İleti karşıya gönderdiğimiz mesajdır, alırsa iletmiş oluruz geri dönüp cevap verirse biz de anlarsak iletişim olur. Birileri hep söylüyor birileri hep dinliyor ve davranışlarda değişiklik yok daha da betere gidiyorsa ortada iletişim yoktur, duvarlarla konuşsanız belki tesiri hayal edebilirsiniz, yoksa boşa nefesinizi yormayın; dibi dikilmemiş çuvala erzak doldurmaktan öteye, suya yazı yazmaktan öteye, havanda su dövmekten öteye gidemezsiniz. Güneşe gözünü kapayan sadece kendine gece yapar, karanlık namına hiçbir çözüm sağlamaz, bizler de bazen konuşmayınca, yüksek sesle konuşunca konu halledildi, çözüldü zannederiz halbuki sorun faizlenerek büyümektedir, haciz boyutuna gelince fark ederiz ;ama muhabbetin tesiri sönmüş, şiddetin yerini almış olması kaçınılmazdır, yani iletişim kurmayı, sağlıklı iletişim kanallarını bilmiyoruz uygulayamıyoruz. Çoğu ailedeki sorunun kaynağı iletişim yetersizliği veya iletişim kanallarının tıkalı olmasındandır. Birbiriyle normal insanlar gibi konuşup derdini anlatamayan insanlardan nasıl sağlıklı ilişkiler beklenilebilir ki? Ben ne demek istediğimi karşıdakine anlatamıyorum ki ondan çözüm umayım, sözün neresinden girilir, nasıl devam ettirilip nasıl sonuçlandırılır hangi konunun üzeri bastırılır, hedef “sen” üzerinden mi “ben” üzerinden mi “biz” üzerinden mi verilse etkili olur? Soru çeşitleri nelerdir, kaç çeşit soru tarzı vardır? Acaba soru sormasını mı bilmiyoruz, yoksa soru sorduğumuzu zannettiğimizde insanları yargılarcasına savunmaya mı itiyoruz, sıkıştırırcasına yargılayıcı cümlelerle eziyor muyuz? Birçok hatamızın farkında bile değiliz, farkında olmadan yapılan hatalar bazen en yakın dostumuzun kaybolmasına neden oluyor bazen yuvamızın dağılmasına sebep oluyor. Çözüm ise iletişim psikologlarından dersler almak, örnek şahsiyetleri okumak , incelemek ve hayattaki sihirli yollardan birkaçını öğrenip tatbik etmek”¦ Birçok iletişim bozuklarının temelinde ben merkezinin olumsuz etkisi görülür. Herkes benini sever, kendi dediğinin yapıldığını, kendinin dinlenildiğini, beğenildiğini herkes sever, kimse sözünün kesilmesini, kendinden habersiz kararlar alınmasını sevmez, adam yerine konulmak herkesin hakkıdır, çünkü o hakkı Allah vermiştir ona (su geri akmaz) bir insanın hakkının sayılmaması onun reyinin, görüşünün önemsizliğine işarettir, eğer fikrine danışılmıyorsa gizliden şu mesaj ona verilmiştir: Senin görüşlerin çok da önemli değil, nasıl olsa benim dediklerim olacak, şu kainatta ha varlığın ha yokluğun ,değersiz varlıksın. Bu mesajı hangi yaratık alsa karşısında bu tavrı takınan canlıyı insan olarak görmesi mümkün değildir. Öncelikle hayatta tek başımıza olamayacağımızı, diğerleriyle hayatın anlamlı olduğunu, diğerlerinin de değerli olduğunu kafamıza yerleştirelim, herkesin hakkını herkese verelim. Sen şu , şu yönlerden önemlisin şöyle, şöyle vazifeleri yerine getiriyorsun bunlar yapılmazsa şu eksikler hayatı çekilmez hale getirir gibi içi dolu ifadelerle herkesin değeri biçilmeli ve hak ettiği sözler söylenmeli ve davranış boyutunda ödüllendirilmelidir. Her başarılı erkeğin arkasında([B]önünde değil[/B]) bir kadın vardır, sözü çok doğrudur. Evde huzursuzluk çıkarıp erkeğini destekleyip ona, ruh haline destek vermese köstek olsa herhalde başarı olmazdı, her küçük soruna alet olur yüce başarılara imza atamazdı. Sorun olan konu söylenilmeden insanın takdir edilen yanları sayıldıktan sonra sorun olan kısım ifade edilip çözüm tarafında olduğumuzun sinyalleri verilip çözmek için ben ne yapabilirim, sen nelere dikkat edip değiştirebilirsin, sorusu rencide edilmeden sorulmalıdır. Karşısındaki insanın çözüm namına söylediği her bir harf bile dikkate alınıp mümkünse not edilmelidir. Not etmek dikkatle, önemle dinlendiğini bu da verilen değerin somut göstergesini karşılar. Nasıl ki bir balon her gün içine üflense bir müddet sonra gerilir ve patlar, insanın da içinde her mevzunun bir balonu vardır her vuruşta bir üfleme oluşur ve biraz daha şişer, gerekli gaz dengesi gözetilmediğinde, hava ayarı yapılmadığında sizleri zor durumda bırakacak olaylarla karşılaşabilirsiniz. Gaz ayarı nasıl olur? İnsan eleştirilmekten hoşlanmaz, hele sözcüklerine dikkat edilmeden edilen sözlerle eleştirilmekten hiç hoşlanmaz. “Sen ne biçim adamsın bu saate kadar nerdesin?” sorusu adamın nerde olduğunu zahiren sorsa da asıl maksat neden geç kalındığının sebebini öğrenmekten çok sorgulamak, kızmaktır. “Bu saate kadar geç kalmazdın hayırdır, seni çok merak ettim.” Sözü karşıdakinin daha derinlerine kadar işleyen bir ifadedir. Maksat problem çözmek , insandaki yanlış davranışları düzeltip oyunu bozmadan devam ettirmek, yani utmaksa lafın dişisini kullanmak her zaman karlıdır, getirisi fazladır eskilerin “kavlileyn” yumuşaksöz dedikleri yumuşaklıktır yılanı dize getiren, bizler de bazen insanların yılanlıklarını, bozulan ayarlarını düzeltmek, fabrika yarlarına döndürmek için yumuşak sözleri, lafın dişisini kullanmak zorundayız.