Allah Resulünün Kâbe de ibadet halinde iken üzerine dökülen pisliği gözyaşlarıyla temizleyen çok değerli bir evlattır. Allah Resulü yirmi beş, kendisi kırk yaşında iken evlenen, çok nadide, naif, latif, iffet ve ahlak sahibi Hz. Hatice'nin, hanesinde doğup büyüyerek onların, tüm insanlığa rehber olabilecek aile yaşantısını, çocuk eğitiminin misalini ve ortak değerlerini, o günden kıyamete kadar sürecek zaman dilimi içinde insanlığa göstermiş ve gösterecek örnek kişidir. Yine aynı hanenin tertip ve terbiyesi içinde büyüyen Hz Ali ile hayatını birleştirerek, değerlerin bir aile içinde ne kadar mükemmel bir tarzda yaşanabilirliğinde timsali olmuşlardır. O, Allah Resulünün hane-i tedrisatında öyle bir dirayet eğitimi alarak büyüdü ve yaşadı ki, onunla evlenebilecek şahısta ayni kıymeti harbiye ye haiz olabilmeliydi. Ve o kişide Ali den başkası olamazdı. İkisi de aynı çeşmenin billur suyunu kana kana birlikte yudumlamış ve bu suya birlikte doymuşlardı. Aynı akşamın batan güneşini birlikte seyre dalmışlar, aynı zamanda doğan güneşin ışığını birlikte soğurmuşlardı tüm bedenlerinde. İnsanlığın en değersiz yaşam biçimine de birlikte şahit olmuşlar Mekke'de. Dünyanın en değerli babasına yapılan zulüm, aşağılama ve işkencelerine şahit olmuş beklide en nadide çocuk ve genç bir kız olarak tarihe geçmiştir Fatma. En zor dönemde babasına, eş olmuş ve babası ile bütün sıkıntıları çekmiş, herkesin babasını yalanladığı, alaya aldığı bir dönemde bütün cömertliği ile desteğini esirgememiş hatırşinas Hatice' nin bahçesinde yetiştirdiği, fakat kendisi ile birlikte çocuklarının da en zor imtihanlara duçar kalmış Hasan ve Hüseyin'in mübarek anneleri olan Fatma. Allah resulünün ölümünden kısa bir süre sonra artan rahatsızlığından dolayı sayılı günlerini bekleyen o değerli kadın Fatma bir gün, o mübarek gözlerinden yaşlar akıtarak ağlarken, kendisini bu şekilde gören eşi Ali sorar: -Benim sevgili eşim Fatma seni ağlarken görüyorum. Neden ağlıyorsun? Bak işte, bu dünyanın ne kadar olumsuzluğu varsa hepsinden kurtuluyorsun. Daha iyi değil mi? Gideceğin yerde en sevdiğin baban, annen var. Onlara kovuşacaksın. Bu sana yetmiyor mu? Yoksa dilim varmıyor söyleme ama sen ölmekten mi korkuyorsun? Bu sözler üzerine, buğulu gözlerinden yanaklarına doğru süzülen birkaç damla yaşa mani olamayan o mübarek kadın, kafasını kaldırıp muhabbet dolu bir ifade ile ilmin sahibi, ehli beyt'in müdavimi olan Hasan ve Hüseyin'in babaları ve kendisinin hayat arkadaşı Ali'ye öyle bir cümle kullanır ki ki, bu kelimelerin oluşturduğu ifade, değil Seyfullah olan Ali'yi, bu sözlerin geçtiği mekânda bulunan, tüm canlı ve cansız varlığı ağlatmaya yeterdi ve de artardı. -Ey Ali; tabi ki ölümden zerre kadar bir korkum yoktur. Babam ile anneme kavuşmak içinse zaten can atıyorum. Bu rezil dünyayı da ona sahip olmak isteyenlere bırakıyorum. Benim korkum ve çekingem şudur ki; ben öldüğümde cenazem taşınır iken kefen olarak üzerime örtülen bezin bir tarafının açılıp ta vücudumun herhangi bir yerinin görünmesi. Fatma öleli asırlar oldu. Ama hala Fatma'ların yaşıyor olması mutluluğumuz ve yaşayacak olması temennimizdir. Birkaç gün önce, (İHH) İnsani Yardım Vakfı nın Gazze'ye düzenleyeceği gemilerle ilgili bilgilendirme yapmak üzere ilimize gelen Filistin' li yazar Eymen HALİD ile beraber olan ve tercümanlık yapan, GERÇEK HAYAT dergisi yazarlarından Adem ÖZKÖSE' nin anlattığı ve Gazze' de yaşanan bir olay hepimizin kanını dondurmuştu. İsrail'in her gün Gazze'yi bombaladığı dönemde, bir gece yatma zamanında bir baba odalarına çekilmiş olan kızlarının konuşmaların duyar kapı ardında. Büyük kız, kardeşini şu sözlerle uyarmaktadır: -Bak kardeşim. Bizim evimizde, diğer evlerin yıkıldığı gibi bir bomba ile yıkılabilir. Ölürsek hiçbir problem yok. İnşallah şehit oluruz. Ama evimiz yıkılıp ta biz yaralı olarak kurtulursak bizleri yıkılan binanın altından erkekler kurtaracaklardır. O erkekler bizleri yaralı olarak kurtarmaya çalışırken bizim vücutlarımızı görmemeleri gerekir. Bundan dolayı vücudumuzu çok iyi kapatan elbiselerimizle yatmalıyız. Evet, peygamberin kızı Fatma öleli asırlar öldü. Ama günümüzde hala Fatmalar yaşıyor. İHH nın bu gemileri de Fatmaların yardımına gidiyor. İHH nın bu gemileri, mazlum bir halkın yardımına gidiyor. İHH nın bu gemileri, bu dünyanın yanlışlığını düzeltmeye gidiyor. İHH nın bu gemileri, yeni bir dünya düzeni kurmaya gidiyor. Bu görev ve sorumluluk hepimizindir. O halde ne duruyorsunuz. GELİN BU DÜNYAYI DEĞİŞİRELİM. Amaç bu dünyanın değişmesi ise; BENİM DE BU GEMİDE OLMAM GEREKİYOR. Sadece kendisini Müslüman olarak gören değil, insani değerlere sahip olan her kesin ya bu geminin içinde olması gerekir, ya bu geminin içine konulacak her türlü yardıma bir katkısı olmalı, en azından halis bir niyetle duası olmalıdır. Aksi halde, hiç kimse kendisini manevi bir vebalden kurtaramaz. Selam ve dua ile