Yeni Asya gazetesi Kahramanmaraş temsilciliği vefatının 50. yıldönümünde Kahramanmaraş'ta düzenlenen "Bediüzzaman'a Göre Demokrasi ve İnsan Haklar konulu panelle anıldı. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. A.Hamdi AYDIN'ın yönettiği “Bediüzzaman'a göre Demokrasi ve insan Hakları” konulu Panele Konuşmacı olarak Gazi Üniversitesi Ögr.Üyesi Prof. Dr. Ahmet BATTAL ve Yeni Asya Gazetesi Yazarlarından M.Latif SALİHOGLU katıldı. Paneli Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu ve Kahramanmaraş Milletvekili Cafer Tatlıbal mesaj göndererek tebrik etti. Programın sunuculuğunu Serdar Algan yaptı. Açılış Konuşmasını yapan Yeni Asya gazetesi Kahramanmaraş Temsilcisi Mehmet Diken Bediüzzaman'ın fırtınalı hayatından kesitler sundu. Diken; "Son yüzyılda dünyamız ve ülkemizdeki yenileşme çabası içerisinde bocalayan insanlığa kurtuluş reçeteleri sunan ve çıkış yollarını gösteren Asrımızın Müceddidi Bediüzzaman Said Nursi'nin görüş ve düşüncelerinin öneminin gittikçe daha da iyi anlaşılmaya başlandığını" söyledi. Daha sonra sahneye çıkan Atilla Yılmaz Bediüzzaman Said Nursi için yazdığı şiirini okudu. Yılmaz'ın etkileyici bir ses tonuyla okuduğu şiir dinleyiciler tarafından sık sık alkışlarla kesildi. Lâtif Salihoğlu, Meşrutiyet ilân edildiğinde ilim cephesinde onu anlatan tek âlimin Bediüzzaman olduğunu belirterek, “Meşrutiyet ilân edildikten sonra ilk nutku üç gün sonra Sultanahmet Meydanında Bediüzzaman veriyor” dedi. Meşrutiyet ilân edildiği sıralarda ilim ve medrese cephesinde onu savunan ve anlatan tek kişinin Bediüzzaman olduğunu belirten Salihoğlu, “1876'da Meşrutiyet, ilân edildikten kısa bir süre sonra durduruluyor ve 30 sene ne kadar çabalanırsa çabalansın bir türlü tekrar ilân edilemiyordu. Peki ne değişti de 30 sene sonra ilân edilebildi? Değişen, Bediüzzaman Hazretlerinin İstanbul'a gelişidir. Bediüzzaman İstanbul'a geldikten 7-8 ay sonra Meşrutiyet ilân edildi. Şunu iddia ediyoruz; ilim cephesinde, medrese cephesinde hürriyeti ve meşrutiyeti anlayan, anlatan ve İslâmiyetle derk eden, o zamanlarda ikinci bir âlim yoktu. Bediüzzaman bu derece meşrutiyete hürriyete sahip çıkıyor. Hürriyet ve meşrutiyet olmadığı zaman ne olur? Her türlü istibdat olur. Bediüzzaman milletteki hastalıkları gördü ve çare olarak da önce hürriyet, sonra da meşrutiyet dedi” diye konuştu. Meşrutiyet ilân edildikten sonra ilk nutku halka Bediüzzaman'ın verdiğini belirten Salihoğlu, “Hürriyet her şeyden önce gelir. Bediüzzaman ”˜Hürriyet imanın hassasıdır' diyor. Hürriyet ne derece artarsa iman da o derece parlar. Hürriyetten sonra meşrutiyet gelir. Yani bugünkü karşılığı demokrasidir. Sonra da cumhuriyet gelir. İşte bu meşrutiyetin hakikatini Bediüzzaman, İstanbul'daki tüm cami ve meydanlarda halka anlatıyor. Eski medreseyi bu noktada ikna ediyor. Meşrutiyet