Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, "Türkiye’de herkes bilmelidir ki sivil bir ihtilal yapılmak istendi." dedi.

Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu Ekim Ayı Toplantısı'nda açıklamalarda bulunan Aziz Yıldırım, şike davası ve sonrasında verdikleri mücadeleyi anlattı, o süreçte yaşanan olayları ve sonrasında yapılan yeniden yargılanmalarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

"Türkiye’de herkes bilmelidir ki, sivil bir ihtilal yapılmak istendi." diyen Başkan Aziz Yıldırım, "Bu davanın bir kumpas olduğu, cemaat tarafından devletin büyüklerinin de ‘biz aldatıldık’ söylemeleriyle açıkça bellidir ki özel yetkili mahkemelerde görülen Ergenekon, Balyoz, KCK, şike, Cübbeli Ahmet davası, İzmir’deki casusluk davası ve bizim bilmediğimiz davalar, ismini yeni yeni duyacağımız davaların sebebi özel yetkili mahkemelerdir." ifadesini kullandı.

Yıldırım, şunları söyledi: "Türkiye’de herkes bilmelidir ki sivil bir ihtilal yapılmak istendi. Herkes anlayamadı hala ne olduğunu. İki türlü ihtilal vardır. Bir askeri ihtilal, iki sivil ihtilal. Askeri ihtilallerden ne kadar dertliysek, olmasını istemiyorsak sivil ihtilal de olmamalı. Sivil ihtilal de devletin güçlerini ele geçirirler ve istediklerini uygularlar. Hiçbir zaman askeri ihtilalde olduğu gibi karşı da çıkamazsınız. Çünkü, siviller. Demokrasi var denilir. Devlet büyüklerine bir çağrı yapmak istiyorum; ihtilaller yapıldığı zaman alınacak isimler bellidir. Biz sivil ihtilal yapılacakken, buranın Cumhurbaşkanı, başbakanı ne yapılacaksa topluma açıklaması gerekir. Gizli defterler içerisinde kalırsa ileriki zamanlarda yine filizlenerek ortaya konacaktır.

Büyük tehlike vardır Türkiye’de. 11 bin savcı ve hakim bulunmakta. 4 bin 500 tanesi blok oy atmakta. Bugün Yargıtay’da ve diğer mahkemelerde görevlerine devam ediyorlar. Bizim güvencemiz nerede? Kime güveneceğiz? Biz camia olarak ayakta durduk ama camia olarak sizlerin mücadelesiyle, bizlere olan desteklerinizle bunu başardık. Herkes bunu yapabilir mi ya da yapabilecek mi bu ülkede? Bu ülkede bu olaylar iyice açıklanmadan ve suçlular cezalarını görmediği müddetçe bu ülke karanlık bir noktadadır. Aydınlığa gitmek isteniyorsa bunların muhakkak açıklanması ve suçluların yakalanarak adalet önünde gereken cezaları almaları ve bizim de bilmemiz gerek.

17-25 Aralık dosyalarının iddianamelerini okuyorum, sanki Türkiye’de 10 tane polis, 5 tane savcı, 3 tane emniyet müdürü bu kadar büyük bir operasyonu yapıyor. Derinlere girmek lazım. Sayın devlet büyüklerinden bir vatandaş olarak bekliyorum, neler olduğunu bilmek istiyorum. Çünkü bu tehlikeyi, yapılan açıklamalar ve Yargıtay’ın şeylerinden dolayı iliklerime kadar hissediyorum. Hep söyleniyor, Ankara’da şundan bu var, ondan bu var, şundan şu var düşünce olarak."

ŞİKE SÜRECİNDE DESTEK OLANLARA TEŞEKKÜR EDERKEN DUYGULANDI

Başkan Aziz Yıldırım, şike süreci ve ceza evine girdiklerinde yaşanan olaylarla ilgili açıklamalarda bulunurken ise duygulandı ve gözleri doldu, sesi titredi.

Bunları daha sonra anlatacağını belirten Başkan Yıldırım, "Yalnız 3 Temuz sürecinde 2011’de başlayan bu süreçte Yüksek Divan Kurulu olarak bize her zaman destek oldunuz. Benim olduğum veya olmadığım bütün divanlarda desteğinizi arkamızda hissettik. Hepinize tek tek teşekkür ederim. 3 Temmuz ile beraber Vatan’a gittiğimizde dışarıda olan Fenerbahçelilere, hastanede Haseki’ye gelen insanlara, Bağdat Caddesi’ne gelen insanlara ve bilhassa tarih yazan Manisaspor maçında tribünleri dolduran bayan taraftarlarımıza teşekkür ederim. Onları hiçbir zaman unutmayacağım. Oradaki çocuğumuza, annemize ve kadınlarımıza buradan selam olsun." diye konuştu.

Camiasına can-ı gönülden teşekkür ettiğini belirten Aziz Yıldırım, "Metris’te yılbaşında gelip dışarıda soğukta bağıranlara, varlıklarını bize hissettirenlere, Silivri’de soğuk günde gelip haklılığımız dile getirenlere, çoluk çocuk, yaşlı genç, kadın-erkek herkese teşekkür ediyorum. Anıtkabir’e ve Bağdat Caddesi’ne gelip bizlerle beraber olan bütün Fenerbahçelilere teşekkür ediyorum. Fenerbahçe dışından da bu eylemlere katılan sporseverlere, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki tehlikeyi gören vatandaşlara da teşekkür ediyorum. İlk olaylar başladığı zaman Topuk Yaylası’na gidip oradan İstanbul’a gelip Bağdat Caddesi’nde köprüye yürümeye çalışan Fenerbahçelileri de burada anıyorum. Bu süreç içerisinde bana ve arkadaşlarıma destek olan camiama cani gönülden teşekkür ediyorum." dedi.

