan da Cumhurbaşkanımızın "sokağa çıkın" çağrısı vardı. Bu iki mesaj ve çağrı arasında hiç düşünmeden hareket ettim ve evdekilere “ben dışarıya çıkıyorum” dedim. Sırf Rıza-ı İlahi için arabaya binerek yola çıktım. Bu arada Pazarcık’ta yanımda bulunan 10 yaşındaki Oğlum Abdurrahman ve kız kardeşim Kadriye de arabaya bindi ve hep birlikte Pazarcık'taki ilçe meydanına giderek az sayıdaki kalabalığa katıldık.

Bu noktada şu hususu da özellikle belirtmek istiyorum. Arabayla sokağa çıkarken, miting meydanında bulunurken, vatandaş olarak Devlete, Vatana, Demokrasiye sahip çıkarken, bir darbe girişimine karşı koyarken insanın aklına da binbir düşünce geliyor. “Ya bulunduğumuz alana yönelik bir saldırı olursa, ya askerler tarafından sıkıyönetim çağrısına uymadığımız için gözaltına alınırsak, ya meydandaki kalabalığa doğru bir ateş açılırsa şeklindeki sorular ile benzeri düşünceler kafanızda uçuşuyordu.” İşte bu soru ve düşüncelere aldırmadan darbecilere mertçe ve cesurca karşı koymak önemlidir.

Bu düşünceler içindeyken, gece saat 24.00 sularına doğru kalabalık sayısı gittikçe artmaya başlamıştı. Saat 01.00 ve sonrasında da kalabalık artıyordu.

Sözün özü: “O gece boyunca Pazarcık’taki Hükümet Konağı önündeki meydanda darbeyi lanetledik” ve "Ya Allah, Bismillah, Allahüekber" nidalarıyla gökyüzünü inlettik. “Elhamdülillah.” Bu vesile ile Pazarcık’ta darbe girişimi haberini duyar duymaz meydana koşarak mertçe ve kahramanca darbeye karşı duran sayıları 500 civarındaki Pazarcık Halkını tebrik ediyorum.

Bir darbe gecesinde kendi açımdan yaşanılanları böylece özetledim. Yazımın bu noktasında şunu da hassaten belirtmek istiyorum. Bunları yazmamın iki nedeni var. 1- Türk Milleti, Devleti ve Vatanı, 15 Temmuz Gecesi büyük bir badire atlattı. Bu atlatılan tehlikeyi olaydan 2 yıl sonra daha net olarak gözlemleyebiliyoruz. Tüm Millet olarak öyle bir gece yaşamışız ki, tarihte eşi ve benzeri olmayan bir gece olarak hafızalarda her zaman yer edecektir. Bunu tarihe bir not düşmek adına yazıyorum. 2- Ucunda ölüm de olsa Rıza-ı İlahi için her an ve her daim göreve hazır olduğumu cümle aleme ilan ediyorum.

Bu iki hususu hassaten böylece belirttikten sonra, o gece Ülke çapında neler yaşandığını da gelin kısaca bir hatırlayalım: “TBMM binası tarihinde ilk defa 15 Temmuz 2016 gecesi darbeciler tarafından şiddetli bir şekilde bombalandı. Demokrasi için, Vatanımızın birlik ve beraberliği için miting yapan insanlar tanklarla acımasızca ezildi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesini darbecilerden korumak isteyen halkın üzerine helikopterlerden alçakça ateş açıldı. Demokrasi yanlısı insanlar suçsuz yere katledildi. Devletin polis eğitim merkezleri bombalanarak onlarca güvenlik görevlisi şehit edildi. Tarihinde ilk defa Genelkurmay Başkanımız darbeciler tarafından rehin alındı. Camilere dahi bomba atılarak içinde bulunan Din Görevlileri şehit edildi. Başta Emniyet Müdürlükleri olmak üzere nice Devlet kurumuna darbeciler tarafından gözü dönmüş bir şekilde pervasızca ateş açıldı. TÜKSAT gibi mühim bir kurum bombalandı ve çalışanlardan bazıları şehit edildi. Cumhurbaşkanlığı Resmi Konutuna bir kısım üniformalı askerler tarafından zorla girilmeye çalışıldı. TRT yayın binası askerlerce basılarak silah zoruyla sıkıyönetim bildirisi okutuldu. Cumhurbaşkanının dinlendiği Marmaris’teki otel basıldı ve iki Polis Memuru şehit edildi. 15 Temmuz 2016 gecesi daha bunun gibi yüzlerce fecaat yaşandı. O gece korkunç bir geceydi. Çok şükür darbeciler başarısız oldu ve Milletimiz kazandı. Milletimiz kazandı ancak, 250 civarında vatandaşımız bu olaylarda şehit oldu ve 2000 civarında vatandaşımız da yaralandı. O gece şehit olan ve yaralanan vatandaşlarımızı asla ve asla unutmayacağız. Onlar Vatanımızın birlik ve beraberliği için, Ülkemizin huzur ve selameti için kendi canlarını hiçe saymışlardır. Allah (cc) cümlesinden razı olsun. Şehitlerimize rahmet, yaralılara sağlık ile selamet diliyorum.

Allah (cc) bu Millete bir daha böyle felaketler yaşatmasın. Allah (cc), Milletimizin huzur ve selametine, birlik ve beraberliğine kast etmiş bu alçakları mahv-u perişan eylesin. Allah (cc) bu Aziz Milleti korusun. Amin.