Besmeleyle arabasına binen dolmuşçuları, hayır- dua ile yavrusunu okula gönderen anaları, kapıdan hayırlı iş temennisiyle kocalarını yolcu eden hanımları sevdim, sabahları evlatları, aileleri için erkenden kalkıp kahvaltısız göndermedim, göndermem diyen anaları sevdim. Nasırlı ellerin sertliklerini öpmeyi, nemli, toprak sıvalı ağaç çatılı, pencere önü geniş, toprak kokan, damlarında loğ gezen, saçaklarında kuş cıvıltılarıyla her yanından can fışkıran evleri”¦ Ayranını yudumlarken keçinin gezdiği tüm dağların, yediği otların tüm reyhasını damağımda hissetmeyi sevdim. Anadolu insanının gözlerini yere dikip el pençe saygıyla kenarda bekleyişindeki asaleti sevdim, tüm insanları saygıyla ayakta karşılayıp yer veren tevazusundaki büyüklüğü sevdim. Elindeki son lokmasına kadar misafirperver, ikram ettikçe kendi karnının doyduğunu hisseden basit görünüşlü yüceleri sevdim. Ayaklar altından nimetleri zaman kaybetmeden taşıma gayretindeki karıncaları, tüm şifalı çiçekleri benim için tek tek gezen arıları, içimizi ıstan, dünyamızı ısıtan güneşi, gölgelik yapan bulutları, bitkileri sulayan yağmuru, yer değiştiren havayı, akan suyu, yeni doğan günü sevdim. Güler yüzlü insanları, selamı, merhabayı, iyi günleri, geçmiş olsunları sevdim. Tokalaşmayı, kucaklaşmayı bir olmayı sevdim. İnsanları birlikteyken, beraber bütünken sevdim. Karı, kışın; güneşi, yaz ayında, yardımı, hal- hatır sormayı, zor günde sevdim. Önce kendimi, sonra vazifenin ağırlığını, en sonunda Sen'i sevdim”¦