1-BİLİŞİ DOĞRU OLMALI Aydın kişi bilişinin doğru ve sağlamlığıyla diğer insanlardan hemen ayrılır ve hemen fark edilir. Peki, biliş nedir? Türk Dil Kurumu Sözlüğünde; biliş kavramı şöyle açıklanmaktadır. Biliş, bir canlının, bir nesne veya olayın varlığına ilişkin bilgili ve bilinçli duruma gelmesi, vukufiyet kazanması şeklinde tanımlanmaktadır. Biliş dediğimiz husus, öncelikle soyut ve somut olarak iki kısma ayrılır. Soyut biliş derken, burada kastettiğim husus bir kişinin iç dünyasıdır. Somut biliş derken kastettiğim husus ise dış dünyaya aittir. İnsan, ağacı, toprağı, suyu ve insanın bedeni yapısını somut bilişle bilir. Ancak, insanın ve diğer varlıkların ve kâinatın ruhunu ve sırlarını soyut biliş sayesinde kavrayabilir. Bir aydının bilişi doğru ve sağlam olmalıdır derken, özellikle her iki bilişinin (soyut ve somut bilişinin) doğru ve sağlam olmasını kastediyorum. Yunus Emre, biliş üzerine oldukça çarpıcı ve öze inen deyişler söylemiştir. Mesela, “aşkla biliş canlara ezel-ebed olmayısar, Gümrah olup bu cihanda kimse baki kalmayasar” beytinde, bilişin aşkla olmasına işaret vardır. Yine bir başka beytinde, bilme üzerine “bildik gelenler geçmiş konanlar geri göçmüş, aşk şarabından içmiş kim ma'ni duyar ise” diye seslenmektedir. Belki uzattım, biliş eşittir, “kendisini bilmek” dersek en doğrusu olur. Bunu da zaten Yunus'tan aldım. “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır” diyen o Gür Ses'e ve o Yüce Gönül'e selam olsun selam. “Aydın'ın bilişi doğru ve sağlam olmalı” derken işte Yunus gibi Aydın İnsandan bahsediyorum. 2- BAKIŞI DOĞRU OLMALI Aydın kişi, baktığı açının farklı ve kuvvetli olmasıyla da diğer insanlardan ayrılır Kişinin bakış açısı yanlışsa, elbette doğru şeyler göremez. Kişinin bakış açısı tam değilse, elbette, bütünü göremez, bütünün parçalarını görür ve kafasını göre bir izahta bulunur. Çoğumuzun bildiği fil hikayesini burada anlatmanın tam zamanı şimdi. Bu örneği veren Mevlana Hazretleri bir Aydın İnsan'dır. Mevlânâ'nın Mesnevi'sinde geçen fil hikayesi kısaca şöyledir: "Kapkaranlık bir odaya bir fil konulur. Bu karanlık odaya birkaç insan sokularak, her birinden odadaki nesneyi tanımlamaları istenir. Her biri Fil'e dokunur da elleri her neresini kavramışsa fili öylece tanımlar. Kimisi filin bacağını tutar ve “bu kalın bir sütundur” der. Kimisi filin sırtına dokunmuştur, “bu geniş bir tahtadır” der. Kimisi kulağına dokunur ve “bu büyük bir yelpazedir” der. Kimisi filin hortumuna dokunur ve “bu uzun bir su oluğudur” der. Ancak hiç biri Fil'in bütünüyle ne olduğunu neye benzediğini anlatamamıştır." Belirtmeye dahi gerek yok ki, bakış açısı, gözle alakalı değildir. Bakış açısı, fikri olgunluk, zihni dolgunluk ve ruhi derinlikle alakalıdır. Hiçbirisi zihni dolgunluk ve fikri olgunluk gösterememiştir. Belki de şunu söylemeleri gerekiyordu. “Bu nesneyi anlamam için, doğru ve sağlam bir bakış açısına sahip değilim.” Belki de o adamların hep bir ağızdan, “bu nesneyi ışık altında görmem gerekir” demeleri gerekiyordu. Zaten, ışıklar yakıldı ve oda apaydın oldu ki, o nesne bir fildi. Demek ki, anlamak, tanımak ve bilmek için sağlam bakış gerekli. O bakış için aydınlık bir dünya lazım. Fili görmek için, zahiri bir lamba yeterli. Ancak, bazen zahiri lambalar değil, Batıni lambalar gereklidir. Fili görmek için gözümüzün feri, lambası yeterlidir de, bazı hakikatler ancak Batıni lambalarla olur. Bu “Batıni lambalar” nedir diye sorarsanız, o da içte yani insanın iç dünyasında olur. Öyleyse, Aydının bakışı sağlam olacak derken, elbette, göz uzvuyla gördüğü açıdan değil, iç dünyasıyla gördüğü açıdan bahsediyoruz. 