Çocukluğumda yaşanılan Muş Varto depreminden sonra Erzincan depremleri, Afyon, Marmara, Adana ve Osmaniye depremlerinde de nice insanlarımız hayatlarını kaybetmişlerdi. 19 Ekimde yaşanan Van ve ilçesi-Erciş'teki deprem, henüz 24 vatan evladının Hakkâri Çukurca'daki acısı ile yanıp tutuşurken deprem felaketi bu acıya tuz basmıştı. Allah'tan gelene sabır etmekten başka seçeneğimiz olmadığı için devlet millet el ele vererek bundan sonrasının nasıl değerlendirilebileceği konusunda harekete geçildi ve hepimizin bildiği yardım akışı başladı. Bizim insanımızın birbirini sevmek, gönlünü almak ve sevgisini ifade etmek için bahaneler aradığına şahit olduk bu yardımlaşmada. Devlet büyükleri, asker ve polisimizin yanı sıra gönüllü arama kurtarma ekipleri ve yardım kuruluş temsilcileri ilk fırsatta felaket bölgesine ulaştılar. Darda kalan, acılara gark olan ve her türlü sıkıntısı olan insan, değil devlet büyükleri-dostları düşmanı bile gözleri aramaktadır. Yaşananlardan sonra, ülkemiz insanını yani milletimizi sevmekte ne kadar haklı olduğumuz bu yardımlaşmadaki kenetlenme ile bir daha görülmüş oldu. Düşünün lütfen, bir hayır sahibi yardım malzemelerinin arasında gönderdiği bir montun cebine “Kardeşim, bu not eline geçtiğinde ne zaman ihtiyacın olursa bana ulaş ve ben senin ihtiyacını karşılamaya hazırım“ mesajı ve iletişim adresi/telefonu yazılı bir not bırakıyor. Montu alan depremzede ise ”Teşekkür ederim. Ben şu anda gönderdiğin montla ısınıyorum.” diye cevap mesajı gönderiyor. Bir başka hayır sahibi nevresim veya battaniyeleri göndermek üzere paketlerken birinin içine 5.000TL parasını düşürdüğünü ve bu paranın da yardım malzemelerinin içinde gitmiş olduğunu fark ediyor. Yardım organizesinin yetkililerine durumu bildiriyor. Deprem bölgesindeki parayı bulan vatandaşımız, bu paranın yardım amaçlı olmadığı düşüncesiyle yetkililere teslim ediyor. Böyle bir asil duyguya sahip olan insanlarımızın eli öpülür ancak. Böyle daha nice güzel örnekler”¦ Olumsuzluklar yok mu? Var tabii. Yardım malzemeleri bölgeye geldiğinde; telaş, heyecan, korku ve şok gibi aniden ortaya çıkan durumlardan dolayı dağıtım görevlilerini de etkileyerek izdihamlar-aksamalar görüldü. İzdihamın getirdiği aksamalara vatandaşımız anlayış gösterebiliyor ama onu rahat bıraksalar”¦ Bölgeye gönderilen ve ihtiyaç sahiplerine ulaşması gereken gıda ve giyim malzemelerini yağmalama vicdansızlığını gösterenleri deklare etmeleri gerekirken kamerayı karşısında gören bazı fırsatçılar “TC nerde, devlet niye yardım göndermiyor, asker-polis niye yok?” mealindeki hezeyanlarını sergilemektedirler. Bir parti başkanı çıkıp gelen yardım malzemelerinde dost-kardeşlik kokusu alıyoruz. Herkese teşekkürler.” diyor ama bunu bizim medyamıza beyan ediyor. Ya bize arkadan vuran ve adını bir ırmağımızdan alan ajansa ise: “Yardım yok, arama-kurtarma çalışmaları yetersiz, devlet yok burada, bölge halkı perişan” gibi beyanat vererek gerçek niyetini ortaya koyuyor. Sizlerin de medyadan takip ettiğiniz buna benzer nice olumsuz davranış ve ifadeler. Yaşanan dramları duyan ve gören insanlarımız da gönüllerinde yaşadılar. Depremin sembol ismi rahmetli Yunus ve üzerinden uzanan ölen bir vatandaşımıza ait bir el. Ya kurtarma ekibine saati sorması? “Çok geç olmuş babama söylemeyin çok kızar” demesi. Kurtarma anında sergilediği rahat tavır, ümit dolu bakışlarla moral bulan arama kurtarma ekibi, ardından hastaneye giderken yolda hayatını kaybetmesi ile demoralize oluyordu. Bir başka durum da, depremde ölenlerin içinde öğretmenlerin sayısının fazla olması ve onların da çoğunun emekliliği hak edemeyecek kadar az hizmetlerinin olması. Ya; “Fatooşşş, Fatoş kızım” diye feryat ederek bağıran her seslenişinde gittikçe azalan ümitlerin sahibi babanın dramını seyreden insanlarımızın ciğerlerini parçalamıştı. Yaşanan bu acılara kader diyoruz. Amenna ve saddekna”¦ Peki, sağlam binalara bir şey olmazken adeta birer kum yığını ve ölüm yuvası olan binaların yıkılmasına ne diyelim? Daha önemlisi bu yıkılan ya da kullanılamayacak kadar hasarlı olan binaların kamuya ait olmasına ne diyelim? Bir başka husus da, devletin malını deniz olarak telakki eden inşaat yapım firma sahip ve teknik ekibinde görev alanların uzun yargılamalar sonunda hak ettikleri cezaları almamalarına ne diyelim? Marmara depremindeki mal ve can kayıplarına sebep olan yetkili ve sorumlu kişilerden kaç tanesi ne kadar hapis cezası alıp yattı? Buna benzer sorular uzatılabilir. Bu depremde de gündeme getirilen inceleme-araştırma-soruşturma ve ardından yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacak sonuçlar, inşallah önceki depremlerdeki gibi unutturulmaz. Depremin etkisi halen gündemde ve televizyonlar, radyolar ve yazılı basın sürekli programlar yapıyor ve konuyu özellikle uzmanlarıyla irdeliyorlar. Oluşan bu deprem gündeminin etkisi ile yapılacak muhtemel yasal düzenlemeler ve alınacak kararların uygulanması için yapılacak denetimler, inşallah sağlıklı yürütülür de bundan sonra inşa edilecek binalar, muhtemel depremlerde yerle bir olmazlar. Menfaatleri için diğer insanların hayatlarını önemsemeyen insanlar da kendilerine biraz çeki düzen verirler. Sonuç olarak kazanan insanımızın hayatı, sağlığı ve ülke ekonomisi olacaktır. Analar sadece şehit olan evladı için gözyaşı dökmüyorlar. Depremde ölenler için de gözyaşları dinsin istiyoruz. Yaşanan acılar karşısındaki milletimizin oluşturduğu sevgi halesi millet olarak hepimizi memnun etmektedir. Fesat mihraklarının halen sivil asker polis demeden terörist saldırılara devam ediyor olması milletimizin asaletinden bir şey kaybettirmeyecektir. Allah, devletimize zeval, milletimize üzüntü vermesin. Yar ve yardımcı olsun diliyorum. Selam ve dua ile”¦