Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Zenginlerin malında mirasçılarının, evlatlarının hakkı nasıl varsa ve o hakkı gasbetmek ne kadar kötü ve yanlış bir davranışsa, zenginin malında da fakirin öylece hakkı vardır." dedi.

Görmez, Kahramanmaraş'taki Abdulhamithan Camisi'ndeki cuma hutbesinde, Kadir Gecesi'nin arefesinde oldukları için sevinçli ancak Ramazan-ı Şerif'in sona erecek olması nedeniyle hüzünlü olduklarını söyledi. 

Hutbesinde zekat ve sadaka üzerine farklı ayetleri aktaran Mehmet Görmez, İslam dininin sadece insanlarla Allah arasındaki ilişkileri tanzim etmekle yetinmediğini, sadece namazı emretmediğini, yeryüzünde Allah'ın bütün kullarıyla doğru bir ilişki içinde olunmasını da emrettiğini dile getirdi.

"İslam dini sahip olduğumuz servetlerin, malların, sahip olduğumuz nimetlerin hakkını vermeyi de emretmiştir." diyen Görmez, servet sahibi olunmasının yasaklanmadığını, servete mahkum olmanın reddedildiğini ifade etti.

Allah'ın para hastalığını tedavi etmek için de fakirin, miskinin, yetimin hakkını zenginin malına, servetine yerleştirdiğine dikkati çeken Prof. Dr. Görmez, bunların ancak zekat, sadaka ve infakla gerçekleştirilebileceğini belirtti.

Görmez, zekatın önemini vurguladığı cuma hutbesinde şunları kaydetti:

"Zenginlerin malında mirasçılarının, evlatlarının hakkı nasıl varsa ve o hakkı gasbetmek ne kadar kötü ve yanlış bir davranışsa, zenginin malında da fakirin öylece hakkı vardır. Allah bunu açıkça belirtmiştir. Servet sahiplerinin dikkat edeceği en önemli hususlardan bir tanesi de helal kazanmaktır, helal kazançtır."

HABER FOTOĞRAFLARI

- İslamiyet mucizesi  

İslamiyet'in yeryüzüne kısa sürede yayılışının bir mucize olduğuna işaret eden Mehmet Görmez, dünyanın her tarafına yayılan bu dini tebliğ eden kahramanların 2 gruptan oluştuğuna değindi.

"Birinci grup, İslam'ın irfan mektebinin talebeleri olan Alperenler ve dervişler. İkinci grup ise sadık ticaret erbabı tacirlerdir." diyen Görmez, şöyle devam etti:

"Yalnız Alperenler, İslam'ı götürmeden önce İslam'ın ihlasını ve salih amelini taşıdılar. Müslüman tacirler ise imanı taşımadan önce helali ve ahlakı taşıdılar. Bugün biz İslam'ı götürmeye çalışıyoruz ama beraberimizde ihlası ve salih ameli taşıyamıyoruz. İmanı götürmeye çalışıyoruz ama beraberimizde ihlası, helali ve ahlakı taşıyamıyoruz. Mühim olan İslam ile ihlas ve salih amel, iman ile birlikte helal ve ahlak." diye konuştu.