Bodrum Gümüşlük'teki denizin içinden yürüyerek ulaşabileceğiniz adanın adı nedir?

İlk kez giden rüya sanabilir Gümüşlük

Bodrum yarımadasının en uç noktasında bulunan Gümüşlük, son günlerde ilginç bir doğa olayı ile gündeme geldi. Sular çekilince ortaya çıkan yol, Gümüşlük’ün hemen karşısında bulunan Tavşan Adası’nı kısa süreliğine de olsa ada olmaktan çıkararak yarım ada yaptı. Birçok yayın organı da, sular çekilince bir yol ortaya çıktı diye, sanki yeni bir keşifmiş gibi yazdı bu olayı. Oysa Kral Yolu denen o yol hep oradaydı ve şimdi 3 bin 500 yıllık yoyun onarılarak turizme açılacağı konuşuluyor.

mini adada bol miktarda bulunan tavşanlardan alıyor. Öyle az buz değil, epey bir tavşan var adada. Önemi ise yöredeki yerleşimin, aslında eskiden bu adada da var olmasıymış. Zaten her yıl binlerce kişinin suları yararak adaya çıkmasının nedeni buradaki tavşanlar değil. Adada İ.Ö. 4. yüzyılda, Karia hükümdarı Mausolos tarafından kurulan Myndos kentinin kalıntılarının bir kısmı var. Myndos antik kenti, Bodrum Yarımadası’ndaki sekiz kentten biri. Aslında Mausolos, kenti tam olarak kurmamış. Zaten orada olan kentin daha çok gelişmesi için çaba göstermiş. Gümüşlük’ü ziyarete gelenlerin, Myndos kalıntılarının adada kalan bölümünü görmek için denizden yürümesi gerekiyor. Bir zamanlar ada ile anakara arasında bağlantıyı sağlayan, ama günümüzde suyun biraz altında kalmış olan taş yoldan geçerek, hem 150-200 metrelik keyifli bir yolculuk yapıyor, hem de adada tarihin derinliklerinde kayboluyorlar. Adaya yaklaştıkça bir antik kentin kalıntıları denizin içinde de görülebiliyor. Tarih boyunca Myndos’un başından bir çok olay geçiyor. Büyük İskender kenti almaya çalışıyor ama başaramıyor. Sonra kent Roma egemenliğine giriyor ve Komutan Cassius’un donanmasına ev sahipliği yapıyor. Ancak Brütüs ile Cassius savaşta Marcus Antonius’a yenilince, kent Rodos’lulara veriliyor. KÖTÜ ŞARABIYLA ÜNLÜYDÜAntik dönemde Myndos en çok şarabı ile ünlüymüş. Bu ün şarabın iyiliğinden değil kötülüğünden geliyormuş. Nedendir bilinmez ama o dönemde en kötü şarabı Myndos’luların yaptığı söylenir. Şarabın bu kadar kötü olmasının nedeni, içine deniz suyunun karışmasıymış. Gümüşlüğün yerli ahalisi, 1924 yılına kadar Ortodoks Rumlardı. Dağlık kesimlerde Türkler, sahilde de Rumlar otururdu. Rumlar 1924 mübadelesi ile bölgeyi terk etti, bıraktıkları evler ve araziler de satıldı. Türkler de sahile yerleşerek yavaş yavaş balıkçılığa ısınmaya başladı. Gümüşlük, bölgedeki curcunadan henüz çok fazla nasibini almamış bir film platosu sanki. Tabii bunu sadece merkez için söylemek gerekiyor. Ne yazık ki tüm yarımada gibi Gümüşlük’ün yamaçları da beton işgaline uğramış durumda. Merkezi ise insanın içini rahatlatacak bir görünüme sahip. MEDİTASYON ALANLARI GÜLÜMSEYEN YÜZLERGümüşlük’e küçük bir yoldan yürüyerek gireceksiniz. Yan yana sıralanmış ama birbirinden az da olsa