Türkiye Mimarlar Odası Elazığ Şube Başkanı Mithat Coşkun, öncelikle fay hattı üzerinde bulunan ve fay hattına yakın olan yerleşim yerlerinin hızlı bir şekilde rehabilite edilmesi gerektiğini bildirdi. Coşkun, yaptığı yazılı açıklamada, Marmara depreminin ardından 12 yıl geçtiğini, bu süre zarfında hayatta kalanların acılarıyla ve anılarıyla yaşamayı öğrendiğini belirtti. Genelde baktıklarında Türkiye'nin Rihter ölçeğinde 5. 5 şiddetindeki deprem sıklığında dünyada 6'ıncı, ölü sayısı ile de dünyada 4'üncü sırada yer aldığını ifade eden Coşkun, şunları kaydetti: "Ortalama ölü sayısı yıllık 950 kişidir. Bu da bize şunu gösteriyor ki afet sonrası yara sarma politikalarının yerine afet öncesi zarar azaltma hazırlıklarının yapılmasının daha önemli olduğu görüşü ortaya çıkmaktadır. Yeniden yapılaşmanın Mali boyutunun çok yüksek olduğu bilinmekle birlikte artık yüzde 90'ı deprem riski altında olan bu ülkede bir şeyler yapılmalıdır. Öncelikle fay hattı üzerinde bulunan ve fay hattına yakın olan yerleşim yerlerinin hızlı bir şekilde rehabilite edilmesi gerekmektedir. " Son yıllarda Doğu Anadolu Fay Hattı'ndan yaşanılan depremlerden dolayı genelde kırsal kesim ve köylerdeki kerpiç binalarda büyük hasarlar yaşandığını, Elazığ'da 8 Mart 2010'da meydana gelen 5. 9 büyüklüğündeki depremde şiddetin fazla olmamasına rağmen 42 kişinin hayatını kaybettiğini ifade eden Coşkun, bölgedeki kırsalda kerpiç yapıların yaş ortalamalarının 30-60 yıl arasında olup yıpranma sürelerini doldurmuş yapılar olduğunu bildirdi. Coşkun, "Binalar kerpiç yapı tekniğine göre yapılmadığı gibi sonradan yapılan ilave ve tadilatlarla mukavemetlerini kaybettikleri, damlara ilave edilen toprak tabakasının 50-60 santimetreye kadar vardığı görülmüştür. Bu toprak yükü binaları daha da riskli hale getirmiştir. Bölgeye baktığımızda yapılaşmanın yüzde 50'ye yakını kerpiçten oluşmaktadır" ifadelerini kullandı. Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde 995 ile 1961 yılları arasında kayıt altına alınan 6 şiddeti üzerindeki depremlerden örnekler veren Coşkun, şöyle devam etti: "23 Haziran 2011 tarihinde yaşadığımız İçme beldesi merkezli 5. 4 büyüklüğündeki depremle birlikte son 4 yılda meydana gelen depremlere baktığımızda 8 Mart 2010'da Karakoçan-Başyurt merkezli 6 büyüklüğünde, 42 can kaybına neden olan deprem ile yine 9-21 Şubat 2007 yılında Sivrice merkezli 5. 9 büyüklüğündeki depremler kentin deprem riski ile karşı karşıya olduğunun göstergesidir. Bilim adamları, resmi kurumlar, üniversiteler ve TBMM Deprem Araştırma Komisyonun hazırladığı raporlar ile bölgede yaşanan depremler Doğu Anadolu fay hattının Elazığ-Bingöl-Kahramanmaraş arasındaki bu hareketliliği bu bölgenin Türkiye'nin en riskli bölgesi olduğu tezini doğrulmaktadır. "