Anadolu'nun kadim tarihi önemli mücadelelere sahne olmuş, büyük zorluklar ve kahramanlıklarla tarihe kazınan destanlar yazıldı. Bu destanlar gizemli olduğu kadar, yıllar sonra ortaya çıkan vatanperver kahramanlar tarafından yazılıp sadece Anadolu'da değil, bütün bir dünya toprağında faaliyetlerini göstermiştir.

MEKKELİ BİR OSMANLI SUBAYI

İşte o kişilerden biri de Ali Durmuş Bey olarak bilinen Ali Durmuş Özakıncı'dır. 1879 yılında Mekke'de doğan Ali Durmuş Bey, aslen Arap bir aileden gelmiş olup Osmanlı vatandaşlığına sahipti.

Okullarını Orta Doğu coğrafyasında okuyan Ali Durmuş Bey, henüz küçük yaşlarda heves ettiği askerlik mesleğine, Şam harp okulunu okuyarak ulaştı ve bir subay olarak mezun oldu. Osmanlı için Mekke'de, Yemen'de, Şam'da faaliyetler yürüten Ali Durmuş Subay, aslında bir askerden çok ajanlık faaliyetleri yürütüyordu Osmanlı için.

ORTA DOĞU'DA FİTNE DÖNEMİ İSYANLAR

15 yıl boyunca Orta Doğu ve körfezde görev yapan Subay Durmuş, 1900'lü yıllarda Yemen, Suudi Arabistan hattında isyanlar çıkınca devlet tarafından özel bir görev ile görevlendirildi. İstenilen basitti: bölgede olan biten rapor edilecek, isyanlar önlenecek, erken teşhis ile ayaklanmalar bastırılacaktı. Yani Ali Durmuş Bey artık bir Subay'dan çok ajan olacaktı.

İlk görev yeri olan Yemen'e gönüllü olarak giden Durmuş, burada isyan ve ayaklanmaları kontrol etmekle görevlendirilmişti. ancak içinde bulunan durum öyle çıkılmaz bir hale geliyordu ki, bu misyondan giderek uzaklaşılıyor, isyanlar başarılı olmaya yaklaşıyordu.

YEMEN İSYANI

Osmanlı Devleti bölgedeki ayaklanmaları kontrol altına alma girişimleri her denemede başarısız oldu. Valiler tayin edildi, askerler gönderildi ancak bir türlü istenen verim elde edilemedi. Buna karşın isyan birlikleri şimdiki başkent olan Sana'a'ya kadar gelerek işgali büyük ölçüde gerçekleştirmişlerdi.

İşgal karşısında Osmanlı Yemen'deki isyancı birliklerine karşı mutabakat kafilesi göndererek anlaşma yapmaya çalışmış, devamında bölgede yaşanacak fitne ateşini erkenden kontrol altına almayı amaçlamıştı. Yemen'de kayıp yaşasa da Osmanlı Devleti Ali Durmuş beyi kazanarak, ilerde Anadolu'nun milli mücadelesine büyük katkı sağlayacak bir ajanı ortaya çıkarttı.

OSMANLI'NIN ORTA DOĞU AJANI

Birinci Dünya Savaşı’na kadar Yemen, Hicaz ve Suriye arasındaki bölgelerde gerek asilerle mücadele ederek güvenliği sağlamada, gerekse demiryolu hattının korunmasında etkin bir şekilde görev aldı. Nitekim bu dönemde Osmanlı Devleti’nin, Ortadoğu’da hükümet otoritesini tanımak istemeyen birçok Arap kabilesi bulunmaktaydı.

