Haberlerde olayın aslını değil, ayrıntısını öne çıkartarak, “ailenize imam geliyor, her ailenin imamı da olacak, imam aileye müdahale edecek” gibi kışkırtıcı ve imalı sözlere yer verdi. Önce şunu belirtmek gerek, bir aile kendisine danışmanlık için imam istemiyorsa, elbette ona kimse zorla imam gönderemez. Ancak, bir aile de, “benim meselelerimle ilgilenecek bir imama ihtiyacım var” diyorsa, buna da kimse karışmamalıdır. Konunun özünü böylece belirttikten sonra, asıl şunu tartışmak gerek. Yaşadığımız bu çağda “bu mutluluk projesine” neden ihtiyaç duyuldu? İşte budur asıl önemli olan. Gelin bunu tartışalım. Akl-ı selim herkes farkediyor ki, yaşadığımız bu zaman diliminde mutsuzluk almış başını gidiyor. Bu çağa çeşitli adlar takılıyor. Bilim çağı, hız çağı, iletişim çağı gibi takılan bu adlar artık geride kaldı. Bu çağın artık belirgin vasfı “mutsuzluktur”. Bu çağa “mutsuzluk çağı” adını versek, yerinde olacak sanırım. Genel olarak dünyada, toplumda, ailede, fertlerde niye mutsuzluk bu kadar hakim vaziyette? Hiç düşündünüz mü bunu? Bu sorum, “aile imamlığı” diye bas bas bağıranlar ve eleştirenler içindir. Onlar cevap veremezse de cevap çok açıktır. Bu çağda maddiyat olabildiğince öne çıkartıldı. Bu çağda önem ve öncelik hep teknolojiye verildi. Maddi ilerlemeler ve teknolojik yenilikler tek başına insana mutluluk getirebilir mi? Asla ve kata getiremez. Tek kanatlı kuş uçabilir mi? Uçamaz. Bunun gibi maneviyata önem verilmeyen gelişmeler, olsa olsa maddiyat bataklığıdır. Maddiyat bataklığı insana mutsuzluk getirir. İnsanı huzurlu ve mutlu kılacak sistem, yalnızca ve yalnızca maneviyat ve maddiyatın birlikte geliştirildiği sistemdir. Eskiden aile danışmanlığı ve kişisel gelişim uzmanlığı gibi meslekler mi vardı? Eskiden mutluluk üzerine araştırma ve anket mi yapılırdı? Şimdi bunların hepsi birer gerçek. Konu üzerinde araştırmalar yapılıyor, uzmanlıklar oluşturuluyor. Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı da “bir mutluluk projesi” geliştirmiş. (Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinin bazı demeçlerinde de belirtildiği üzere, “esasında bu bir mutluluk projesidir.” Adını aile imamlığı olarak belirlemek de gerekmez. Bu aile imamlığı ismini de boyalı basın, cilalı medya bulmuştur.) Bunun neresi eleştirilir, anlamak mümkün değil. Ortada bir mesele var. Bu meseleyi değil de, meseleyi çözmek için geliştirilmiş bir projeyi eleştirmek olsa olsa, izansızlıktır, insafsızlıktır. Gelin şu toplumdaki mutsuzluk konusunu Türkiye İstatistik Kurumunca (TÜİK) tarafından gerçekleştirilen bir anket üzerinden tartışalım. TÜİK'in her yıl Yaşam Memnuniyeti Araştırması adıyla bir anket gerçekleştirmektedir. İşte bu anketin 2004-2010 yıllarını kapsayan dönemdeki sonuçları: [IMG]http://www.haber46.com/tekresim/mutluluk.jpg[/IMG] Bu tablodan da net olarak görüldüğü üzere, kişilerin mutluluk kaynağı olarak aile ve sağlık birinci sırada yer almaktadır. İnsanlarımız mutluluk kaynağı olarak aileyi bir bütün olarak (%70 oranında) belirledikten sonra, daha sonra sevgi ve çocukları da ayrı bir başlık altında mutluluk kaynağı olarak belirtmişlerdir ki, bunlar da aile kavramının içindedir. Öyleyse, çözüm yeri olarak “aile aile aile” demek gerekir. Gelelim tablodaki diğer mutluluk kaynaklarına. Başarı, para, iş gibi değerlere mutluluk kaynağı olarak verilen önem yüzde kaç oranındadır diye baktığımızda, bunların sırasıyla, % 6, 9, %4,6 ve %3,5 düzeyinde olduğunu görmekteyiz. (Tabloda 2004-2010 yılları oranları olsa da biz son yılın oranlarını esas alarak değerlendirmede bulunduk. Esasında oranlar yıllar itibariyle birbirine yakın olarak cereyan etmektedir.) Bu anketten çıkan sonuç açıkça gösteriyor ki, mutluluk kaynağı ne başarı, ne para ve ne de iş'tir. Mutluluk kaynağı, aile, çocuklar, sevgi ve sağlıktır. Şimdi bunları bir tarafa bırakarak, paraya, kariyere, işe ve başarıya odaklanan bir sistem mutluluk getirebilir mi? Elbette getiremez. Şimdi bu tabloya bakarak aile müessesesini güçlendirecek her türlü projeye ve sevgiyi yaygınlaştıracak her türlü çalışmaya destek vermek gerektiği açıktır. Boyalı basının “aile imamlığı” olarak adlandırdığı projenin de bu bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekir, vesselam.