Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, kız çocuklarının cinsel taciz ve istismara maruz bırakılmasının hiçbir zaman kabul edilemeyeceğini belirterek, ''Böyle çirkin ve utanç verici bir davranışın, dini kültüre referansla savunulmaya kalkışılması ise daha vahim bir durumdur'' dedi. Bardakoğlu, yaptığı açıklamada, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak dinin sevgisini herkese ulaştıran bir anlayış ortaya koymaya, İslam'ı caminin dört duvarından çıkarmaya çalıştıklarını söyledi. Üçüncü-beşinci asırda yazılan kitapların pasajları arasına sıkışıp kalınmaması, 21. yüzyıla uygun bir dindarlık profili çizilmesi gerektiğini vurgulayan Bardakdoğlu, ''Üçüncü-beşinci asırda yazılan din kitaplarından işimize gelen pasajları kendi çıkarımız için kullanmamalıyız'' görüşünü ifade etti. Van'da gerçekleştirdikleri il müftüleri toplantısında, ikinci evliliklerin kadın ve çocukların haklarını korumadığı için dinen sakıncalar taşıdığı ve kız çocuklarının erken yaşta zorla ve istemediği kişilerle evlendirilmesinin doğru olmadığı yönünde karar aldıklarını hatırlatan Bardakoğlu, bunun, İslam Dünyası için son derece önemli bir adım olduğuna dikkati çekti. Son dönemlerde toplum vicdanını yaralayan bazı ayıp ve çirkin davranışlara zaman zaman dini açıdan gerekçeler üretildiğini ve dinin haksız yere bu yanlışlıklara alet edildiğini belirten Bardakoğlu, şöyle konuştu: ''Kız çocuklarının cinsel taciz ve istismara maruz bırakılması hiçbir zaman kabul edilemez. Böyle çirkin ve utanç verici bir davranışın, dini kültüre referansla ve ondan argümanlar üretilerek savunulmaya kalkışılması ise daha vahim bir durumdur. İffetli, namuslu olmak, insan malına ve namusuna göz dikmemek herkesin insanlık borcudur ve bu alanlardaki hata sadece dindarlara değil, hiç kimseye yakışmayan büyük bir ayıptır. İnsanlar kendisini nasıl adlandırırsa adlandırsın, kamu vicdanını rahatsız eden böyle bir davranışı yapanı hiç kimsenin savunmaması, arka çıkmaması, küçük çocuklara cinsel tacizde bulunanları hepimizin ortaklaşa ayıplaması, kınaması gerektiği gibi, bu mağdur çocuklara da hepimizin sahip çıkması gerekiyor. Utanılacak bir davranışta bulunanların kimliği, dini, yanı, tarafı önemli değil, bu yanlışı topyekun kınayabilmemiz önemli. Temel insani ve ahlaki kurallara, değerlere aykırı davranan, toplumun ortak vicdanını yaralayan bir davranış, herkes tarafından kınanması gereken, hiç kimse tarafından sevindirici bir örnek veya fırsat olarak da görülmemesi gereken bir durumdur. Bu itibarla son günlerde yaşanan bazı olayları hep birlikte kınamalı ve bunu bir din ve dindarlık tartışmasına çevirmemeliyiz.'' Kız çocuklarının cinsel taciz ve istismara maruz kalmaları karşısında kamuoyunun gösterdiği ortak tepki ve öfkeye yürekten katıldığını vurgulayan Bardakoğlu, bunu, toplumda sağduyunun yerleşmesi adına önemli bir gelişme olarak gördüğünü kaydetti. -''DİNDARLIK BELLİ SÖYLEM VE HAREKETLERE HAPSEDİLMEMELİ''- Günümüz toplumlarının en önemli sıkıntılarından birinin ahlaki çözülme olduğunu vurgulayan Bardakoğlu, herkesin ötekinin ahlaklı, adaletli ve hoşgörülü olmasını beklediğini ancak kendisinin ne kadar ahlaklı, hoşgörülü ve adaletli davrandığını sorgulamadığını söyledi. Bardakoğlu, ''Halbuki ahlaki değerleri uygulayacaksak kendimizden ve hemen önümüzdeki işten başlamalıyız. 'önümdeki işi dilediğimiz gibi yapayım da sonra ve diğer işlerde ahlaklı olayım' demek şeytanın bizi içine çektiği büyük tuzaktır ve ahlakı hep uzakta kılacaktır'' diye konuştu. Ahlaki değerlerin sadece konuşulmasının bir anlam ifade etmediğini belirten Bardakoğlu, bu değerlerin yaşam tarzı haline getirilmesi gerektiğini kaydetti. Dindarlığı belli söylemlere, belli zaman dilimlerine, belli hareketlere hapsetmenin doğru olmadığına dikkati çeken Bardakoğlu, bu şekilde dini ödevlerini yerine getirdiğini sananların, diğer alanlarda rahat ve kontrolsüz davrandıklarını ifade etti. Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Böyle olduğunda, birbiriyle tamamen çelişen farklı istikametteki davranışlar bir insanın hayatında, hatta 24 saatinde birleşebiliyor. Dindarlığı sadece belli şekil, söz ve davranıştan ibaret görenler, diğer alanlarda ve zamanlarda dinin özüne taban tabana zıt davranışları rahat yapabiliyor, giderek bu yanlışları da dine onaylatacak argümanları üretiyor. Bu da giderek, toplumda hem dine hem dindara olan güveni sarsacak tipik bir vaka olmaya başlıyor. Bu arada biz de yanlış olarak, dini belli şahısların ve belli davranışların temsil ettiğini zannediyoruz. Halbuki İslam dininde her birey dindar olma, dini temsil etme ve dinle ilişki kurma açısından eşit durumdadır. Kişiler, kendi nefsani davranışlarından, hayasız ve gayriahlaki davranışlarından utanmak ve yüzünü olsun gizlemek yerine onları cahilce ifadelerle dini argümanlar kullanarak mazur göstermeye çalıştıklarında farkında olmadan toplumun dine ve dini değerlere olan umudunu ve saygısını da tahrip etmektedirler. Bu tür vakalar üzerinden dindar profili çizmek ve onun tartışmasını yapmak da bir başka yanlışlıktır. Çünkü din ve dindarlık, belli şahıslara hasredilmeyecek kadar hepimizin ortak değeridir.'' -''ENGELLİLERİN TEMEL İNSAN HAKLARINA YOĞUNLAŞMAMIZ GEREKLİ''- Rehabilitasyon merkezlerindeki engellilerle ilgili basına yansıyan görüntüler hakkındaki soru üzerine de Bardakoğlu, yuvalardaki çocukların bedeni ve ruhi olarak her türlü tehlikeden ve yanlıştan uzak, manevi ve ahlaki değerlere bağlı şekilde yetişmesinin önemli olduğunu, bu konuda Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı ile ve ilgili diğer kurumlarla iş birliği içinde olduklarını, ülkemizde bu konuda gözle görülür olumlu adımların atıldığını söyledi. Parçalanmış ailelerin çocuklarıyla anne ve babasını kaybedenlerin yalnızlığı, kırgınlığı ve hayata küskünlüğünü önlemek için Allah ve insan sevgisini öne çıkarmanın, onlara manevi ve ahlaki değerler ile öz güven duygusunu aşılamanın önemine dikkati çeken Bardakoğlu, ''Çünkü o çocuklara 'niye ben' sorusunun cevabının verilmesi, onların hayata, kadere, kutsala ve kendine uzanan her yardım eline karşı buruk ve küskün olmaktan kurtarılması gerekiyor'' dedi. Engellilere karşı acıma hissiyle değil, temel insan haklarına sahip bireyler olarak yaklaşılması gerektiğini vurgulayan Bardakoğlu, şunları kaydetti: ''Acıma hissiyle yapılan yaklaşım ve ilgiler, giderek o insanın dünyasında dışlanma duygusunu artırıyor ve sonuçta engelli kimse, kendisini toplumdan ayrı görmeye başlıyor. Engelliler, kimsesizler ve yaşlılar bizlere emanettir. Ailenin küçüldüğü, dünyevileşmenin arttığı, geçim derdinin öne çıktığı bir dönemde toplumun tüm kesinlerine karşı sosyal ve insani ödevlerimizi daha çok hatırlamalıyız. Kadın sığınmaevleri, kimsesiz çocukların ve sokak çocuklarının himayesine yönelik çabalar, huzurevleri, engellilerin temel insan haklarını sağlayıcı girişimler, kız çocuklarına karşı ayrımcılığın önlenmesi, ataerkil anlayışa karşı kadın ve çocukların haklarının daha bilinçle korunması, bu yüzyılda üzerinde yoğunlaşmamız gereken önemli noktalardır.'' Sosyal alanlarda kısa sürede sonuç almanın zor olduğunu ancak bu yolda ısrarla yürünmesi halinde orta vadede Türkiye'de belli bir zihniyet değişimi olacağına inandığını vurgulayan Bardakoğlu, ''Dün hepimizin görüp geçtiği ve üzerinde durmadığı bir yanlışlık, ayıp ve çirkin bir davranış, bugün ortak bir irkilmeye, öfke ve tepkiye yol açıyorsa, bu anılan zihniyet dönüşümü, sağduyunun ve paylaşılan sorumluluk duygusunun gelişimi adına fevkalade önemli bir gelişmedir. Bu gelişme aynı zamanda içimizdeki insani ve vicdani değerlerin din ve ahlak ile buluşmasını ve insanların yaptıkları haksızlıklara, ayıp ve çirkinliklere karşı ortaklaşa mücadele edebilmesi demektir'' diye konuştu.