Çerkeslerin önem verdiği günleri ve kutlamaları var. Örneğin, 21 Mayıs bunlardan biri.  21 Mayıs 1864'te binlerce yıllık Çerkes ülkesi ve ulusu Rusya tarafından yok edildi. Ülke boşaltıldı, yüzbinler öldürüldü, Çerkeslerin yerlerine Ruslar yerleştirildi. Günümüzde, Karadeniz kıyıları, küçük bir nüfus, sonradan geri gelmiş Çerkesler dışında (Şapsığe)  Çerkessiz, Orta Kuban ve Orta Laba solu (Adıgey), daha doğuda Çerkessk kenti batsında bir ada (Karaçay ”“ Çerkes) ve  daha da doğuda Terek ”“ Nalçik yöresi (Kabardey ”“ Balkar) dışında eski Çerkesya toprağı Çerkessiz ya da Rus nüfusla doldurulmuş.

Milyonlarca Çerkes anayurdundan sürülmüş halde diasporada (dış ülkelerde) yaşıyor ve sahipsiz.

Bu nedenle anayurtta ve diasporada yaşayan Çerkesler 21 Mayıs'ı unutmuyor, eski bağımsızlık günlerini özlüyor, anıyor ve birgün yeniden bir araya gelme umudunu dile getiriyor, anayurdu, Çerkesya'yı vahşi istilâcılara karşı savunurken canlarını veren Adıge ve destekçi Polonyalı kahramanları, savaş ve sürgün şehitlerini anıyor, dua ediyor ve “jameğev” yapıyor, ölenlerin ruhlarına adayarak hamur pişirip dağıtıyorlar.

Çerkesler arasında  “jameğev” sırasında, hamur pişirirken (jame) çıkan kokunun (ğev) şehit atalar ve ölüler tarafından algılandığı, şehitlerin kokuya geldikleri ve kendilerine değer veren evlâtlarını gördükleri inancı yaşıyor.

Bir de, Türkiye'nin batısında yaşanan ve  Dağıstanlılardan yayılan, her yıl ilkbahar mevsiminde düzenlenen yemekli “Kutlu Doğum Haftası” denen, Peygamberimiz  Hz. Muhammed'in doğumunu anma eylemleri, yani  dinî içerikli kutlamalar var. Bu kutlamalar Adıge köylerini de etkilemeye başladı ama bunların bir ulusal  içeriği yok. Tamamen dinî içerikli şeyler. Türk köylerinde de düzenleniyor, bilindik yemekler yediriliyor. Bayat malzeme sonucu bazen gıda zehirlenmeleri de yaşanıyor.

İlkbahar mevsiminde yöresel Kafkas Şenlikleri de düzenleniyordu. Ancak Rus işbirlikçiliğini kınama içerikli ve Kaffed'e yönelik işbirlikçilik eleştirileri nedeniyle bir rölanti dönemi yaşanıyor. 21 Mayıs'larda hedef Çerkes soykırımını işleyen, inkârdan gelen ve tanımamakta direnen, kapıları zor durumdaki Suriyeli Çerkeslere kapatan Rusya ve onun dış temsilikleri olmalıydı. Ama Kaffed bundan kaçınıyor, dahası bu  gerçeği saptırma politikasında ısrarcı görünüyor. 20 yıldan beri hedef saptırıyor, mücadeleleri engellemeye çalışıyor. Önceleri kitleleri otobüslere doldurup Kandıra Kefken'e götürüyor, Karadeniz'den balık adamlar çıkarıp günü şenliğe dönüştürüyordu. Kefken'in Çerkes ile  ne gibi bir bağlantısı olabilir? Çıkarcı bir ittifak yönlendirmesindeki Kaffed, kitleleri Rus elçiliği ve konsolosluklarından uzak tutma politikasında  ısrarcı.

Bu işten nemalananlar olduğu, ihaleler aldıkları da söyleniyor.

Kefken Balonu patlayınca Kartal bulundu, ama Ankara'da burunlarının dibindeki Rusya Büyükelçiliği kapısı  bir türlü bulunamıyor...

