Uşaklı Yakup Cin, Kaşbelen Köyü Ortaokulunu bitirdikten sonra 4 yıl dokuma tezgahlarında çalıştı. Atölyede okuduğu kitaplar hayatını değiştirdi, öğretmen oldu. Şimdi ilk kitabını okuyucularıyla buluşturmanın heyecanını yaşıyor.
Uşak’a 7 kilometre uzaklıktaki Kaşbelen köyünde doğan Yakup Cin ilköğrenimini ve ortaokulu burada tamamladı. Hayat şartları iş dünyasına erken başlamasına neden oldu. Babasına ait dokuma atölyesinde 4 yıl çalışan Cin bu dönemde dünya klasiklerinin de dahil olmak üzere bir çok kitap okudu. Zamanla kendindeki değişikliği hissetti ve okumaya karar verdi. Cin, o günlerle dair şunları söyledi; " O dönem özellikle köyümüzde dokuma çok yaygındı, Uşak’ta da çok yaygındı. Bir çok atölye vardı. Ben ortaokulu bitirdikten sonra bu işlerden dolayı okuyamadım. Yoğun işlerdi. Açıkçası babama işçi lazımdı. Okuyan çocuk da o dönem popüler değildi. Ben 1995’de ortaokulu bitirdikten sonra dört sene ara verdim. Bu dokuma tezgahlarına geçtim. Ama baktım ki iş çok zor. Gece 19’da giriyorsun sabah 07’ye kadar çalışıyorsun. Arkadaşların okuyor bir taraftan. Senin de içinde bir okuma duygusu kalmış. Bir uhde kalmış. Ben liseyi dışarıdan bitirmeye karar verdim. Büyüklerim böyle bir şey var liseyi dışarıdan bitirebilirsin dediler. Açık öğretim lisesine kaydoldum."
"KENDİMDE ÖYLE BİR BECERİ KEŞFETTİM. YAZABİLİYORUM BEN. ÇÜNKÜ YAZMAK FARKLI BİR ŞEY"
Liseyi dışarıdan bitirmeye çalışırken bir çok kitap okuduğunu ifade eden Cin;" Baktım ki okumak çok lezzetli bir şey. Sadece ders kitapları değil. Rus klasiklerini, dünya klasiklerini okumaya başladım. Türk klasiklerini okudum ve büyük lezzet aldım. Bir baktım ki bende bir değişme var, bir gelişme var. Liseyi bitirdim. Ardında iki yıllık bir yeri kazanırım diye düşünüyordum ama Muğla Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe öğretmenliği bölümünü kazandım. Burayı da bitirdim. Göreve başladım ama okumayı hiç bırakmadım. Bir taraftan da yazmaya başladım. Çünkü kendimde öyle bir beceri keşfettim. Yazabiliyorum ben. Çünkü yazmak farklı bir şey" dedi.
BEYAZ RÜYA, ÇOK AKILLI, KÜLTÜRLÜ, BİRİKİMLİ BİR KADINA AŞIK OLAN 3 ADAMIN HİKAYESİ.
Yazdığı ilk romanında Uşak’ı ve değerlerini anlatmak isteğini söyleyen Cin, köylerinde yaşayan ve sevdiği kız yüzünden aklını yitirmiş Ali Cengiz adındaki birinden de ilham aldığını söyledi. Cin konuyla ilgili olarak şunları söyledi; " ilerleyen zamanlarda kafamda kurguladığım Beyaz Rüya oluşmaya başladı. Aslında çok farklı konular anlatabilirdim ama Uşak’I tanıtmak istedim. Kendi şehrimi. İnsan bir de gurbette oldu mu kendi şehrini de özlüyor. Uşak’ ta geçen bir aşkı anlattım. Karun Hazinelerini anlattım. Uşak tarhanasını da ben çok severim bir çok yerde de ünlüdür onu anlattım. Yaşanmış gerçek bir hikayeden de yola çıktım. Ali Cengiz bizim köyün kara sedadan dolayı aklını yitiren adamı. Ben o dönem ortaokuldaydım. Onun peşinden koşardık. Cebinde defter taşırdı, sürekli şiir yazardı. Saç baş perişan bitap bir halde gezerdi. O dönemler anlayamadık ama şimdi anlıyorum. Şiir okuduğumuz için, roman okuduğumuz için onu daha iyi anlıyoruz. Keşke şiirlerini saklayabilseydik, saklayamadık. Ama güzel şiirleri vardı, aşk şiirleri vardı. Hep dalga geçtik. Ama ben hep utandım. Ruhu şad olsun ona bir saygı duruşunda bulunmak istedim, ondan esinlenerek bir roman yazdım. Roman’a ’Beyaz Rüya’ adını koydum. Beyaz Rüya, çok akıllı, kültürlü, birikimli bir kadına aşık olan 3 adamın hikayesi."