Allah (cc), insanları nasıl düşünmeye çağırıyor? Kainatı ve tüm yaratılmışları müşahede ederek düşünmeye çağırıyor. İşte düşünceye çağıran ayetlerden bir kaçı. Kamer Suresi 22. ayet: “Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?” Nahl Suresi 12. ayet: “Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.” Furkan Suresi 44. ayet: “Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın ve aşağıdırlar.” Şuara Suresi 28. ayet: "(Musa) Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi.” Rum Suresi 24. ayet: “Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır.” Casiye Suresi 5. ayet: “Gece ile gündüzün ardarda gelişinde (veya aykırılığında), Allah'ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır.” Evet, Kur'an-ı Kerim'de insanı tefekküre çağıran nice nice ayet ve işaret vardır. Bu kesin bir bilgidir. Peki, insan niye bu kadar ısrarla düşünmeye çağrılmaktadır? Birinci neden ahirette kurutuluşumuz bu tefekküre bağlıdır. İkinci neden de dünyadaki mutluluğumuz da tefekküre bağlıdır. Düşünmek mutluluktur dedim yukarıda, yazımın başında. Allah (cc) bizim için mutluluk formülünü Kur'an-ı Kerim'e yerleştirilmiş. Kim Kur'an'a sarılırsa mutlu olur. Düşünmek insana nasıl mutluluk veriyor? İşte bunun izahı. Düşünmek insanda bir rabıta yani bağlılık sağlıyor. Bu rabıtada üç boyut vardır. Birincisi Yaradandır. İkinci boyut tüm yaratılmışlardır. Üçüncü boyut ise insanın kendisidir. İnsan düşünmekle şunun farkına varıyor. Yalnız olmadığının farkına varıyor. Beni Yaradan bir yüce Zat var. O beni yaratmış ve Dünyaya göndermiş. Bu durumdan, bu düşünceden büyük bir kuvvet alıyor. Bu düşünce insana büyük bir kuvvet veriyor ve yalnız olmadığını anlıyor. Yalnız olmadığını anlayan insan mutludur. Yalnız insan mutsuzdur. Yalnız insan ve yalnızca kendisini düşünen insan mutsuzdur. İnsan düşünmekle ikinci olarak şunu fark ediyor. Kendisi gibi yaratılmış nice canlı, cansız varlığı keşfediyor. Daha doğrusu hissediyor. Bu keşif ve hisle birlikte, bir hususun farkına varıyor. Bu kadar yaratılmış içerisinde, aynı şartlarda ya da benzer şartlarda bulunduğunu fark ediyor. Demek ki, bu kadar yaratılmış insan ve diğer canlılar, cansız varlıklar bir sebebe binaen yaratıldı. Hayat boş değil. Bir maksadı var. İşte bunun farkına varıyor. Bu farkına varışla birlikte bir hedefi olduğunu anlıyor. Hedefi olduğunu anlayan insan mutludur. Hedefi olmayan, günü birlik yaşayan insan mutsuzdur. Düşünmedeki üçüncü boyut insanın kendisini tanımasıdır. İnsan düşünmekle kendisini tanıyor. Bu tanıma şöyle oluyor. Yaratıcıyı, kâinatı, tüm yaratılmışları tefekkür eden bir insan anlar ki, kendisi çok küçük bir konumdadır. Bu kadar muazzam bir yaradılış içerisinde noktadan dahi küçük kalmaktadır. Bunu düşünen insan bencil olamaz. Yani kendisine bir paye veremez. Tüm mutsuzluklar insanın kibrinden gelir. Kibirli insanlar, karşısındakini küçük görerek, kendisinde bir güç olduğunu sanarak işe başlarlar ve felakete doğru giderler. O kibirliler eğer akletselerdi, düşünselerdi mutluluğun tüm kainatı tefekkürden geldiğini ve mutluluğun asıl olarak bütüncül düşünmeden kaynaklandığını anlarlardı. Zaten, gelişen bilim de göstermiştir ki, “insan beyninin her iki tarafı da birbiriyle dayanışma içerisindedir. İnsan beyni kapsamlı düşünmeye yatkındır. Kapsamlı düşündükçe beyin de gelişmektedir.” Buradan çıkaracağımız sonuç yardımlaşmacı ve dayanışmacı olmamız gerektiğidir. Öyleyse, mutluluğun bir yolu da yardımlaşmadan, dayanışmadan ve kapsamlı bir şekilde etrafını düşünmekten ve bencillikten sıyrılmaktan gelir. Evet, uzun uzun anlatmaya yerimiz kafi değil. Sonuç çok açık ve bellidir: “Düşünen insan mutludur.” Vesselam.