uzak olan pansiyonların neredeyse tümü “ben neden burada kalmıyorum” duygusu uyandıracak türden. Çiçekli bahçeleri ise sessizliğin ortasındaki meditasyon alanları gibi. Önce çeşitli el sanatlarının satıldığı çarşıya girin. Çarşıya girmeden önce mevsim meyvelerinin satıldığı tezgahları göreceksiniz. Bir çoğu kendi yaptıkları ürünleri pazarlayan güler yüzlü insanlar karşılayacak sizi. Bir şey almadan çıkmanıza imkan yok. İnsanlar o kadar cana yakın ki, kendinizi bir şey almak zorunda hissedeceksiniz. Ama almasanız da aynı güleryüzle uğurlanacaksınız. Yüzlerindeki gülümsemenin hiç eksik olmaması nasıl da rahatlatıyor insanı. Çarşıdan sonra sahile doğru ilerlemeye başlayın. Gitar eşliğinde şarkı söyleyen ama gürültü yapmayan birilerini görme olasılığı oldukça fazla. Masalarda Tavşan adasına doğru bakarak el ele, göze göze romantik anlar yaşayan çiftler dikkatinizi çekecek. Dünyadan kopmuş, romantizmin doruklarındaki bu insanları hiç kimse rahatsız etmez. Sahilde en çok rastlanacak manzaralardan biri de iskelede balık tutmaya çalışan oltacılar. Ne zaman gitsem onlar hep orada ve sabırla oltaya bir balığın vurmasını bekliyorlar. Eğer sabahın erken saatleri ise sahildeki şezlonglarda uyuyan insanlar dikkatinizi çekecek. Gümüşlük alışkındır böyle manzaralara. Sahildeki restoranlardan bazılarının garsonlarının ısrarcı davetleri biraz rahatsız etse de çok fazla önemsemeyin. ADADAKİ KALINTILARGümüşlük’e gidip de denizin içinde yürüyerek Tavşan Adası’na gitmemek olmaz. Yolu görmekte hiç zorlanmayacaksınız. Ellerinde ayakkabıları olan insanları takip edin, yolun başladığı yeri hemen görürüsünüz. İskele ile arası yok denecek kadar az. Üzerinizde şort veya mayo olması çok iyi olur. Çünkü yer yer belinize kadar suya gömüleceksiniz. Ayakkabılarınız yanınızda olsun. Yoksa adaya kadar gidip antik Myndos kentinin kalıntıların gezmeden geri dönmek zorunda kalabilirsiniz. Adada bir Bizans kilise kalıntısı, antik bir dalgakıran ve kent surlarının kalıntısını görebilirsiniz. Yol yayvan taşlardan yapıldığı ve üzerinde yüzlerce yıl yüründüğü için çok rahat. Dengenizi kaybetmeniz mümkün değil. Deniz suyunun girilebilecek kadar sıcak olduğu her dönem bu yolu yürüyerek adaya gidebilirsiniz. Aslında güzel olan da suda yürümek. Bu yılki olay çok az gerçekleşen olağanüstü bir durumdu. YAKINLAŞAN YILDIZLARAntik kenti de gezdikten sonra sahilde sizi ısrarla çağıran değil, kendi seçtiğiniz bir restorana giderek, bu büyülü yerde bir akşam yemeği yedikten sonra bir kahvede gününüzü bitirebilirsiniz. Sahildeki masalar akşam olunca bir başka güzelleşmeye başlıyor. Üzerlerine bırakılan fenerlerin içindeki mumlar yakılıyor ve Gümüşlük sahili bir anda altın sarısı bir görünüme bürünüyor. Işık az olduğundan gökyüzündeki yıldızlar daha yakınmış gibi gelmeye başlıyor birden. Yıldızlı bir gece ise eğer, başınız kaldırın ve 5 dakika kadar sadece yıldızlara