Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Pazar günü geldiği şehrimizde medya ile yaşadığı polemiği buradaki mitinginde de dile getirdi. “Yandaş medya” diye adlandırdığı söz konusu medyanın kendisine, ailesine, akrabalarına, yakın dost ve partisindeki şahıslara karalama kampanyası başlattığını ve bu kampanyayı da seçimler yaklaştıkça daha da artırdıklarını belirten başbakan, kendisini savununca ve o medya kuruluşlarına dair açıklamalarda bulununca, aynı medyanın ”˜basın özgürlüğü' arkasına sığındıklarını belirtti ve, “Sizin basın özgürlüğünüz varsa, benim de düşünce özgürlüğüm var” dedi. Doğru da söyledi”¦ Her şeyin bir sınırı olduğu gibi her özgürlüğün de elbette bir sınırı var. Birileri “kişi hakkım var” deyip, başka birisine iftira atıyorsa, bunun adı kişi hakkı değil, iftira atmadır. Aynı zamanda bir gazete, ortada var olmayan şeyi ”˜varmış' gibi yazıp, topluma bunu empoze ediyorsa, bunun adı basın özgürlüğü değil, kusura bakmayın ama sahtekarlık, yalancılık, iki yüzlülükten başka bir şey değildir. Doğruyu ve doğru insanları mum ile aradığımız çağımızda bu tip şeylerle karşı karşıya kalmak işten bile değil tabii ki de. Ama birilerine iftira atmak için, birilerini küçük düşürmek için yalan söyleyerek, kötü sözler sarf ederek özgürlüğünüzü kullanmaya çalışırsanız, bugün olmazsa yarın birileri karşınıza çıkar ve, “Haddini bil!” der. Bunlara rağmen haddinizi bilmeyip, sınırlarınızı zorlarsanız, size birgün sınırlarınızı hukuk elbette öğretir ve en sevdiğin dostların bile sizi hukukun elinden kurtaramaz, kurtarmaya gücü yetmez, kurtarmaya da çalışmaz zaten. Çünkü iftira ve yalan ile birilerini karalamaya çalışan birinin de dostları kendisi gibidir. Onlar da artık size dost gözüyle bakmaz. “Düşenin dostu olmaz!” misâli düştün yerde belki birkaç yıl, belki senelerce, belki de ömür boyu kala kalırsınız hapishanede.. Ben bir köşe yazarıyım”¦ Bildiğim ve gördüğüm ne kadar doğru varsa yazarım. Kötü olsa bile yazarım. Ama eğer bu yazdıklarım doğruyu yansıtmıyorsa, yalan yanlış şeyleri yazıyorsam, birileri de çıkar bana “Artık dur!” der. Birileri demese bile, hukuk der, mahkemeler der. Eğer başbakan hakkında bir şeyler yazıyorsanız ve bu yazdıklarınız da tamamen yanlışsa ve yazdıklarınızın ispatı yoksa, o zaman başbakan da elbette sizi eleştirecek. Başbakan, söz konusu olan medya gibi iftira atamaz belki ama onun da düşünme ve konuşma hakkı var. Peki başbakan her şeyi konuşabilir mi o medya hakkında? Elbette konuşabilir ama onun da bir sınırı var. O da düşünce ve fikir özgürlüğünü iftira atarak veya yalan yanlış bilgiler vererek kullanmamalı ve kullanamaz da. Bugün kullanır belki ama yarın yalanlar ortaya çıkar. Aynen, “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” misali, her yalan birgün elbet ortaya çıkar. Belki bugün olmaz ama eninde sonunda ortaya çıkar her iftira, her yalan. Biliyorsunuz ki geçenlerde de CHP Genel Sekreter Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen de bu tür medya haberleri ve propagandası sonrası partideki bütün görevlerinden istifa etti. Evet, medyanın açıkladığı bazı haberler, rant iddiaları ve yayınlanan köşe yazıları sonrası en sonunda Mehmet Sevigen, başbakanın da yaşadığı medya polemiğine artık dayanamadı ve istifa etti. İnanın, buna üzüldüm diyemem! Niye mi? İzmir'in bir ilçesinde açılış vardı ve o açılışa Deniz Baykal ve Mehmet Sevigen katılmışlardı. Açılışı sunan spikere “programı kısa bitir, uzatma” anlamında işaret eden Sevigen'e rağmen, programın akışını bozmayan spikere tekme-tokat giren, etmediğini bırakmayan ve spikeri sinir ve ağlama komasına sokan bir insanın böyle bir şekilde istifa etmesine hiçbir şekilde üzülmem. Ama ya başbakan istifa etseydi veya etse ne yapardım? Mitinge 2 saat rötarla da gelse onu izlemekten vaz geçilmeyecek kadar sevilen, gönüllerde taht kuran, millet sevdalısı, milletin sevdalısı insanı, İstanbul'un fatihi misali gönüllerin fatihine inanın üzülürdüm. Zaten başbakanın da böyle iftiralara boyun eğerek istifa edeceğini hiç mi hiç zannetmiyorum ve hiç kimse de bunu beklemez. Sözün özü; her özgürlüğün sınırı vardır. Her şeyin bir vakti vardır. “Özgürlük” diyerek birgün birini tahttan indirebilirsiniz veya işinden, eşinden çocuğundan edebilirsiniz ama elbette karşılığını da görürsünüz. Bu dünyada görmezseniz, öbür dünyada göreceğinizden hiç mi hiç şüpheniz olmasın. Uğur Işılak'ın bir parçasında da dediği gibi: “Mazlumun âhı, indirir şÃ¢hı. Her şeyin bir vakti vardır”. O yüzden diyorum ki: [B]Ben de olsam, başbakan da olsa, cumhurbaşkanı da olsa hiç kimse özgürlüğünü kötü emellerine âlet etmemeli. Özgürlükleri kötüye kullanmamalı. Yani: Herkes haddini bilecek! Herkes özgürlüğünün sınırını bilecek![/B]