30 Mart 2012 tarihinde Rıdvan Hoca Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfının düzenlemiş olduğu Araştırmacı-Yazar Ramazan Kayan Hocanın konuşmacı olarak katıldığı “Değişen dünyada değişmeyen sorumluluklarımız” Konulu konferans, 2011 yılı Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı Kuran Kursları arasında yapılan Hafızlık yarışmasında Türkiye birincisi olan Ubeydullah KIRLAR'ın Kuran-ı Kerim Tilaveti ve Vakıf Başkanı Osman Kurtoğlu'nun selamlama konuşması ile başladı. Vakıf Başkanı Osman Kurtoğlu çağımızın insanları bireyselleştirdiğini bununda pek çok sorunu beraberinde getirdiğini insanların çevrelerinde olup bitenlere karşı duyarsızlaştığını vurguladı. Daha sonra konuşmalarını yapmak üzere kürsüye gelen Araştırmacı Yazar Ramazan KAYAN insanların sorumluklarının dört ana başlık altında toplana bileceğini söyledi. Birincisi İnsanın kendi iç dünyası ile ilgili sorumlulukları: Kendi iç dünyası ile savaş yaşayanlar, dış dünya ile barışık yaşayamazlar. Problem teskin olmayan, kendi içinde barışı sağlamayan insandan çıkıyor. Fıtratımızla barışık olmalı özümüze dönmeliyiz. İç dünyamızdaki korku ve kaygıdan kurtulmalıyız. İkincisi Toplumsal sorunlarımız (sorumluluklarımız) biz insanlık için var edildik Müslüman yük olan değil, yük alan insandır. Başkasında mükemmellik arayıp, kendi iç dünyasında değişmeyen insanlar var. Dünyayı keşfetmeden önce, kendi iç dünyamızı keşfedeceğiz. Sadece kendisi için yaşayan insan nekes insandır. Müslüman sadece kendisi için değil başkası için de yaşayan insandır. Bizler "insanlar içerisinde çıkarılmış en hayırlı topluluk" olarak tanımlanıyoruz. Hatta Müslüman kendi cennetinin bile yalnız hesabını yapamaz. Başkasının da o cennete gitmesi için çalışır. Bunu Yasin suresindeki risk alarak uzaktan koşup gelen adam örneğinde görmek mümkün... Şehid edilen adama "cennete gir" dendiğinde bile kavmini düşünüyordu; "keşke kavmim bilseydi" diyordu. Evrenle barışık olmalıyız: Yeryüzü bize emanettir; yeryüzünün imar ve inşasından sorumluyuz. Dünya ile barışık olmalıyız. Dünyada olacağız ama dünyevileşmeyeceğiz. Dünyanın içine girelim, dünyanın içimize girmesine izin vermeyelim. Dünyadan el etek çekmekle dünyayı fesat çıkarmak isteyenlere bırakamayız. Dünyanın içinde olacağız ki, çarpıklıklara karşı durabilelim. Suriye'de yaşanan drama sessiz kalamayız. Şu an orda vahşet yaşanmakta”¦ Bu bizim sınavımızdır. Daha önce Somali sınavı, Filistin sınavı vardı. Bugünde Suriye sınavı var. Üçüncüsü Allaha yönelik sorumluluklarımız Allah ile barışık olmalıyız: Allah bizleri insanlar için ve insanlık için var etti. O halde insanlık için neler yapıyoruz? Müslüman kendisi için değil, başkası için yaşayan insandır. Hz Ömer'in şu sözünü kendimize sormamız lazım “Bugün Allah İçin ne yaptım” İlgi alanınıza birçok yanlış işler girince, Allaha zaman ayıramaz olduk. Bazı kardeşlerimiz Allah var diyor ama, Allah var gibi yaşamıyorlar. Müslüman canının istediği gibi yaşayamaz. Allahın istediği gibi yaşar. Tevhid üzere olan bazı kardeşlerimizin bile Allah ile barışık olmadıklarını görmekteyiz. Bakıyorsunuz bazı insanlara; stres, endişe, korku ve kaygı içerisinde sağa sola savruluyor. Bu gibi durumlar Allah ile barışık olmamanın, O´na güvenmemenin sonucu. Allah´a karşı samimi olmamız lazım. Peki, bu samimiyetin karşılığı nedir? Siz Allah´ı anın ki Allah da sizi ansın. Ona yönelin ki, işlerinizi kolaylaştırsın. Allah gündemlerimizde kaçıncı sırada acaba? O ne oranda siyasetimizde, ticaretimizde, ekonomimizde yer alıyor. İnsan kendini, rabbini ve haddini bilecek”¦ Takva elbisesi ile döşenmek lazım. Allahın dur dediği yerde durmak, ol dediği yerde olmak lazım. Ölümle barışık olmalıyız: Ölümü bize öcü gibi gösteriyorlar. Neredeyse ders ortamlarımızda bile ölümü anmaz olduk. Köşelerinde ve televizyon ekranlarında ölümü yazan ve konuşan yazara rastlıyor musunuz? Gizli bir sekülerizm sonucu ölümü ötelemeye çalışıyoruz. Ölümü konuşmamız, ölüme yakın olmamız lazım. Unutmayınız ki cennete gitmenin yolu bile ölümden geçiyor”¦ İnsanlar üç kıyafete çok önem verirler. Evlilik kıyafeti, İhram, kefen, ancak bunların üstünde en önemli kıyafet takva kıyafetidir. Ramazan Kayan konuşmasında, Somalili bir annenin dramını anlatırken, hem kendisi duygusal anlar yaşadı. Hem de salonda duygusal anlar yaşandı. Somalili Anne, çocuklarının açlıktan ölmemesi için Mogadişu'ya doğru yola çıkıyor. üç çocuğu yolda tek tek ölürken, cenazeleri bile gömemiyor. Diğer çocuklar ölmesin diye sadece ölen çocukların üzerine çalı çırpı atarak yoluna devam ediyor. Ancak, 2 çocuğunu kurtarabiliyor. Diğer bir anne ise kampta iki çocuğundan biri açlıktan ölünce, ölmüş çocuğunu gömmüyor. Uzun süre çadırda saklıyor. Çünkü Azda olsa iki çocuğum var diyerek bir kap fazla yemek alabilmek ve çocuklarını besleyebilmek için”¦ Oysa biz yemek beğenmiyor.Yemek seçiyoruz.