Veli ve Hükümdar. Allah Dostu ve Sultan. Evliyalar ve Padişahlar. Bu peş peşe saydığım bu ikililer sanki birbirine zıtmış gibi görünüyor değil mi? Sanki aralarında Doğu ile Batı arasında fark varmış gibi duruyorlar değil mi? Evet ilk bakışta öyle de, başka açıdan bakarsak öyle değil.
Evliyalık, Velilik ve Allah Dostu olmak, bu Dünyaya değil, Ahirete müteveccih olmaktır. Hükümdar, Sultan ve Padişah dediğimizde de Dünya’ya yönelik olmak ve bu Dünya’ya hükmetmek akla geliyor. Tabi, bunlar doğru düşüncelerdir. Her ikisi de ayrı bir alemi temsil ederler. Veliler, Allah Dostları ve Evliya Zatlar, mânâ aleminin sultanlarıdır. Hükümdarlar, Sultanlar ve Padişahlar da madde aleminde sözü geçen insanlardır. Bu açıdan baktığımızda elbette her iki taraftakiler birbirinden ayrıdır. Ancak şu iki bakış açısıyla bakarsak, bu iki tarafı bir araya getirmek mümkündür.
1-Bazı hükümdar, sultan ve padişahlar Allah dostu, veli kimse ve evliya zat mertebesine çıkabilir. Bizim tarihimizde öyle padişahlar vardır ki, keramet ehlidir, gönül gözü açıktır. Mesela, Fatih Sultan Mehmed Han, mesela Yavuz Sultan Selim Han, mesela Abdülhamid Han. Bu saydıklarım birer mübarek Zatlardır. Fatih Sultan Mehmed Han, Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm)in  sevgisi ile yanıp coşan ve Peygamberimizin (asm) övgüsüne nail olan bir Padişahtır. Yavuz Sultan Selim Han, Mısır Seferi sırasında ordusuyla Sina Çölünü geçerken atından inerek, “ordunun en başında Sevgili Peygamberimiz (asm) yürürken bizim atın üzerinde bulunmamız yakışık almaz” diyecek kadar gönül gözü açıktır. Sultan Abdülhamid Han’ın Devlet işlerine ait hiçbir evrağa abdestsiz imza atmadığı ve kendisinin abdestsiz yeryüzü toprağına ayak basmadığı yakınında bulunanlar tarafından ifade ediliyor. Birçok Padişahımızın ya Allah Dostu Veli olduğu ya da Allah Dostlarına karşı muhabbet içinde bulunduğu bilinmektedir.
2-Her Ulu Sultan'ın bir Veli'ye tabi olması ve O'ndan feyz alması bizim tarihimize ait bir özelliktir. Osman Gazi ve Şeyh Edebali, Fatih Sultan Mehmed ve Akşemseddin, Yavuz Sultan Selim ve Sünbül Sinan Efendi, Kanuni Sultan Süleyman ve Zembilli Ali Efendi, Gazneli Mahmud ve Hasan El Harakani, Sultan Ahmed  ve Aziz Mahmut Hüdayi bu hususta çok birer örnektir.
Bu noktada Yavuz Sultan Selim Han’ın şu sözünü hatırlatmanın tam yeridir: “Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş. Bir veliye bende olmak cümleden a'la imiş.” Bu beyti günümüz Türkçesiyle ifade edecek olursak, Yavuz Sultan Selim Han, “Dünya’ya Padişah olmak boş bir şeydir. Bir Allah Dostuna bağlı olmak, ona köle olmak hepsinden daha üstün, hepsinden daha güzel imiş” diyor.
Bu hususta yazı yazarken aklımıza İbrahim Ethem Hazretlerini gelmemesi mümkün mü?  Bu Veli Zat, bir hükümdar iken, tacı tahtı var iken, Dünyalık her şeye sahip iken, hayatın bunlardan ibaret olmadığını ve her şeyden önemli olanın mânâ sultanlığı olduğunun idrakiyle, tacını ve tahtını, tüm Dünya saltanatını bırakarak Dervişliği seçiyor. Hayatının sonuna kadar Allah zikriyle yaşayan bir Veli olarak duruyor ve gönüllerimizde sonsuza dek taht kuruyor.
Allah (cc) yukarıda isimlerini saydığım ya da sayamadığım cümle Allah Dostlarından, cümle Allah Dostu Padişah ve Sultandan ve Allah Dostlarına Dost olan tüm Padişah ve Devlet Reislerinden razı olsun. Amin.
Yazımın bundan sonraki bölümünde Veli ve Hükümdar konuşması şeklinde kısa kısa sözlere yer vereceğim. En sonunda da bir ayet-i kerime’yi hatırlatacağım:
VELİ VE HÜKÜMDAR -1
Hükümdar: "Tüm kötüleri ortadan kaldıracağım."
Veli: "Nefsinden başla."
 
VELİ VE HÜKÜMDAR -2
Hükümdar: "Bu Dünya bir sultana fazla, iki sultana azdır."
Veli: "Yürek sultanlığına talip olursan, ne fazladır, ne azdır. Bu tam karardır."
 
VELİ VE HÜKÜMDAR -3
Hükümdar: "Adalet mi önemli, Devlet mi önemli."
Veli: "Adalet en büyük Devlet'tir.'"
 
VELİ VE HÜKÜMDAR -4
Hükümdar: "Kime en çok yakın olayım?"
Veli: "Sana şahdamarından daha yakın olana yakın ol."
 
"Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şahdamarından daha yakınız."
(Kaf Suresi, 16)