Osmanlı Hükümeti, bu tür kargaşa çıkaran aşiretlere nişan ve hediyeler vermek suretiyle onların devlete bağlılıklarını sağlamaya çalışırken26, Ali Durmuş Bey’in de bulunduğu özel Jandarma Birlikleri, asilerle mücadele ederek bedevilerden ilk defa vergi alınmasında ve bedevi gençlerinin jandarma olarak kaydedilmesinde başarılı oldu. Ali Durmuş Bey, bu çalışmaları neticesinde Üçüncü Mecidi Nişanı Madalyası ile taltif edilerek binbaşılığa terfi ettirildi

II. GÖREV: LAWRANCE

Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ile birlikte İngiliz casuslarının Ortadoğu’da etkinliklerinin artmaya başlaması Ali Durmuş Bey ve bağlı bulunduğu Jandarma istihbarat dairesinin de onlarla daha etkin bir şekilde mücadele etmesi anlamına geliyordu. Öyle ki tam da bu dönemde başta Lawrance olmak üzere Gettrude Bell gibi pek çok kişi bölgede etkin bir şekilde faaliyetlerde bulunarak Arapları Osmanlı Hükümeti’ne karşı olası bir isyan hareketine teşvik etmeye başladılar.

Ali Durmuş Bey kendisine verilen ilk görevi başarıyla tamamlarken ikinci görevi; İngilizlerin meşhur ajanı, Orta Doğu'ya fitne tohumlarını eken Lawrance'yi takip etmek olacaktı.

Bir arkeolog olarak bölgeye gelen Lawrance Ali Bey tarafından biliniyor, tanınıyordu. Akabe'de bulunduğu haberini alan Durmuş, hemen bölgeye giderek Lawrance'nin yanına ulaştı. Ali Durmuş Bey Akabe kaymakamıyla Lawrance'nin çadırına tebdili kıyafetle baskın yaptılar. Bu baskın sırasında Ali Durmuş Bey, bedevi kıyafetleri giymişti ve neredeyse beline kadar sakallı bir vaziyetteydi.

Görüşmede Ali Durmuş Bey, Lawrance’den Akabe topraklarını derhal terk etmesini isteyerek, ona bir günlük süre verdi. Ertesi gün yanında Akabe Kaymakamı ile birlikte Ali Durmuş Bey, Lawrance’yi takip ederek ona yine aynı bölgede bir baskın daha yaptılar. İkinci baskında Ali Durmuş Bey, Lawrance’nin çadırını incelerken Osmanlı’nın Arap topraklarının paylaşımı ile ilgili bazı haritalar olduğunu gördü. Durmuş Bey, bu haritaları sinirinden paramparça ederek Lawrance’ye oldukça sert davrandı ve onu Akabe’den kovdu

ŞERİF HÜSEYİN İSYANI

Akabe'den kovulan Lawrance çalışmalarını hicaz topraklarında sürdürdü. Şerif Hüseyin İsyanı olarak bilinen Arap isyanının öncülüğünü gerçekleştiren Lawrance fitne tohumlarını ekmeye buradan devam etti.

Şerif Hüseyin'in bu dönem içerisinde çeşitli aşiretler ile birlik olarak Osmanlı'ya karşı ayaklandı. Şerif Hüseyin ve adamları artık her yerde Osmanlı Ordugâhları’na baskınlar düzenleyerek, ulaşımı sekteye uğratmak amacıyla demiryollarına ve trenlere sabotajlar düzenledi. Şerif Hüseyin'in İngiliz Generallerden aldığı destek ile gerçekleştirdiği isyan hareketi önemli derecede ilerleyiş göstermiş, Osmanlı Devleti'ni güç duruma düşürmüştü.

İSYANA BOYUN EĞMEDİ

Ali Durmuş Bey, Şerif Hüseyin isyanının gerçekleşmesinden sonra Hicaz’da bir yandan asayişi temin etmek için çalışmalarını sürdürüyor, diğer taraftan da yürüttüğü istihbarat faaliyetleri ile Osmanlı Kuvvetleri’nin bölgedeki hareket kabiliyetine ivme katıyordu.

