Bakanlığımız tarafından düzenlenen bir hizmetiçi eğitim semineri için Rize Çayeli'ndeyiz. Van, Aksaray, Yalova, Mersin ve Erzurum gibi hizmetiçi eğitim enstitülerinden biriydi ve bizim katılacağımız faaliyet de Çayeli'nde düzenlenmişti. Çayeli, Doğu Karadeniz bölgesinde şirin bir ilçemiz. Kahramanmaraş'tan başlayan yolculuğumuz Samsun'a varınca Karadeniz'in mavilikleriyle buluşuyoruz. Ordu, Giresun, Trabzon ve Rize'ye varıncaya kadar sağ tarafta yeşilin, sol tarafta ise mavinin tonlarını sindire sindire seyrederek yolculuk yapıyoruz. Deniz kıyısına paralel olarak inşa edilen Karadeniz sahil yolunun rahatlığı ve sanat yapılarını görünce devletimizin büyüklüğünü bir defa daha hissediyoruz. Bazı yerlerde dik yamaçlı kıyılarda dağları tünellerle geçiyoruz. Yerleştiğimiz hizmetiçi eğitim enstitüsünü, denizle yan yana giden otoban bitişiğine yapmışlar ve misafirlerin rahat etmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmadığı binaya ilk girişte bile anlaşılıyor. Enstitü müdürümüz İsmet Bey ve birlikte görev yaptığı yönetim ekibi, misafirlere hizmet sunumlarında yüzlerindeki güler yüz hiç eksilmiyordu. Zaten bir müdür yardımcısı Nihat Kalyoncu Bey var ki Türkiye tanıyor onu sempatik davranışları ve güldüren fikralari ile”¦ Daha önceki seminer çalışmalarında da olduğu gibi bu kaide hiç bozulmamıştı. Sokakta karşılaştığımız ve çay ocaklarındaki çaylar yudumlanırken sohbet edilen vatandaşlarımız işte Anadolu, işte Karadeniz insanı dedirtiyor insana”¦ Vakit namazlarındaki cemaat misafir olduğunuzu hissedince özel olarak ilgileniyor ve hangi ilden gelindiğini soruyor ve tanıdıkları var ise onları bahane ederek ayaküstü bir sohbet başlatıyorlar. Tulum sesiyle başlayan dersler, öğretim görevlilerinin alçak gönüllülükleri sayesinde su gibi geçiyor. Memleketimizin bütün illerinden gelen milli eğitim yöneticileri Bakanlık görevlilerinin bilgi paylaşımı yaparlarken ders aralarında ve akşamları il yöneticilerinin birbirleriyle kaynaşma sohbetleri seminere ayrı bir renk katıyor. Anlatırlar ya; gelişmiş bir ülkede dünyanın önde gelen gazetecilerinin katıldığı bir seminer düzenleniyor. Derslerden daha uzun süreli aralıklarla devam eden iki günlük seminer bitiminde katılımcılara katılım belgesini ile birlikte bir de seminerde işlenen konuların yer aldığı ve fotoğraflarla desteklenen geniş hacimli bir kitap da veriliyor. Kitabı eline alan katılımcının birisi “ne kadar ders işlendi ki bu kadar hacimli kitap hazırlandı” diye sorunca kitabı takdim eden yönetici “siz ders aralarında birbirinizle sohbet ederkenki anlarınızı kamera ile kayıt altına alınıp çözümlenmesiyle bu kitap hazırlandı.” diyerek seminerlerdeki ders dışı görüşmelerinin ne kadar önem arz ettiğini belirtiyor. Evet, bu örnekte olduğu gibi bizler de Amasya, Burdur, Karaman, Malatya, Adıyaman gibi değişik illerde görev yapan meslektaşlarımızla aynı konunun mahallindeki uygulamalarını karşılaştırma imkânını buluyoruz. Ayrıca, bu seminer dolayısıyla çok güzel dostluklar oluştu. Ayder yaylasına yapılan gezinin yol boyunca geçilen ilçe ve köylerdeki tabiat harikaları insanı büyülüyor. Yayladaki karakovanların ağaçların üst kısmında yer almasının ayılardan korunma amaçlı olduğunu hayretle öğreniyoruz. 200 metre geride kalan balık lokantasını geçtiğimizi yol kenarındaki tabeladan öğreniyoruz. Bu durumu da Karadeniz insanının şakacı zekâsına bağlıyoruz. Yine yayladaki termal kaplıcanın tarihi özelliği ve lokantada yenilen mıhlama, unutulacak gibi değildi. Bir başka gezide ise, Uzungöl'ün sessiz ve insanı ruh derinliğine götüren büyüleyici güzelliği karşısında sadece seyrediyor ve tertemiz havasını serinlik içinde teneffüs etmenin hazzını yaşıyoruz. Yemyeşil vadiyi çevreleyen her tepenin bulutların içinde son bulmasını seyretmek apayrı bir avantaj bizler için. Karadenizli insanlarımıza has iki anekdotu sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim. Bir gün dersteyken, projeksiyon cihazından perdeye görüntü ters yansıyınca cihazdan anlayanlar düzeltmek için uğraşırken bir Karadenizli meslektaş çözüm olarak “makineyi ters döndürelim” diye zekice bir fikir beyan etmişti. Yine bir başka derste konumuz ihalelerdi. Rize'de yapılan bir ihalede, yerli istekli değil diye Trabzon'dan katılmak isteyen bir isteklinin teklifinin ihale komisyonu tarafından değerlendirme dışı bırakıldığını da gülümseyerek öğrendik. Dönüş gününe hazırlık yapan misafir meslektaşlarımızın alış veriş telaşlarını görünce, niçin bizim ilimizde de bir hizmet içi eğitim enstitüsü bulunmayışını bir türlü kabul edememenin ezikliğini yaşadım. Açılış ve kapanış programlarını sunan müdür yardımcısının dediği gibi “Çayeli'ne gelmekle bizler dünyanın cennetini görmüş olduk” ama beş gün boyunca bir türlü güneşi göremeden görev yerlerimize dönmek üzere ayrılıyoruz. Tabii bu kadar güzellikler yaşanıp da şiir yazmamak haksızlık olurdu. Çayeli şiirimle, yazıma son vermek istiyorum. Selam ve dua ile”¦ ÇAYELİ Karadeniz dalgasıyla, Hayran oldum Çayeli'ne Ayder gibi yaylasıyla, Hayran oldum Çayeli'ne. Sahil yolu boydan boya, Kıyıda gez doya doya Mavi yeşil tabî boya, Hayran oldum Çayeli'ne. Denizde mavinin tonu, Yeşil dağlar gelmez sonu Söyleştikçe bitmez konu, Hayran oldum Çayeli'ne. Geç kalmışım yeni gördüm, Görünce gönlümü verdim Gecikmeyi hayra yordum, Hayran oldum Çayeli'ne. Mıhlama hafifi bir yemek, Yapması da bin bir emek Acemiysen yakar damak, Hayran oldum Çayeli'ne. Kemençenin hoş sesiyle, Horon teptik yerlisiyle, Şehirlisi köylüsüyle, Hayran oldum Çayeli'ne. Gerekçemiz seminerdi, Bir haftaydı sona erdi Bu seminer dostluk ördü, Hayran oldum Çayeli'ne. Görev bitti vedalaştık, Dostlar ile helalleştik Unutmayız kavilleştik, Hayran oldum Çayeli'ne. Bahçelerde çaylar yetsin, Görmeyenler mutlak gitsin Behlül sözün artık bitsin, Hayran oldum Çayeli'ne.