Gönen Bayramiç Köyü Buluşması

Sürgün Çerkesler toprak tahsis edilerek Osmanlı yönetimi tarafından köylere yerleştirilmişlerdi. Kentlere  yerleştirilenler de vardı, Şemsettin Sami'nin dediği gibi, kentlere yerleştirilenler bir iki kuşak içerisinde asimile oldular (Kamusül Alam, 'Çerkes' maddesi).

1950 öncesinde nüfusun yüzde 80'i köylüydü, şimdi durum tersine döndü. Köylü nüfus daha konforlu bir ortam  ve iş olanağı/ para sunan kentlere doğru akıyor. Çerkesler de bundan etkilendiler.

Birçok Çerkes ailesi  aynı nedenlerle ve çocuğunu okutmak için toprağını satıp kente taşındı. Ancak bu ailelerin çoğu, Vıbıhlar dışında, baba ocağını satmadı, maalesef Vıbıhlar yoğun biçimde baba ocaklarını da  sattılar. Şimdi mekânsızlar, köklerinden kopuyorlar. Yazık...

Köylerden değişik kentlere yerleşen bu Çerkesler, her yıl, günde bir kez olsun,  bir araya geliyor, özlem gideriyor; gençlerin köylerini ve birbirlerini görmeleri, tanımaları sağlanıyor. Böylece anılar ve bir ölçüde de gelenek yaşatılmış oluyor.

Bayramiç Köyü de bu köylerden biri. Gerçi Balıkesir ili köyleri, Büyükşehir Belediye Yasası ile birlikte tüzel kişilikten düştüler ve mahalle oldular. Biz, köy bilindikleri için öyle diyoruz.

5 Ağustos, Gönen'in Hacımenteş Köyü Buluşma Günü idi, Hacımenteş 50 yıl önce 60 haneli bir Şapsığ köyü idi, şimdi 20 hane, çoğu da yaşlı kişi. Hacımenteş'e gidemedim.

16 Ağustos Cumartesi günü Bayramiç'in Buluşma Günüydü, oraya gittim. Bayramiç 100 haneli idi. Şimdi köyde çoğu yaşlı 30 kişi yaşıyor, bunun yarısı da Çerkeslerden  toprak ve eski ev satın alıp köye yerleşmiş Dağlı  Yörük. Biraz ötede bir Macir (Bulgaristan göçmeni) yerleşimi de var, orada da 100 kadar kişi kalmış. Köyün nefis bir havası var, ancak su kıt, toprak verimsiz, ayrıca elden çıkmış, hayvancılık yapılıyordu. Şimdi o işi Macirler ve Yörükler yapıyorlar. Çerkes, sınıf atlamış, burjuvalaşmış olmalı.

Köy, gelenlere yemek fabrikasından hazır yemek sundu. Ama gelenek gereği  “jameğev” pişirilmesi gece boyunca, gün ağarana dek sürdü. Herkese sıcak hamur - jameğev-  sunuldu. Jameğev'e Adıgeler “Thurje” de diyorlar. Yağda kızartılmış bir börek bu. Çerkes böreği.

Eğlenti başlıyor

Geniş bir oyun alanı, bir tarafta genç kızlar yan yana, sıra halinde dizilmişler. 40 kadar genç kız saydım, yaşları 17 ”“ 19 arası gibi olmalı, dördü başörtülü ya da türbanlı diyelim, ama devlet büyüklerimizin  eşlerinin ya da kızlarınınki gibi yelelex/ çirkin ve arabik değil, şık. İnce, açık kahverengi, sarı ya da mavi eşarplarla baş ve boyunlarını sarmışlar, o kadar, yerlere sürten uzun entariler yok. Türbanlı ya da başı açık kızların hepsi gençlerle dansetti. Ayırım yok.

Kızlar ince belli ve uzun boylu. Abzah kızları için, 'çoğu  fazla güzel olmaz' derler, ama bu kızlar öyle diyenleri yalanlıyor. Hepsi de güzel. Delikanlılar da öyle, yakışıklı. Sordum hepsi öğrenciymiş.

Bu gençler Gönen Kafkas Derneği içinde yetişmişler. Gönen Derneği, Bandırma ve diğer çevre dernekleri gibi Kaffed üyesi. Kendi seçimleri tabii.

Hem Kafkas oyunları ve hem de mahalli oyunlar oynandı. Oyunlara 5 yaşındaki kız ve oğlan çocukları bile katıldılar, büyüklere taş çıkarttılar. Bir canlanma ve hayatiyet var. Kafkas oyun ve müziğini fazla sevmeyenler, mahalli müzik ve oyunları daha beğenenler de var. Kafkas müziği biraz yabancı mı sayılıyor ne?

Dernekleşmenin bir yararı, bu yolla bazı kültürel değerlerimizin, özellikle Çerkes danslarının kurtarılabilmiş, ayakta tutulmuş ve yaygınlaştırılabilmiş olması. Birçok kişi, 'Derneklerimiz olmasaydı, oyunlarımız kaybolur, gençlerimiz içkili Türk düğünlerine gidip çiftetelli oynuyor, sarhoş sarhoş  göbek atıyor ve kafa çekiyor olurlardı' diyor. Öyle yapanlar da var tabii. Bir yöre, manava, yörüğe Çerkes kızı veriyor, ilk akşam kız için kızın  köyünde uğurlama düğünü yapıyor, ertesi günü akşamı da beleş sıcak et (kuzu kavurma) yemeye ve rakı içmeye, sarhoş sarhoş göbek atmaya damat köyüne gidiyordu. Yazdım, bozuldular, ateş püskürdüler, devam ediyorlar mı ne? Bilemiyorum. Hoşuma gitmediği için bir daha o konuya dönmedim.

Bayramiç, hacı hocası bol, hafız ve dinî alimler çıkarmış sofu bir köy ama bağnaz değil. Adıge kültürü bağnazlığa geçit vermiyor olmalı. Farklı olanlar, ilerici ve okumuş olanları, aydınları da var tabii. Büyük bir Bayramiç 'diasporası' var.

Ben dansları gece yarısına değin izledim, yorgundum, ayrıldım. Eşim ve kızlar sabah ezanı öncesine, topluluk dağılana değin oyunları izlediler. Ayrıldığımda, meydanda, şık ve güzel giyimli 1,000 kadar kişi toplanmıştı. Kaliteli bir görünüm vardı. Daha sonra, Bandırma, Bursa ve diğer yöreler ekiplerinin de katılmalarıyla topluluk ve şenlik daha da büyümüş, dendi bana.

“Küllerinden yeniden doğmak” gibi bir söylem var. Çerkes toplumu da küllerinde yeniden doğuyor gibi geldi bana.



21 Ağustos, Rusya'yı ve Soykrımı Kınama Günü

21 Ağustos Perşembe günü Bandırma'dan İstanbul'a gittim. O gün soykırımı kınama yürüyüşü yapılacaktı. Her ayın 21'inde saat 20,00'de  Çerkesler Galatasaray Lisesi önünde toplanıp Tünel yönündeki Rusya Başkonsolosluğuna yürüyor ve 21 Mayıs 1864'te yaşanmış olan soykırım ve sürgünü kınıyorlar. Kaffed 21 Mayıs'ta Karadeniz'den Balıkadamlar çıkarır,  mücadeleyi saptırırken, Rus da koşut olarak soykırımı yadsıyor, hileli yolları deniyor, denemeye de devam edecek.

Hileli yol dedim, örneğin, Abhazlar yoluyla yapılan Vıbıhları Adıgelerden ayırma çalışmaları da bunlardan. Bir Abhaz şöyle yazıyordu: 'Vıbıhlar her yerde Vıbıhça ile birlikte Abhazca da konuşuyorlar' (Hayri Ersoy). - Keşke öyle olabilseydi!-  2014 Soçi Olimpiyadı'nın yapıldığı Adıge Vıbıh köyü Atkuac için de orası bir Abhaz köyüydü diyor, adlar uyduruyorlardı.

Birçok genç de oltaya geliyor, oyunu bozmaya çalışan bana ve benim gibilere saldırıyordu (K'eref Yalçın, Taymez Yusuf, vd Abhaz yanlıları). Rus, Vıbıhları Adıge/ Çerkes dışı bir toplum saydırabilirse, Çerkes söylemleri temelsiz bırakılabilecekti. Hem Vıbıhlar ve hem de diğer Adıgeler hava alabileceklerdi. Rus'un ekmeğine yağ üstüne yağ sürülecekti. Çerkes toprağı Gagra sus payı olmasa bile Abhazya'ya verilmişti, Abhaz'ın bir gözü de Adıge toprağında, Soçi'nin Adler ilçesindeydi. Rus ileride orasını rüşvet kabilinden Abhaz'a verip karşılığında Abhazya'yı Rusya'nın 23. cumhuriyeti yapabilirdi, yutabilirdi. Adıgeler fiilen Karadeniz kıyılarından temizlenmişlerdi, şimdi de manen temizlenmeliydiler. Tezgâh bunun içindi. 1864 yılı öncesinde Hulıjıy (Gelencik) ”“ Yekaterinodar (Krasnodar) hattını kurarak, Ruslar Natuhayları diğer Adıgelerden zorla ayırmaya, tecrit etmeye çalışmışlar, bir ölçüde de başarılı olmuşlardı. Oyun hep aynı oyun. Rus'un entrikalarla dolu tarihini iyi öğrenmeliyiz (Ancak demokrat Rusları ayırmalı ve onları asla hedef almamalıyız).

Şimdi Rus, 13 Haziran 1864'te Adıge Parlamentosu kuruluşuna öncülük eden  Vıbıhları diğer Adıgelerden ayırabilirlerse, Vıbıhlar köksüz kalacak, Çerkeslerin soykırım ve sürgün talepleri de boşlukta bırakılabilecekti. Daha sonra, Vıbıhlar  Abhaz manipülasyonu ile iyice  etkisizleştirilebileceklerdi.

Nitekim, Ruslar, bir yandan  Atkuac'da/ Krasnaya Polyana'da 300 yıldan beri Kazaklar/ Ruslar yaşıyorlar. Soçi'de Yunanlılar, Romalılar ve Türkler yaşadılar. Biz Soçi'yi Türklerden aldık demeye, Çerkes'i defterden silmeye, adını anmamaya, yalan üstüne  yalan uydurmaya başlamışlardır.

Bereket bu ideolojik saldırı, bizim açımızdan  bir ölçüde bertaraf edildi. Ancak sisler tam dağılmış değil...

Yürüyüşe hayli genç katılmıştı. Beyoğlu sokakları kızlı erkekli Çerkes gençlerinin Çerkesçe sesleriyle çınladı. Basın ve turistler bol bol resim çektiler, sorular sordular.

40 yaşlarında yağız biri yanımıza geldi, ”˜Azeriyim, Bakû'dan geldim. Kuzey Kafkasya halkları Rus'tan çok çekti, Rusya özellikle Adıglara zulmetti, soykırım uyguladı, Gürcistan bunu tanıdı” dedi. “İşte o Adıg dedikleriniz bizleriz. Şimdi  Ukrayna Parlamentosu'dan da Çerkes soykırımını tanımasını istedik, sırada başka dost ülkeler parlamentoları var, bakarsınız birgün  Azerbaycan'a da  sıra gelir” dedim. ”˜Biliyorum, farkındayım. Azerbaycan'ın beşte biri Ermeni işgali altında. Durumumuz hassas. Size başarılar diliyorum' diyerek ayrıldı.

Rus Başkonsolosluğu önünde günün  konuşmasını Habraço Murat Özden yaptı, basın bildirisini de ÇHİ sözcüsü Erol Karayel okudu. Bu arada İsrailli bayan hekim Amira ile de tanıştım. Samsunlu bir bayan  Adıge avukat ile birlikte eyleme destek vermeye gelmişti.

Yazıyı burada kesiyorum. Bundan sonraki makalemi 23- 24 ağustos  günleri bulunduğum Tokat Erbaa  yöresindeki geziye, konuşmalara, orada keşfettiğim muhteşem ve saklı kalmış Çerkeslere, Abzahlara, güzelim köylerine, konukseverliklerine ayıracağım.