3-GÖRÜŞÜ DOĞRU OLMALI Aydın İnsanın fikirleri doğru, mantıklı ve sağlamdır. İçerisinde ahlaka, edebe aykırı hiçbir yön olmadığı gibi, akla ve bilime aykırı bir yön de yoktur. Aydın İnsanın fikirleri akl-ı selimi ve en makul durumu temsil eder. Burada nefsanilikten çok ruhanilik ağır basar. Burada Aydın İnsan adeta melekleşir. Çünkü, fikir ve görüşleri ufka yaklaşmıştır. Aydın İnsanın görüşü hakikatin yansımalarıdır. 4-DUYUŞU DOĞRU OLMALI Aydın İnsanın duyuşu doğru ve sağlamdır. Güçlüden yana değil, haklıdan yanadır. İçindeki duygular kendisini hep adalete ve doğruya götürür. Vicdanı tam olarak çalışmaktadır. Vicdanını devre dışı bırakanlar Aydın İnsan olamaz. . İşte size bir sağlam duyuş, işte size Aydın İnsan Mehmet Akif Ersoy: “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.” 5-DURUŞU DOĞRU OLMALI Aydın İnsan olmak zor. Duyuşu doğru ve sağlam olduğu gibi duruşu da doğru ve sağlam olmalıdır. Hem haksız ve hem de güçlü olanların her türlü baskı, entrika ve yıldırma taktiklerine karşı, Aydın İnsanın duruşu doğru ve sağlam olmalıdır. Aydın İnsan, görüş ve düşüncelerinden asla taviz vermez. Bir Mehmet Akif Ersoy duyarlılığındadır. İşte size bir sağlam ve doğru duruş, işte size Aydın İnsan Mehmet Akif Ersoy: “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.” İşte size bir başka doğru ve sağlam duruş örneği. “Rahminde cemiyetin , ben doğum sancısıyım. Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım” diye seslenen Necip Fazıl Kısakürek'tir Aydın İnsan. 6-BİLDİRİŞİ DOĞRU OLMALI Aydın İnsan, görüş ve düşüncelerini korkmadan, yılmadan ve pısırıklık göstermeden yaşayan insanlara ve gelecek nesillere aktarmasını bilir. Aydın İnsan, görüş ve düşüncelerini aynı heyecan ve aynı tazelikte, herkese, her nesile dipdiri sunmasını ve ulaştırmasını bilir. Aydın İnsan, “Hakk'tan alır, Halk'a verir.” Yunus Emre misali: Hakk'tan gelen şerbeti, İçtik elhamdülillah, Şol kudret denizini geçtik elhamdülillah, Kuru idik yaş olduk, Ayak idik baş olduk, Havalandık kuş olduk, Uçtuk elhamdülillah, Vardığımız illere, Şol sefa gönüllere, Halka Taptuk manisin saçtık elhamdülillah”. Bu bildirişten doğru ve sağlamı var mı? Hakk'tan Halk'a sunuş. İşte size Anadolu'lu Yunus. Yunus bir aracı ve aracı olduğunun o kadar farkında ki, “ete-kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” der. Siz Yunus deyin, ben Hızır deyim. Siz Hızır deyin, ben Yunus deyim. Ne fark eder? Hz. Mevlana, Yunus, Necip Fazıl, Mehmet Akif Ersoy ve benzerleri, hepsi de, Sevgili Peygamberimiz(sav)in, Sevgili Rehberimiz(sav)in neferleri. Hepsi de Aydın İnsan. Hepsi de Nur'lu İnsan. Çünkü, Kaynakları Nur'lu”¦”¦”¦. Nur'dan ilham alanlara ne mutlu”¦”¦”¦”¦.. Not: Aydın İnsan eşittir Nur'lu İnsandır. Başka bir anlam verilmeye. Nur'lu olmayana Aydın İnsan denmeye. Zaten, Nur demek Aydınlık, Işık, Parlaklık demek değil mi? Ha Nur'lu İnsan, ha Aydın İnsan. Ahmet SANDAL