Arap asıllı olan Ali Durmuş Bey'in vatanperver bir çalışma yürütmesi, Şerif Hüseyin'e kanmadan Arap isyanına destek olması üstleri tarafından da takdir gördü ve elde ettiği birçok istihbarat bilgilerini paylaşması neticesinde Bahriye Nazırı ve aynı zamanda Suriye Valisi olarak görev yapan Cemal Paşa’nın takdiri ile karşılandı.

9 Mayıs 1917’de Ali Durmuş Bey’in bu konumunu takdirle karşılayarak kendisine şu mektubu göndermesi, onun bu görevinin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermekteydi:

“ Aziz Kahraman Durmuş Efendi,

Seni bütün ruhumla ve vatan hissiyle tebcil ederim. Allah bin defa senden razı olsun. Senin ferdi kahramanlıkların tarihe girecek kadar büyüktür. Benim hisse-i mubahatım çoktur. Çünkü sen ordu namına hareket ederken diğer taraftan vilayet asayişini de te’min ettin. İnşallah ankarib’de (yakın zamanda) nail-i mükâfat olacaksın. Sırf Urbana (Çöl Araplarına) balçık mecburiyetinde bulunduğun ziyafet ve buna mümasil fedakârlıklar için size altın yirmi beş lira evrak-ı nakdiye gönderiyorum. İndel-icab (gerektiğinde) daha da göndereceğim.”

ESARETTEN KURTULUŞ VE MİLLİ MÜCADELE

Hicaz bölgesinde yaşanan ayaklanmalar sırasıyla Akabe ve Suriye'nin ele geçirilmesiyle sonuçlandı. Suriye'nin ele geçirilmesi neticesinde esir düşen Durmuş, Arap olması nedeniyle bedeviler ile sıkı ilişkiler kurabilmiş ve bir yolunu bularak kaçmayı başardı. Bedeviler içinde bile öyle çok sevilmişti ki Durmuş Bey, kendisine Arabistan'da Faysal hükümetinde görev teklif edilmiş, ancak o bir Osmanlı Subayı olduğu için bu görevi elinin terciyle itmişti.

Kaçışından sonra gizli yollar ile Anadolu'ya kendini atan Ali Durmuş Bey, burada bir emeklilik hayatı yaşamayı tercih etmemiş, en iyi bildiği meslek olan askerliği icra etmeyi sürdürmüştü.

1919 yılı ortalarında Anadolu’da milli direniş, örgütlü bir hal almaya başladığında Ali Durmuş Bey, esir olarak tutulduğu Şam’dan Arap Hükümeti’nde görev alması yönünde kendisine yapılan bütün teklifleri reddederek Anadolu’ya geçmiş ve Anadolu’da alevlenen İstiklal Mücadelesi’ne dâhil oldu.

İSTİKLAL MADALYALI MEKKELİ

Ali Durmuş Bey, isyan ve işgal altındaki Anadolu'da, bağlı bulunduğu Türk devletine ihanet etmek yerine kanının son damlasına kadar mücadeleyi, çarpışmayı tercih etti.

İlk olarak Çankırı ve Kırşehir Jandarma Alay Komutanı olarak çetelere karşı Kuvva-i Takibiye Birliklerinde görev alan Ali Durmuş Bey, bu yıllarda Bolu, Kastamonu ve Ankara’da cephe gerisi güvenliğin sağlanmasında ve TBMM’ye karşı ortaya çıkan ayaklanmanın bastırılmasında etkin görevlerde bulundu.

Görevi sırasında dört beş vilayetin asayişini temin etmesinden dolayı valilerden, İstiklal Mahkemeleri’nden ve çeşitli Jandarma Umum Komutanlıkları’ndan defalarca takdir ve taltife mazhar olan Ali Durmuş Bey, Milli Mücadele sırasında göstermiş olduğu istihbari ve askeri faaliyetlerinden dolayı TBMM tarafından 1926 yılında İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı.