Tekirdağ Çerkezköy Özel Optimed Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. İrfan Aydın, diyabetin her yaştan insanı etkileyebileceğine dikkat çekerek, diyabet hastalarının iyi tedavi edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Diyabet ülkemizde 10 milyon insanı etkiliyor” dedi.
Uzm. Dr. Aydın, diyabetin, insülin hormonunun yokluğu, eksikliği ya da etkisizliği sonucu ortaya çıkan, yaşam boyu süren kan şekeri yüksekliği ile karakterize bir metabolizma hastalığı olduğunu dikkat edilmemesi halinde de ciddi sağlık problemlerine yol açabildiğini söyledi. Uzm. Dr. Aydın, diyabetin insan metabolizmasını olumsuz yönde etkileyebildiğini belirterek, “İnsülin yokluğu ya da insülin etkisinin yetersizliği sonucunda kandaki şeker hücre içine giremez, kanda şeker yükselir. Kan şekerinin yükselmesi ile birlikte sık idrara çıkma, ağız kuruması, çok su içme, halsizlik, çabuk yorulma, kilo kaybı gibi bulgular görülebilir” ifadelerini kullandı.
“ÜLKEMİZDE HER ÜÇ HASTADAN BİRİ DİYABETLİ OLDUĞUNDAN HABERSİZ YAŞAMAKTADIR”
Diyabetin ülkemizde 10 milyonun üzerinde insanı doğrudan ilgilendirdiğini kaydeden Aydın, ”Diyabet, her yaşta ortaya çıkabilen, yaşam boyu süren ve iyi tedavi edilmediği zaman toplumsal olarak çok önemli sorunlara yol açan, buna karşın iyi tedavi edildiğinde sağlıklı ve uzun bir yaşamın sürdürülebildiği bir hastalıktır. Diyabet, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla yayılan önemli bir sağlık sorunudur. Ülkemizde her 3 hastadan 1’i diyabetli olduğundan habersiz yaşamaktadır. Yaklaşık 5 milyon kişi ise, diyabet gelişme riski normale göre yüksek olan, halk arasındaki tabiriyle gizli şeker hastasıdır. Sonuç olarak, diyabet, ülkemizde 20 yaş üstü grupta toplumun yaklaşık yüzde 15’ini yakından ilgilendiren bir hastalıktır” diye konuştu.
Diyabette tanı koymanın yöntemlerine de değinen Aydın, kan şekeri ölçümünün tanı koymak için en kolay yol olduğunu belirterek, “Normalde açlık kan şekeri 100 miligramın altındadır. Eğer açlık kan şekeri 100-125 miligram arasında ise bozulmuş açlık glikozu vardır. Bu durumda glikoz yükleme testi yapılması gerekir. Eğer açlık kan şekeri 126 miligram veya daha yüksekse birey diyabetlidir. Şeker yükleme testi için 8 saat açlıktan sonra, 75 gram glikoz suda eritilir ve içilir. Kan şekerleri 2 saat izlenir. Normal kan şekeri ikinci saatte 140-199 miligram arasında ise prediyabet (gizli şeker) vardır, bu değerler kişinin diyabete aday olduğunu gösterir. İkinci saat kan şekeri 200 miligramın üstünde ise diyabet tanısı konur” dedi.
Diyabette risk gruplarının olduğu ve bunların yılın belli dönemlerinde bazı testler yaptırması gerektiğini belirten Aydın, “45 yaş ve üzerindeki herkes, özellikle fazla kilosu olan kişiler kan şekeri değerleri normal çıksa dahi, mutlaka 3 yılda bir şeker yükleme testi ile veya tokluk kan şekeri ile incelenmelidir. Erken tetkik büyük önem arz etmektedir” ifadelerini kullandı.
GİZLİ ŞEKERE DİKKAT
Uzm. Dr. Aydın, gizli şekerin önemli bir konu olduğunu ve bu kişilerin diyabet adayı olduklarını söyledi. Aydın, “Eğer bir kişide kan şekeri değeri normalden yüksek olmasına karşın diyabet tanısı koymaya yeterli yükseklikte değilse gizli şeker vardır. Bu değerler kişinin diyabete aday olduğunu gösterir. Gizli şekerli bireylerde kardiyovasküler hastalık riski kan şekeri normal olan bireylere kıyasla 1,5 kat, diyabetli bireylerde ise 2- 4 kat daha fazladır. Diyabete aday kişiler beslenme alışkanlıklarını değiştirerek ve fiziksel aktivite düzeylerini arttırarak yaşamın ilerleyen yıllarında diyabetin gelişmesini önleyebilirler. Diyabet gelişmesi önlenebilir bir hastalıktır” şeklinde konuştu.
Diyabetin tedavisinin önemli olduğunu ve ihmal edilmemesi gerektiğini kaydeden Aydın, “Diyabet tedavisinde amaç kan şekeri ayarını sağlamak diğer bir ifade ile kan şekeri yükselmelerini ve kan şekeri düşmelerini önlemektir. Bu ayarın sağlanması komplikasyonların gelişimini önlemek veya gelişmiş komplikasyonların seyrini yavaşlatmak için son derece önemlidir. İyi bir diyabet kontrolü, kan şekeri seviyesini mümkün olduğunca normale en yakın düzeylerde tutmak anlamına gelir” dedi.
Diyabet tedavisinde 4 önemli olduğunu aktaran Aydın, son olarak şunları kaydetti:
“Tıbbi beslenme tedavisi, kan şekeri kontrolünün sağlanmasında diyabetli bireye özgü beslenme tedavisinin verilmesi önemlidir. Üç ana öğün, üç ara öğüne bölünmüş, kan şekerini ani yükseltecek hızlı emilen karbonhidratlı gıdalar sınırlandırılmış, ideal kiloya dönmeyi hedefleyen bir beslenme programı ile diyabetin gelişimi durdurulabilir. Egzersiz, vücudun glikozu etkili bir şekilde kullanmasını ve kan şekeri kontrolünü sağlar. İnsülin direncini önler. Ayrıca, şişman Tip 2 diyabetli kişilerin vücut ağırlıklarını kontrol etmelerine yardımcı olur. Tip 2 diyabetli kişilerin diyet ve egzersizle kontrol altına alınamayan, kan şekeri ayarını sağlamak için ağızdan alınan insülin direncini önleyici ya da insülin salgılatıcı ilaçlara veya vücudun kendi insülini yetersiz ise insüline gereksinimleri olabilir. Tip 1 diyabetli kişilerin yaşamak için insüline gereksinimi vardır. İnsülin bağımlılık, alışkanlık yapacak bir madde değildir. İnsülin yaşam için elzemdir. Vücut insülin yapmıyor ise dışarıdan enjeksiyon veya pompa yolu ile vücuttaki eksikliği yerine koymak gerekir. Gestasyonel diyabetliler oral antidiyabetik kullanamaz. Kan şekeri kontrolü sağlamak annenin ve bebeğin sağlığı için son derece önemlidir. Gestasyonel diyabetli bir kadına gerek görüldüğünde insülin tedavisi başlanır. Gebelik sonlandığında tedavi planı tekrar düzenlenebilir. “Diyabetli birey kan şekerini kontrol altına alma sorumluluğunu üstlenmelidir. Diyabeti tanımalı, nasıl beslenmesi gerektiğini, kan şekeri ölçümlerini nasıl yapacağını öğrenmeli, ölçüm sonuçlarını değerlendirebilmelidir. Ayrıca hipoglisemiyi önlemeli ve tedavi edebilmeli, gerekli durumlarda ilaç veya insülin tedavisinde değişiklik yapacak bilgi ve beceriye sahip olmalıdır. Bunu için diyabet konusunda hekim, diyetisyen, hemşireden oluşan sağlık ekibinden gerekli eğitimi almalı, eğitim programlarına katılmalı, yazılı eğitim materyallerini okumalıdır.”