Konuşmacıyı takdim eden Şube Yöneticilerinde Av. Kemal Yavuz, Balkan Türklüğünün son yüz yılı aşkın zamandan beri kanayan yaramız olduğunu, halen de o coğrafyada yaşayan soydaşlarımızla ilgilenmenin bizler için bir borç olduğunu belirterek tarihi perspektif açısından yapılacak konuşmanın çok yararlı olacağını söyledi.

Selçuk Kurtsatar konuşmasında, geçtiğimiz Eylül ayında Konfederasyon Gen. Başkan yardımcısı olarak Bulgaristan'a yaptığı bir seyahat ekseninde gözlem, izlenim ve edindiği bilgileri aktardı. Son yıllarda Türklerin en yoğun olarak yaşadığı Bulgaristan'ın Şumnu şehrinde, Halk ve Özgürlükler Partisi ile Şumnu Belediye Başkanlığı işbirliği  hâlinde “Yenilmez Cihan Pehlivanı” namıyla meşhur  Kocayusuf adına “Yağlı Güreş Festivali” düzenlemektedirler. Bu sene Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü'nün de desteğiyle Adana Balkan Türkleri Federasyonu, bu festivale Selçuk Kurtsatar dâhil birkaç yöneticisiyle misafir olarak katıldı. Selçuk Kurtsatar, Aralık ayının son haftasında da Bulgaristan'a 4 günlük programlı bir gezisinin olacağını, dönüşte daha zengin gözlem ve bilgiler edinmiş olarak muhtemelen yine K. Maraş Türk Ocağı Şubesi adına düzenlenecek daha kapsamlı bir konferansta Bulgaristan Türklüğünün meselelerini Maraş Halkıyla paylaşmak istediğini, bugünkünün özlü bir sohbet toplantısından ibaret olduğunu da ekledi.  Sohbet genel açıklamalardan sonra ağırlıklı olarak soru- cevap şeklinde sürdürüldü. Bu anlamda o akşamki sohbetin ana başlıkları özetle şöyleydi:

Balkan Türklerinin gecikmiş teşkilatlanmasına rağmen son 10 yıldan beri önemli gelişmeler oldu. 1998'de Kahramanmaraş'ta Şubesi kuruldu ama 2005'ten itibaren Bursa merkez olmak üzere Türkiye çapında Konfederasyon süreci tamamlandı. (K.Maraş Şubesi Başkanı Sayın İsmail Yıkan Bey'dir.)

Adına son yıllarda Yağlı Güreş Festivali düzenlenen Kocayusuf, bilindiği gibi “Yenilmeyen Cihân Pehlivanı” unvanıyla meşhur tek Türk güreşçisidir. (1.88 Boyunda, 144Kg Ağırlığında, hâlen Türklerle meskûn Şumnu/Karalar Köyü'ndendir.) Bu festivale Türkiye'den meşhur olimpiyat ve dünya halter şampiyonumuz Naim Süleymanoğlu da misafir olarak katılmıştır.  

Bulgaristan'daki 1,5 Milyon Türk nüfus yaşamakta ve 3 Milyonu Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan Bulgar vatandaşlarının da 500 Bini Türklerden ibarettir. (Türkiye'de ise Bulgaristan'dan gelen göçmen Türk sayısı yine 1,5 Milyondur.)

Bulgaristan'daki Türkler, Parlementoları'nda Hak ve Özgürlükler Partisi (Genel Başkanı Lütfi Mestan Bey) ile son zamanlarda kurulan ikinci bir Parti kanalıyla temsil edilmektedirler. Toplam Türk Milletvekili sayısı 34'ten son seçimlerde 38'e çıkmıştır. (Geçen seçimlerde 2. Parti konumunda ve Koalisyon ortağıyken bu son seçimlerde 15 Bin oy farkıyla maalesef 3. Parti durumuna düşmüştür. Birlik halinde hareket ettikleri takdirde Soydaşlarının ve bütünüyle Bulgaristan'ın kaderinde daha çok söz sahibi olacakları kesindir.)

Eğitim bakımından Türkler her kademede ve üniversitede de eğitim almakla beraber aldıkları eğitim oranında Devlet kadrolarında yer alabilmiş değillerdir. İlginçtir; Lütfi Mestan'ın iki koruma polisi de Türk değil Bulgar asıllıdır.

