“Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem"

Çerkes Sürgünü'ne tanıklık eden yaşlı bir Çerkes yıllar sonra gördüklerini böyle dile getiriyordu. Bundan 150 yıl öncesi, 21 Mayıs 1864 günü, Rusya açısından yüz yıllık “Kafkas Savaşı'nın” sonunu bizler açısından ise, o günden sonra sona ermek bir yana, her gün katlanarak süren ve milletimizi neredeyse yok olmanın eşiğine getiren felaketlerin başlangıcını simgeliyor. O gün, Kafkasya'nın Karadeniz'e doğru inen yamaçlarındaki Akhçıpsu yöresinde bulunan Gubada'da (bugün Rusça “Krasnaya Poliyana” adını taşıyor) toplanan Rus ordusunun işgalci birlikleri, orada, Kafkasya'nın artık Rusya İmparatorluğu tarafından “kesin” olarak fethedildiğini dünyaya ilan eden dini-askeri bir tören düzenlemişlerdi. Bu “mutlu” tören yapılır ve Rus çarının kardeşi tarafından “kahraman” Rus subay ve erlerine madalyalar, ayrıcalıklar ve Kafkasya'dan topraklar dağıtılırken, Çerkes (Abaza-Vubıh-Adıge..) halkının yüzde doksanına yakın kısmı, köyleri ve kasabaları yakılıp tüm maddi varlıklarına el konmak suretiyle, feci koşullar içerisinde Karadeniz kıyılarına sürülmüş bulunuyor ve işgal edilerek yakılan son Adıge, Vubıh ve Abaza köylerinin henüz dumanları tütüyordu.
21 Mayıs 1864 tarihi, işte bu uğursuz törenin ve Rus ordularının resmi geçidinin yapıldığı sembolik bir tarihtir. Yoksa bazen yanlış bir genellemeyle ifade edildiği gibi “Çerkesler'in Kafkasya'dan sürüldüğü tarih” değildir. Çerkesler ve diğer Kafkas halklarının sürgünü ve onların binlerce yıllık anayurtlarından “temizlenmesi” ondan yüzyıla yakın bir süre önce başlatılmış ve vahşi Rus İmparatorluk ordularının ilerleyebilme gücüne bağlı olarak, adım adım, en vahşi ve insanlık dışı yöntemlerle günümüze kadar sürdürülmüştür.

Büyük Kafkas-Çerkes sürgünü yıllarında oluşmuş anonim bir Adıge halk ağıtı da şöyle demektedir;

“Rus çarları can atıyor Kafkas'ı almak için,
Yiğitlik yapıyormuş gibi bizimle savaşıyorlar.
Yüz milyondan fazlaydı bize bunu yapanlar
Ve avuç içi kadar bir halk vardı karşılarında.
Ne kadar acıydı o hicret günleri,
Kalbimizi kemiriyor hala o geçmiş acılar.”

Rus İmparatorluğu karşısında gerçekten “bir avuç dolusu” bile olmayan Kafkasya halkları (Çerkesler, Çeçenler, Osetler, Karaçaylılar, Dağıstanlılar), büyük olanaksızlıklar içinde, özgürlüklerini savunmak, topraklarından kopmamak, hor gördükleri yabancı ve saldırgan Rus kültürünün egemenliğine girmemek için, görülmemiş bir enerji ve inatla Rus İmparatorluğunun askeri güçlerine karşı on yıllarca direndiler.

Biliyoruz ki, Kafkasyalı sürgünler ve onların sonraki kuşakları, zorla sürüldükleri Osmanlı topraklarında ve daha sonra ondan ayrılan ülkelerde de bir cennet yaşamı sürmediler. Özellikle Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne aktarılan ve devam eden, her isyanda ve işgalde Çerkesler'in bölgeye sevk edilerek nefes alınması geleneği de tarihe not düşülmüştür.

Artık Türkiye'de politikleşme konusunda geç kalmış Çerkesler'in sözünü sokakta söyleme vakti gelmiş ve geçmek üzeredir. Çerkesler 1915'te aynı mağdurlukla muhattap olan Ermeni halkının savaş koşullarında gayet normal şekilde öldüklerini belirten hatta ve hatta ölenlere doğal bir afette hayatını kaybettikleri muamelesi yapan inkarcı Erdoğan'a rağmen, Ermeniler ile kurabileceği en mükemmel enpatiyi kurmalıdır. Yıllardır devletin baskı, zulüm ve asimilasyonuna maruz kalan, Dersim'de Roboski'de üzerlerine bombalar yağdırılan Kürtler ile aleviler ile, her gün iş cinayetleriyle öldürülen işçiler ile, dayak yiyen kadınlar ve tacize uğrayanlar ile en acil şekilde aynı dili kurmalı ve taleplerinin ancak sokakta mücadele ederek kazanılacağının farkına varmalıdır.
Kafkasya Forumu, Çerkes Kültür Evi, Jıneps Gazetesi ve Kafkas Vakfı zalimleri farklıysa da mağduriyetleri aynı olan, tüm mazlumları, haksızlığa karşı çıkanları, vicdan sahiplerini bizlerle birlikte, Çerkes Soykırımı'nın 150. yılında, soykırımın muhatabının suçlarını, yüzüne karşı haykırmaya çağırıyor.

18 Mayıs 2014
13:00 ”“ Galatasaray Lisesi Önü, 13:30 ”“ Rusya Konsolosluğu
İstiklal Cd. Taksim/İstanbul

Mert Kılınçaslan