Öncelikle temennimdir: Yüce Türk Milleti var, ordumuz muzaffer olsun. Akıl ve birlik memleketimizde hakim kılınsın.

Kahramanmaraş Kalesi, Türk Kurtuluş Savaşı tarihimizde manevi ve askeri açıdan büyük öneme sahiptir. Bu kale Türk Kurtuluş Savaşı döneminde “Bayrak Olayı” olarak adlandırılan, Türk halkının işgalci Fransızlara karşı yaptığı önemli direnişlerden birinin yaşandığı yerdir. Bayrak Olayının ayrıntılarını burada açıklamayacağım, açıklamama sebebim ise makalemi okuyacakları araştırmaya sevk edip, olayı daha ayrıntılı öğrenmelerini ümit etmemdir.

Kahramanmaraş Kalesi yapılış nedeninden dolayı şehrin merkezi, göz bebeği konumundadır. Yanı sıra kale bir çok medeniyetin izlerini üzerinde taşıdığı için tarih,sanat tarihi, arkeoloji vb. bilim dalları için oldukça önemlidir. Ancak kaleye uzun yıllar, hakkettiği bilimsel ve kültürel değer gösterilmemiştir. Belki de gösterilmiştir de biz fark edememişizdir. Biz zaten hiçbir şeyi fark edemiyoruz , biz kimiz ki!

(Ne demiş merhum Abdurrahim Karakoç “Böyükler bilir.” ve merhum Barış ağabey, Karakoç ağabeyin tarizini doğrulayarak, şarkısında şöyle ifade etmiş “ Dört kitaptan başlayalım istersen gel söze, orda öyle bir isim var ki, kuldan öte kuldan ziyade.”.)

Kalemiz yani şehrin en gözde yerinde olan o mimari değerimiz, medeniyetlerin konumlandığı, milli olaylarımızın yaşandığı savunma yapımız bu zamana kadar; düğün salonu oldu, çay evi oldu, sevgililerin meşk ettiği yer oldu ama bilim ve kültürel olarak hak ettiği değerin gösterildiği bir yapı olamadı. Yani develer tellal iken pireler berber iken bir de tıngır mıngır kaleden aşağıya yuvarlanma hikayesi.

Kalemiz yaklaşık bilmem kaç yıldır kapalı. Restorasyon çalışması yapılıyormuş, saygı değer yetkililer 2018 yılının sonunda restorasyon çalışmasının biteceğini söylemişlerdi. Restorasyon bitmedi. Değerli siyaset adamlarımız 2019 yılı içinde de biteceğini söylemişlerdi restorasyon bitmedi, yılın bitmesine 2 ay kaldı. Değerli siyaset adamlarımız “Bitecek” diyorlar. Umarım biter, kalemizin kapısı açılır biz de toprağını öperiz.

Öptükten sonra da ben bir Türk Vatandaşı ve Kahramanmaraşlı olarak şunları ümit ediyorum:

1.Kalede modern, milli duyguların taze tutulacağı bir müzenin olmasını.

2.Kalede yapılacak sergiler ve kültürel etkinlikler için bölümlerin olmasını.

3.Kalede hemşerilerimizin ve şehre gelen misafirlerimizin dikkatini çekecek, doğru restorasyon vb. metotlara uygun bir çalışma sonucunun ortaya çıkmış olmasını.

Bir dakika!

“Çok beklersin kardaş!” seslerini işitir gibiyim ama duymamış gibi davranıyorum. Bir de Müzeyyen abladan “Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini” adlı Türk Sanat Müziği eserimizi dinleyenlerime armağan ediyorum.

Ne alaka: Şehrimize Kahramanmaraş Ağız Otu Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü kurulacakmış. Enstitünün amacı ülke ve şehir ekonomisine katkı sağlamanın yanı sıra Kahramanmaraş Otunu dünyada hak ettiği yere getirmekmiş. Helal olsun. Yıkarsa dünyayı ot kağıdı (sigara kağıdı) üzerindeki Arapça cümleleri Ayet sanıp yerden alanlar yıkar. Aha canım Maraş Otu çekti! Şöyle gavur gibi bir Maraş Otu olsa da üst dudağımızın arasına koyup mayışsak. Öyle bir çekti ki sabaha kadar durdururum arasında tükürürsem şeyim…