Bulgaristan, Avrupa Birliği'ne şartlı olarak alınmış genelde fakir bir ülke olmasının yanında, Türk nüfus daha da fakir durumdadır. Türkler genelde kırsal kesimlerde Tarım ve Bahçecilikle geçim sağlamakta, sanayici ve Şirket sahibi Türklerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır.

Türkçe resmî dil olarak kullanılamamakta, bunun için 250 kişilik Parlamento'daki Türk asıllı Milletvekili sayısının 121'e ulaşması gerekmektedir. (Önceki Güreş Festivali'nde Türkçe konuşan Hak Ve Özgürlük Partisi Genel Başkanı Lütfü Mestan'a yüklü bir para cezası verildiğini de öğrenmiş bulunuyoruz.)

1989 Göçünde gelen Türkleri, “Türkiye'de Bulgar muamelesi görsünler diye” Bulgar Pasaportuyla gönderdiklerini biliyoruz. Ama şansa bakın ki, Konfederasyon'un verdiği mücadele sonunda, bu durumlarına istinaden 1989 göçmeni olan T.C. vatandaşlarımıza “çifte vatandaşlık” hakkı sağlandı ve onlar hem Bulgaristan'daki seçimlere katılabilmekte, hem de AB. Ülkelerinde serbest çalışma ve dolaşım hakkı edinmiş olmaktadırlar.

Osmanlı yadigârı çok sayıda camii ve eğitim kurumları kapatılmıştır. Balkanların Selimiye'den sonra İkinci Büyük Camii olmasına rağmen “Tombul Camii”nin  restorasyonu 8 yıldan beri hâlen tamamlanamamıştır. En yoğun Türk nüfusuyla meskûn Şumnu'da sadece iki camii açık bulunmaktadır. Müslüman Türkler yeni yeni Hacca gidebilmektedirler.

Şimdiki Bulgar Cumhurbaşkanı Sayın Pilevniyev, Bulgaristan'daki Türklerin meselelerine fevkalade ilgili ve iyi niyetli bir Devlet adamı olarak hareket etmektedir. Türkiye'deki bir gezisi sırasında Konfederasyon yetkilileri de kendisiyle tanışma fırsatı buldular ve Balkan Türkleri Konfederasyonu olarak sunulan raporu ilgiyle karşıladı. Ayrıca Türk işadamlarını sürekli davet etmektedir. Özellikle Bulgarstan'daki Türk soydaşlarımız Türkiye'den maddi-manevî çok şey beklemekte, topluluk olarak meselelerine sahip çıkılmasını istemektedirler.

Konfederasyon Bulgaristan Türklüğüyle daha sıkı temas kurmak, çocuklarının gerek orada, gerekse Türkiye'deki Üniversitelerde okumaları hususunda burs vb. yöntemlerle yardımcı olmak istemekte, ayrıca onların istihdamı konusunda da ilgilenmektedir. Bütün bu konularda ülkemizin yönetim kademelerine de raporlar sunarak bu faaliyetlerimizde Devletimizin desteğini sağlamak istemektedir.

Programın sonunda söz alan Balkan Türkleri K. Maraş Şubesi Başkanı İsmail Yıkan da derneğin amaçları ve faaliyetleriyle ilgili açıklamalarda bulunduktan sonra, dedelerinin 16. Yüzyılda Konya/Karaman'dan Bulgaristan'a götürülüp ıskan edilen öz be-öz Müslüman Türkler olduklarını, Tarihi bir kader olarak nice acılar pahasına 1924 Mübadelesiyle de Türkiye'ye göç ettirilip muhtelif şehirlerimize yerleştirildiklerini; Bulgaristan'daki mallarının yüzde seksenine karşılık Türkiye'de sadece yüzde yirmisinin verildiğini, bunu da gönül rızasıyla kabul ettiklerini, kendilerinin varlık ve mutluluklarının ancak Türkiye'nin biriliği ve dirliğiyle kaim olduğuna inandıklarını, bütün bunlara rağmen ve hiç de yeri olmadığı halde kendilerinin ”“ maalesef - Maraş'ta “Arnavut” lâkabıyla anıldıklarını ve bundan dolayı da üzüldüklerini söyleyerek konuşmasını tamamladı.