””Arkadaşlar! Kusura bakmayın ama bir şeyi merak ediyorum. Hüsnü Bey, Kemal Bey'e dönerek ilgiyle sordu: ””Buyur Kemal Bey! Nedir merak ettiğiniz konu? ””Hepiniz işinizi çok güzel yapıyorsunuz. Bana karşı çok içten davrandınız. Yakın ilginizden dolayı hepinize çok teşekkür ederim. Lakin benim merak ettiğim, boş zamanlarınızda sürekli araba lafı ediyorsunuz. İçinizde oto galeri sahibi olan mı var? Ekibin ağabeyi sayılan Remzi Bey, gülümseyerek yanıtladı: ””İlahi Kemal Bey! Biz kim oto galeri sahibi olmak kim! Biz boş zamanlarımızda bilerek arabalardan söz ediyoruz. ””Bilerek mi? ””Evet bilerek. Çünkü insanoğlunun mayasında vardır. İki dakika boş kalırsak, başkalarının lafını ederiz. Çoğu zaman da işin ayarını kaçırıp dedikoduya yöneliriz. Kabul edelim ki, toplum olarak dedikodu yapmayı çok seviyoruz. ””Bak bu doğru. Dedikodu yapmayı çok seviyoruz. ””Biz de insanların lafını edip işi gıybet noktasına götürmektense arabalardan söz edelim diye düşündük. Aslında kendimizi geliştirecek başka işler yapsak daha iyi olur ama yapamadık o işleri. ””Ne gibi? ””Kitap okumak gibi, kendimizi geliştirecek konulardan söz etmek gibi”¦ ””Aslında çok güzel olur. Okuduğumuz kitapların içeriğinden bahsedebiliriz. Alanımızla ilgili gelişmelerden söz edebiliriz. Birbirimizi geliştirebiliriz. ””O zaman senden başlayalım. Bize yol aç bakalım. Yarın öğle arasında yemekten sonra bizimle neler paylaşmak istiyorsan hazırlan. ””Tamam Remzi Ağabey. Ertesi gün Kemal Bey, son okuduğu kitabın içeriğini arkadaşlarına özetledi. Çalışma arkadaşları arasında bu defa konu ile ilgili güzel bir tartışma ortamı oluştu. Sonraki günlerde herkes bir şeyler okumaya ve arkadaşları ile paylaşmaya başladı. Mesleki alanda meydana gelen gelişmeleri daha yakından takip etmeye başladılar. Çalışma ortamındaki ekip adeta A Takımı havası kazanmıştı. Toplum olarak zamanı planlı kullanamadığımız bir gerçek. Başka bir gerçek ise yine toplum olarak dedikodu yapmayı, başkalarının lafını etmeyi çok seviyoruz. Tanıdık tanımadık, ünlü ünsüz herkesin özelini merak ediyoruz. Yanımızdayken canımlı cicimli konuştuğumuz insanların bile arkasından çok rahat dedikodusunu yapabiliyoruz. Üstelik bunu yaparken uygunsuz bir davranış içinde olduğumuzu düşünmüyoruz maalesef. Aile içinde, çalışma ortamında yararlı konulardan söz edilmesi, insanların kendisini geliştirme yönünde çaba harcaması çok yerinde bir davranıştır, takdir edilecek bir durumdur. Ancak gelişim sağlamak yerine dedikodu edilecekse bunun yerine arabalardan,mobilyalardan veya diğer eşyalardan söz etmek daha doğru olur diye düşünüyorum. İnsanların dedikodusunu etme noktasında işin dini boyutunu din görevlilerine bırakıyorum ama kul hakkı dediğimiz zaman, sadece ekonomik alacaklar bu kapsama dâhil edilmemelidir diye düşünüyorum. Dedikodusu edilen insanlar, hakkını helal etmediği sürece ciddi bir hak ihlali ile karşı karşıyayız demektir. [B]Hz. Mevlana[/B]'nın meşhur yedi öğüdünde yer alan [B]“başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol, hoşgörüde deniz gibi ol”[/B] ifadelerinde yer aldığı gibi bu işte de biraz empati lazım. Başkaları bizim hatalarımızdan söz etmesinler istiyoruz, ufak tefek yanlışlarımız görülmesin istiyoruz. İnsanların bize karşı hoşgörülü davranmasını istiyoruz. Ama başkalarının hatalarını gördüğümüzde projektör gibi ortalığı aydınlatıyoruz. Gizli saklı bir şey kalmıyor. Bize yapılmasından hoşlanmadığımız davranışları başkalarına çok rahatlıkla yapabiliyoruz, işitmekten memnun olmadığımız sözleri söylerken hiç sıkılmıyoruz. Yanlış bir eylemi gerçekleştirmek, elbette hoş bir uygulama değildir. Ama farkında olmadığımız büyük bir yanlış daha var. Ortaya koyduğumuz yanlışları, yanlış olarak görmemek ve bu yanlışlardan dolayı üzüntü yaşamamak. Pozitif davranışları içselleştirip kendiliğinden uygulanabilir yapmak yerine, olumsuz eylem ve sözleri içine sindirip, bu yanlışları çok rahatlıkla uygulayabilmek daha acı bir durumdur. Bir yanlış bir defa yapıldığında, “bir defadan bir şey olmaz” diyoruz. Bir daha, bir daha derken, istisnalar istisna olmaktan çıkıp kural haline geliyor. İstisnaların kural haline gelmemesi için, yanlış ilk defa yapıldığında önlem almak gerekiyor. Başkalarının yaptığı yanlışlardan daha önce kendi hatalarımıza odaklanarak onları düzeltmeyi hedeflemek, problem çözümünde birinci adım olacaktır. Canım babam, gıybet etmek, çekiştirmek ve dedikodu yapmak anlamlarına gelen zemmetmek sözcüğünü kullanır. Ama çok güzel yerinde kullanır. Babamın bulunduğu bir ortamda, herhangi bir insanın arkasından hoşnut olmayacağı şekilde, sözü edilmeye başlandığında, babam anında tepkisini ortaya koyar: ””Oğlum dur! Orası zemme girer. Ha o insanın parasını çalmışsın ya da zemmini yapmışsın, ikisi de aynı kapıya çıkar. Zemmetmeyin oğlum. Bizler en azından babama saygı adına, konuyu kapatarak dedikoduyu terk etmiş olurduk. Daha sonraları bu durum, refleks halini aldı. Bulunduğumuz ortamda herhangi bir insanın dedikodusu yapılmaya başlandığında hemen babamızın sözünü hatırlıyoruz ve hatırlatıyoruz: ””Lütfen durun! Orası zemme girer. Dedikodu yapmayalım. [B]Yazara mesaj:[/B] [email protected] www.yusufyesilkaya.com [B]Not: Bu yazı;[/B] www.yusufyesilkaya.com , www.dinahlak.com , www.haber46.com.tr ve www.gelisimbahcesi.com [B]web sitelerinde eş zamanlı olarak yayınlanmaktadır.[/B]