Ulusal televizyonlarda boy gösteren, sanatçı diye tabir edilen bazı “sanatsız kavimlerin” arasında revaçta olan bir soru: “Aşk var mı bugünlerde?” El cevap: - “Şuan aşk yok, çok yoğunum ama ilerde düşünüyorum?” -“Valla istiyorum ama; aşka hiç zamanım olmuyor!” -“Daha yeni bir aşkı bitirdim; biraz dinlenmem gerek” -“Kaset, film ve turneden sonra aşık olacağım” Vah benim özüm KARACOĞLAN, FUZULİ, BAKİ, YUNUS,AŞIK VEYSEL,DADALOĞLU”¦”¦”¦ Ya MECNUN-ya FERHAT- ya KEREM”¦neredesiniz? Allah aşkına bu sözleri anlayan, bilen ve bu sözlere hak veren biri varsa beni yanıltsın. Aşk bu kadar basit, bu kadar banal, bu kadar pervasız, hatta isteğe bağlı ve talihsiz mi? Yoksa “Edebiyatından ve tarihinden yoksun” talihsiz mi? Tabii ki değil;çünkü aşkı biz böyle görmedik ve öğrenmedik ki böyle anlatalım. Tabii ki zanaatlı sanatçılar kütüphane raflarında, sanattan yoksun “Bir günde camiaya alınanlar” aramızda. Yok mu ki Şahinler, Abdurrahman Çelebiler de bunların yerine ötüyor kargalar, tutuluyor keçiler. İşte size reel bir örnek: Yıllarını vermiş, geçen yıllarda kaybettiğimiz, “Samanyolu, gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar, kıskanırım, aşkından nerdeyim”¦" daha nice aşk şarkılarının söz ve bestelerini yapan piri olmuş bir ustaya verilen değerle, basit cümleler kuramayan sanatsız sanatçılara verilen değerin mukayesesini görmedik mi? Yazık! Bu emek değil mi, hem de yılların emeği”¦ Diğer yandan bunları örnek alan benim öğrencilerim,sizin evlatlarınız değil mi? Artık sadece televole kültürü değil ana haber bültenlerinde de karşımızda bunlar. Öğrencilerimden dizi karakterleri ile kendini özdeşleştiren öğrencilerim var. Ne kadar da engellemek istesek de mankenim,Deniz'im, Hülya'yım, Pamela'yım, Miroğlu'yum, Polat'ım”¦ diye oyunlar oynayan çocuklarımız var. Okullarda bunlara sıkça şahit oluyoruz. Peki ya aşkı tarif eden,aşk hakkında ahkam kesenler bunlar değil mi?Aşkı bunlardan öğreniyoruz artık. Öğrendiğimiz ve gördüğümüz aşka gelince: Allah,bu duyguyu insana hayatta sadece bir defalığına kullanması için verir.O da kadere bağlı.Kaderde ne zaman,nasıl nerede ve kimle olacağı da insanın elinde değil.Hem aşka hasıl olan insan haytan soyutlanır,ne yemek,ne içmek ne de başka şeyleri görür insan. Hasıl-ı vesselam kanımca aşk: BAKARIM GÖREMEM... GÖRSEM ULAŞAMAM... ULAŞSAM BULAMAM... BULSAM KONUŞAMAM... KONUŞSAM AÇILAMAM... İSTESEM DİYEMEM... DÜŞLESEM UYANAMAM... UYANSAM KALKAMAM... AĞLASAM KANAMAM.. BÜKÜLSEM KIRILMAM... KIRILSAM İNCİTEMEM... YORULSAM, BIKAMAM! Bu duygular Adem ile Havva'dan beridir buydu; bugün de bu, yarın da bu olacak gerçek sevenlere”¦! Lakin hasıl oldu mu insana, tarifi yetmez ki bununla tarif edilsin gayri. Mecnun boşa mı çölleri aştı. Ferhat boşa mı dağları deldi. Fuzuli,Baki,Nedim,Karacoğlan,Aşık Veysel boşa mı yaşadı ve yaşattılar. Hadi bu üstatlar bizi duyamıyorlar; fakat Karakoçlar, Çobanoğulları,Feymaniler,Karalar,Gül Ahmetler”¦daha yaşayan nice aşık,ozan ve şairler: NEREDESİNİZ! Duyun sesimizi ve duyurun Allah aşkına: “Bir nesil yetişiyor; diğer bir nesli yetiştirmek için.” Suat GÜNEŞ