bakın. Bir süre sonra sanki yıldızlarla aynı yerde olduğunuzu hissedeceksiniz. Eğer ilk kez geliyorsanız buraya, bu görüntüler karşısında kendinizi rüyada sanabilirsiniz. BALIĞI KENDİNİZ SEÇİNÇok uzak değil, 1950’lerde sadece iki balıkçı meyhanesi varmış, şimdi sayıları onlarla ifade ediliyor. Balık lokantaları o gün denizden çıkmış taze balıkları buzlarla takviye edilmiş büyük tezgâhlara sergiliyorlar. Görerek istediğiniz balığı seçebiliyorsunuz. Eğer zamanınız varsa akşam saatlerini de burada geçirin derim. Ayakkabılarınızı çıkararak, çıplak ayakla gün batımında bir sahil yürüyüşü yapmanın keyfine doyum olmuyor burada. Eğer tatil anlayışınızda sakinlik varsa akşam üzeri Bodrum’a döndüğünüzde ortama ayak uydurmak için epey zorlanacaksınız.Önümüzdeki haftasonu nereye? (16-17 Nisan)istanbul’DAN...Erikli Yaylası’na: 17 Nisan Pazar saat 07.00’de hareket. Teşvikiye Köyü’nden Yalova Kent Ormanı’na varış ve Erikli Yaylası’na doğru yarım saate yakın bir yürüyüş. Dere kenarı patikalarını takip edip birinci şelaleye ulaştıktan sonra, ormaniçi patikadan ilk şelalenin üstü yer alan ikinci şelaleye tırmanış. Hava durumuna göre dileyenler şelalenin altındaki gölete girebilir. Öğle yemeğinin ardından yayladan köye kadar, orman içindeki dar patikalarda iki buçuk saatlik yürüyüş ve sonrasında istanbul’a doğru hareket. Fiyatı 75 lira (Ulaşım, sabah poğaça ve çay ikramı, Milli Park girişi, mangalda sucukla öğle yemeği ve rehberlik) Tel: (212) 225 03 35 www.arnika.com.trAyvalık-Cunda’ya: 15 Nisan Cuma saat 23.00’te hareket, sabah saatlerinde Ayvalık’a varış. Ayvalık’ın dar sokaklarında neoklasik dönemin izlerini taşıyan tarihi binaları inceledikten sonra Cunda Adası’na hareket. Taksiyarhis Kilisesi, Panayasa Kilisesi gibi yapılarla Cunda evlerini kapsayan gezinin ardından sahilde yürüyüş ve öğle yemeği molası. Yemekten sonra serbest zaman. Akşam konaklama Ayvalık’taki otelde. Pazar, kahvaltının ardından ilk durak Kaz Dağları’nda yörenin meşhur zeytinyağlarının nasıl yapıldığını öğrenmek üzere Zeytinyağı Müzesi ve Etnografya Müzesi ile Zeus Altarı ziyaretleri. Adatepe Dutdibi Kahvesi’nde yorgunluk çayı içtikten sonra saat 16.00 civarında istanbul’a doğru hareket. Fiyatı 199 lira (Ulaşım, konaklama, 1 sabah kahvaltısı, 1 akşam yemeği, çevre gezileri, seyahat sigortası) Tel: (212) 243 68 85 www.deepnature.comUrfa-Nemrut’a: 16 Nisan Cumartesi saat 06.05’te Atatürk Havaalanı’nda buluşma, thy’nin 07.05 uçağıyla Urfa’ya hareket. Urfa’da rehberle buluşma ve sabah kahvaltısının ardından Harran’da antik üniversite kalıntıları, konik çatılı Harran Evleri, Hz. İbrahim’in doğduğu mağara, Balıklı Göl, Ayn Zeliha Gölü ve Hz. Eyüp Çilehanesi gezileri. Akşam konaklama Urfa’daki otelde. Pazar, kahvaltıdan sonra üç saatlik yolun ardından Nemrut Dağı’na varış, heykelleri ziyaret edip, sonra Urfa’daki akşam yemeğinin ardından thy uçağıyla istanbul’a dönü