ilân edildikten sonra ilk nutku da üç gün sonra Sultanahmet Meydanında Bediüzzaman yapıyor. Daha sonra Selanik'e gidip bu nutku tekrarlıyor. O zaman Meşrutiyet'i İslâmiyet çerçevesinde anlatacak başka bir âlim çıkmıyor” dedi. Meşrutiyet döneminde yaşanan olumsuzlukların Meşrutiyet'e mal edilmemesi gereken Salihoğlu, “Bediüzzaman Hazretlerinin hayatında bir mutlakıyet, yani tek kişinin idaresi altında olan totaliter bir idare var. Bediüzzaman bunu hafif istibdat olarak tarif ediyor. Sonra meşrutiyete geçiliyor. Meşrutiyet iyi bir şey fakat istibdat şiddetleniyor. Bu meşrutiyetten kaynaklanmıyor. Üstad, “Her ne meşrutiyet zamanında vücuda geldiyse meşrutiyetten neşet etmesi gerekmez” diyor. Bazıları buna akıl yürütemedikleri için bütün suçu, kusuru meşrutiyete yüklüyorlar. Halbuki harici tecavüz de meşrutiyeti boğmak istiyor. Onun için meşrutiyet zamanında meydana gelmiş çalkantılar, olumsuzluklar meşrutiyete mal edilmemelidir. Şiddetli istibdat olmasına rağmen Bediüzzaman Hazretleri meşrutiyetin aleyhinde hiçbir zaman konuşmamıştır” sözlerini dile getirdi. Cumhuriyet'in ilân edildiği devirde mutlak istibdatın yaşandığını belirten Salihoğlu, şöyle konuştu: “Cumhuriyet daha da güzel bir şey ama o zaman bir başka istibdat çıkıyor karşımıza: mutlak istibdat. Bu cumhuriyetten mi kaynaklanıyor? Elbette ki değil”¦ Cumhuriyetten kaynaklanmıyor ki Bediüzzaman ”˜Ben dindar bir Cumhuriyetçiyim' diyor. Demek ki problem cumhuriyette değil tatbikatında. Cumhuriyet devrinde mutlak istibdat yaşanmıştır. Yani zıt paralellik söz konusu burada.” Konuşmasında, son olarak Bediüzzaman'ın son 5 yıldır hükümet tarafından gündeme getirilmediğinden yakınan Salihoğlu, “Bediüzzaman'a hiçbir hükümet kayıtsız kalamamıştır. Onun fikirlerine herkesin ihtiyacı olduğu gibi onlar da muhtaçtır. Kimse onun fikirlerine, düşüncelerine ilgisiz kalamaz” diye konuştu. Prof. Dr. Ahmet Battal ise, “Hilafetten Cumhuriyete geçmedik, Saltanattan Cumhuriyete geçmeye çalışıyoruz. Toplum kendi iç dinamikleriyle ayakta durur. Her toplum tabiatıyla düzene muhtaçtır ve kendi düzenini bulur. İnsanı insan yapan eşitlikçi ilişkilerdir. Devlet tabiatı gereği, insanların tepesinde güç kullanan ve dolayısıyla da mecburen dik ilişkinin üstün tarafındadır.” Battal Abdulhamit Han tahttan indirilmesinden sonra dört tür fikir akımı ortaya çıktığını belirterek, Bu fikir akımlarının İhtihatçılık, Milliyetçilik,İslamcılık ve Meşrutiyetçilik olduğunu kaydetti. Battal, bu fikir akımlarının günümüzde de çeşitli partiler tarafından siyaset sahnesinde varlığını devam ettirdiğini kaydetti. Panelin son bölümünde dinleyicilerden gelen sorular cevaplandı. [URL=http://www.haber46.com.tr/gallerydetails.asp?id=734#]BEDİÜZZAMAN'A GÖRE DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI PANELİNE BÜYÜK İLGİ / FOTOGALERİ[/URL]