"HAKLARIMIZI SONUNA KADAR ARAYACAĞIZ"

Bu konuşmanın kongre ile ilgili bir konuşma olmadığını, mahkemenin kararı üzerine yaptığı bir konuşma olduğunu da belirten Başkan Yıldırım, "Biz yargılandık ama neden yargılandığımızı kamuoyuna herhalde iyi anlattık. UEFA bize yaptığı hareketi Olimpiakos’a yapamamıştır. Sebebi de Fenerbahçe’dir. Fenerbahçe’nin yaşadığı süreçte yaptıklarının yanlış olduklarını anladıkları için Olimpiakos’a bize yapılanları yapmadılar. Şampiyonlar Ligi maçında oynadılar ve kendileri de süreç sonunda kararlarını verecekler." şeklinde konuştu.

Yıldırım, şunları kaydetti: "Şimdi biz ne yapacağız? Mahkeme bitti, tamam. Gerekçeli karar yazılıyor ve Ankara’ya gidecek, Yargıtay da yeniden görülecek dava ve karar çıkacak. O kararın neticesi artık bu mahkemenin sonu olmuş olacak. Biz buradan beraat bekliyoruz. Beraatın onanacağını düşünüyoruz, ona göre de hazırlığımızı yapıyoruz. Tabii ki Fenerbahçe bu 5 yıllık süre içerisinde manevi olarak çok yıprandı. Her türlü hakarete maruz kaldık, her türlü olayda başrol gösterildik ama bizim de haklarımız var.

Bizim haklarımız Yargıtay’ın kararı onamasıyla başlayacaktır. Hazırlık yapmak gerekiyor. Biz hazırlığımızı yapıyoruz. Hem UEFA, hem TFF, hem de şahıslarla ilgili bir ekip kuruyoruz. Önümüzdeki hafta bunlarla ilgili toplantı yapacağız. Bu ekip içerisinde İtalya’dan Juventus’un avukatları, İngiltere’den avukatlar ve Amerika’dan avukatlar olarak, kafamızdaki düşünce bunları toplayıp, maaş şeklinde değil prim şeklinde anlaşma yaparak onları yavaş yavaş konulara sokup hazırlamak ve Yargıtay’ın kararıyla beraber bu işlemlerin başlamasını istiyoruz."

"HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE İNANAN İNSANLARIZ"

Başkan Aziz Yıldırım, bazı digital platformlardan çıkarılan ve aralarında Samanyolu, S Haber, Irmak TV, Mehtap TV, Bugün TV ve Kanal Türk televizyonlarına yapılanları tasvip etmediğini söyledi. Yıldırım,
3 Temmuz 2011 şike sürecinde adı geçen televizyon ve bu televizyonlarla birlikte hareket eden gazetelere sitem etti. "Herkesle ilgili söyleyecek sözümüz var." diyerek, şunları söyledi:

"3 Temmuz olduğunda bu değerli basın neredeydi? Bugün cemaatin televizyonları ve gazetelerini kapatıyorlar. Onlar bağırıyorlar ‘niye kapatıyorsunuz, niye göstermiyorsunuz’ diye. Adalete inanan insanlarız. Hepimiz adalete inanırız. Hukukun üstünlüğüne inanan, bu devletin bu şekilde olmasını arzu eden kişileriz. Ama 3 Temmuz ile 10 Temmuz arasında bugün konuşan o televizyonlardaki ve gazetelerdeki insanlar, attıkları tweetlerle, yazdıkları yazılarla bizlere hiçbir soruşturma yapılmadan, daha bizle ilgili ifade alınmadan bizi suçlayanlar, bugün mutlu musunuz? O gün eğer bu değerlere sahip çıksaydınız, bugün sizin başınıza gelen olaylarda, toplumu daha çok arkanızda görmez miydiniz? Toplum size daha çok sahip çıkmaz mıydı? O zaman hepimiz her türlü şartlarda doğruları söyleyeceğiz. Siz ‘bağırsaklar temizleniyor’ diye kendi çizdiğiniz politika ve çizgiye göre hareket ediyordunuz ama bugün bu çizgiler ve politikalar yok. Burası Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Devletin her kurumuna hepimiz güveneceğiz ve güvenmek istiyoruz."

Yazdıkları haberlerin yalan olduğu için bazı gazetelere akredite uygulayacağını, bunu da geçtiğimiz hafta yaptıklarını belirten Başkan Aziz Yıldırım, bu davranışına tepki gösteren Gazeteciler Cemiyeti'ni eleştirdi. "3 Temmuz’da Gazeteciler Cemiyeti neredeydi?" diyen Başkan Aziz Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:

ARTIK GAZETE OKUMUYORUM

"Gazeteciler Cemiyeti’nden sansüre tepki. Bana tepki gösteriyorlar. Ey Gazeteciler Cemiyeti, siz adamsanız neredeydiniz 3 Temmuz’da? Gücünüz bana mı yetiyor? Niye yoktunuz ortada? Bir gün yayın yapmadınız, bir gün konuşmadınız. Bu ülkede neler oluyor? Bütün gazeteler birbirine girmiş. Gazeteler birbiriyle savaş yapıyor. Ben birey olarak haber öğrenmek istiyorum. Kavga istemiyorum. Her gün kavga ediyorlar. Bize bir şey veriyorlar mı? Hepsi için söylüyorum 1-2 tanesi için değil. Alıp yorum yapabiliyor muyuz? Hayır. Ben artık gazete okumuyorum. Gazeteciliği kendiniz ayağa düşürüyorsunuz. Biz değil. Bizi okutacak hale gelin."