Girizgahta madem “Kurtuluş Bayramı”ndan başladık devam edelim: Evet, bu sene Kahramanmaraş'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90. Yılını kutluyoruz. Bu kutlamalar çerçevesinde, Kahramanmaraş Belediyesi tarafından gerçekleştirilen “Kurtuluş Etkinlikleri” 5 Şubat'ta başladı. Yaklaşık bir haftadır devam eden etkinlikler 12 Şubat günü Valilik Meydanı'nda yapılan resmi törenler ve gösterilerle tavan yaparak son buldu. Belediye tarafından yapılan etkinlikleri takdir ediyorum. Başkan Mustafa Poyraz'ın üstün gayretleri ve bu yöndeki çabaları gerçekten takdire şayan ve yerinde diye düşünüyorum. Poyraz, kurtuluş ruhunu yaşatmak için büyük gayret sarf etti ve bunu sadece Kahramanmaraş'la sınırlı tutmayıp tüm Türkiye ile paylaşmak için ulusal televizyon kanallarına çıkarak proğramlara katıldı, yaptıklarını, yapacaklarını anlattı. Başkan Poyraz'ın tüm bunları yaparken oldukça iyi niyetli ve samimi olduğunu düşünüyorum. Buraya kadar güzel! Ammaaa”¦ Tüm bu çabalar ve organizasyonlara rağmen, “geçmiş yıllarda yaşanan ”˜kurtuluş ruhu'nu yakalayabildik mi” derseniz, işte ona cevabım koskaca bir “HAYIR” olacak. Evet, maalesef ki hayır. Sadece bu yılki yapılan organizasyonlara bağlı olarak demiyorum elbette “hayır”ı”¦ Bu, her yıl biraz daha kaybettiğimiz manevi bir duygu. Olmuyor, ne kadarda çaba sarfetsek, her yıl biraz daha uzaklaşıyoruz bir önceki yaşadığımız “ruh”tan. Yaşayamıyoruz bir türlü içimizde eski “kurtuluş günleri”ni. Her şey var, para, insan, teknoloji”¦ Fakat ruh yok!! Belki de, yaşanan teknolojik gelişmeler ve sanallaşan değerlerimiz uzaklaştırıyor bizi ruhumuzdan. Birazdan dönmek üzere, bu “kurtuluş ruhu” meselesine ara verelim ve etkinliklerde bu yıl ilk defa uygulanan bazı değişikliklere göz atalım: Kutlamalar çerçevesinde İstanbul ve Konya'dan profosyonel tiyatrocular, gösteri ekibi, türkücü ve sunucu getirildi. Tamam, türkücüyü anladık. Bir değişiklik olsun maksadı ile getirilmiş ve seçim de hakkaten iyi. Kendi dalında oldukça başarılı ve çok beyefendi bir sanatçımız Orhan Hakalmaz. Ayrıca bu milletin değerlerine saygı gösteren ve halka yakın biri. Bu yüzden de halktan tam not almıştır diye düşünüyorum. Mevlevi ekibi de güzeldi. Sanırım Kahramanmaraşlı vatanadaşaların tam yüreğine hitâb etmiştir. Ama dışarıdan para verilerek getirilen oyuncu, sunucu ve folklor ekibine gelince”¦ Bence gerek yoktu. Yokmuydu koskocaman Kahramanmaraş'ta mikrofon tutmasını bilen bir insan? Okullarımız hazırlayamaz mıydı folklor gösterilerini? Hele profosyonel tiyatrocular tarafından sahnelenen oyunlar! Tam bir fiyaskoydu. Sahnede belki sadece bir kaç dakika ancak kaldılar ve farkedilmediler bile. Tamam oyuncular iyi, ama olmadı. Şimdi bir çuvalda para almışlardır. Alacaklar tabi. Bu kışta-kıyamette, taa İstanbul'dan buraya bedavaya gelecek halleri yokya. Adamların işi bu. Olmadı, bence biraz fazla abarttık ve amacına da ulaşmadı. Üstelik tam tersine, yapılanlar daha yapmacık kaldı ve seyirciye önceki yıllardaki duyguları yaşatamadı. Neyse. .. Bunları da dile getirdikten sonra dönelim kendi ruhumuza. Yani yarım bıraktığımız “kurtuluş ruhu”na. Neden eski günlerdeki çoşkuyu, heycanı ve ruhu yaşayamıyoruz? Çünkü her yıl biraz daha inançlarımızdan, değerlerimizden, kültürümüzden, yani bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaşıyoruz. Böyle devam ederse sonumuz çok trajik olacak. Gidişatı anlamak için, bayram günü milli giysilerini giyerek Kahramanmaraş'ın “o günleri”ni anlatmak için hazırlanmış bir gencimizi çekin bir kenara, sorun bakalım: Kahramanmaraş kaç yılında kurtuldu? Kurtuluş mücadelesinde öne çıkan isimlerden beş tanesi kimdir? Sütçü imam olayı nasıl gerçekleşmiştir? Sütçü imam ın mezarı nerededir? Kaç soruya kaç doğru cevap verecek bakalım. Hadi, denemesi bedava. Bunları sıradan bir vatandaş bilmeyebilir. Ama sırtına o misyonu temsil eden elbiseleri geçirmiş birisi belecek. Bilmek zorunda! İşte sorun burada, dışımız millî ama içimiz yabancı. Ve bu durum ne yazık ki artarak devam ediyor. Bunun belki de en büyük nedeni, gelişen teknoloji olarak gösterilebilir. Ama bana göre teknolojinin de bir günahı yok. Günah, gelişen teknolojiyi yanlış kullanan genç nesillerde. Gelişen teknolojiyle beraber sanallaşan değerlerde. Dostluklarda, arkadaşlıklarda. Gençlerimizin ve çocuklarımızın kişiliği internet salonlarında ve “facebook sayfaları”nda şekilleniyor. Gençlerimiz ve çocuklarımız internet salonlarına çokoprens almaya gitmiyorlar herhalde! Saatlerce oralarda neyle meşgul oluyorlar? Şöyle gençlerin çogunlıkta olduğu gruplara bir üye olun bakın bakalım. Maalesef yüzde doksanının gönderi ve paylaştıklarında hiçbir manevi değer yok. Hep paylaşılanlar aşk zannettikleri “abüdik-gübidik” taklitlerden başka bir şey değil. Yok şöyle bir, millî ve manevi duygularımızı depreştirecek ne bir özlü söz, ne bir video, ne bir resim. Yok yok yok”¦ İşte başlıktaki “facebook gençliği”ni bu yüzden seçtim. Çok uzattım farkındayım. Şimdi daha fazla uzatırsam gençler bana bozulacaklar. Ama bozulsalar da darılsalar da kırılsalar da gerçekler böyleyken böyle. Kısmetse bir sonraki yazımızda bulşabilmek dileği ile Allah'a (cc) emanet olun.