Bu iki cümle dilek ve istek belirtir. Her ikisi de birbirine çok yakın iki cümledir. Ben bu iki cümleyi “ikiz cümleler” olarak tanımlıyorum. Her ne kadar ikizler birbirine çok benzeseler de sonuçta iki ayrı varlıktırlar. Aralarında az da olsa fark vardır. Bunun gibi, “hayırlı olsun” ve “hayırlısı olsun” cümleleri ikiz de olsalar farklıdırlar. Bu iki ikiz cümleyi çok sık kullanırız da, manalarını bilerek mi kullanırız, yoksa alışkanlıktan mı kullanırız işte orası bilinmez. Evet, çokça durum karşısında dilimizden bir çırpıda “hayırlı olsun, hayırlısı olsun” cümleleri dökülür. Esasında, bu iki ikiz cümle, görünüşte basit ve fakat özde çok çok mühim cümlelerdir. Özde duadır bunlar. Hayırlı olsun ve hayırlı olsun cümlelerini nerede, ne zaman ve nasıl kullanırız? İkisi birbirinden farklıdır dedik, de fark nerede? Merak ettiniz mi? Bir yakınımızın çocukları evlenir “hayırlı olsun” deriz. Komşumuzun çocuğu olur, “hayırlı olsun” deriz. Arkadaşımız yeni bir ev alır “hayırlı olsun” deriz. Akrabamızın çocuğu üniversiteyi kazanır “hayırlı olsun” deriz. Bu ve buna benzer durumlarda “hayırlı olsun” deriz. Hayırlısı olsun cümlesini, daha doğrusu duasını nerede, ne zaman, nasıl kullanırız? Gelin buna ilişkin misaller de verelim. Daha çok, beklediğimiz ve istediğimiz bir husus gerçekleşmez ise “hayırlısı olsun” deriz. Bir seçime girer ve kazanamayız “hayırlısı olsun” deriz. Çok istediğimiz halde bir göreve atanamayız “hayırlısı olsun” deriz. Çocuğumuz üniversiteyi kazanamaz, “hayırlısı olsun” deriz. Tarlamızdan beklediğimiz ölçüde mahsul alamayız “hayırlısı olsun” deriz. Bu ve buna benzer durumlarda “hayırlısı olsun” cümlesini kullandığımız gibi, mütevazilik belirtmek ya da içinde bulunduğumuz durumlara ait bazı hatırlatmalara karşılık vermek için de “hayırlısı olsun” deriz. Mesela, “Oğlunuz sınavda büyük bir başarı gösterdi, bu sene az yağış yağdı, filanca kişi falanca göreve atandı” gibi sözlere karşılık da “hayırlısı olsun” deriz. Bunlardan ayrı olarak da, âlim ve takva sahibi zatlar da, birçok gelişme karşısında bizim sevinç ve heyecan ile karşılayıp da “çok güzel, harika, iyi olmuş, işte bu, tam istediğimiz gibi oldu, falan filan türü tepki sözleri” yerine, nerdeyse her olay karşısında, kısaca “hayırlısı olsun” diye karşılık verirler. Evet, hayırlı olsun ve hayırlısı olsun cümlelerinin kullanım yerleri üzerine yeterince misaller verdik. Zaten asıl söylemek istediğimiz de bu değil. Asıl söylemek istediğimiz şu sorunun cevabıdır. “Hayırlı olsun ve hayırlısı olsun cümlelerini hayatımız boyunca çok sık kullanırız da, “hayır nedir, hayırlısı nedir”, bunu çok düşünür müyüz? İşte asıl düşünülmesi gereken budur. Bunun üzerinde biraz düşünmeye ne dersiniz? Hayır kelimesi lügatlerde nasıl tanımlanmış? Ondan başlayalım isterseniz. Hayır, “iyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardım” manalarına gelen bir kelimedir. Bizim konumuz itibariyle hayırlı olsun ve hayırlısı olsun derken, “iyi olsun, iyisi olsun” demek istiyoruz. Öyleyse, iyi olan şey hayırlı olan demektir. Hayır, kelimesinin karşılığı olarak “iyi” şeklinde kısa bir tanımlama yaptık, fakat işimiz yine bitmedi. Bizim için “iyi olan nedir?” Şimdi de buna kafa yormak gerekir. Bizim için iyi olan şey, dünya ve ahiret dengesidir. Bizim için iyi olan şey, dünyaya dünya, ahirete ahiret kadar değer vermektir. Evvela bu tespitleri bir yere yazmak ve bunları aklımızda, gönlümüzde devamlı olarak bulundurmak zorundayız. Bunu sağladıktan sonra, bütün olay ve gelişmelere bu çerçeveden bakıldığında, ne olursa, olsun, ne yaşanırsa yaşansın aynı duyarlılıkla ve aynı takvayla karşılık vermek mümkündür. Bu takva ve duyarlılığın en zirve noktası Peygamberlerde mevcuttur. Sonra Sahabe ve Velilerde mevcuttur. Evet, hayır ve iyi olanı bu dünyada isteyeceğiz. Hayır ve iyi olanda ölçümüzü yukarıda net olarak açıkladık. Bunlarda tereddüt yoktur. Şimdi yazımın bu noktasında, şu sorunun önem kazandığını düşünmekteyim. Peki, bu dünyada en hayırlı olan, en iyi olan nedir? Şimdi bu soru karşısında binlerce düşüncenin kafalarda ve zihinlerde oluştuğunu tahmin ediyorum. Fazla düşünmeye gerek yok, “bir Müslüman için, bu dünyada en hayırlısı ve en iyisi zamanı geldiğinde, görevler bittiğinde ölümdür.” Çünkü “ölümden sonra dosta kavuşmak var. Çünkü ölümden sonra vuslat var.” Artık beklemeye gerek yoktur. Dünyada da böyledir. Kim sevdiği için, eğer işi-gücü bittiğinde bir saniye dahi bekleyebilir ki! İşte bunun için, Sevgili Peygamberimiz Efendimiz (asm) vefatından hemen önce, etrafında kendisine dua ve şifa dileklerinde bulunanlara karşı “Refik-i A'la” ifadesini kullanmış ve bu ifadeyle “Yüce Dost'a, Yüce Sevgili'ye (cc) gitmek istediğini” belirtmiştir. Aynı bunun gibi, Hz. Yusuf (as), Mısır Tahtında bulunurken, dünyevi bakımdan en yüksek makama erişmişken, o da Yüce Dost'a (cc) gitmek istediğini belirtmiş ve ölümü temenni etmiştir. Bu durumda Kur'an-ı Kerim'de Hz Yusuf (as)ın diliyle şöyle beyan edilmektedir: “Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat.” (Yusuf Suresi, 101. ayet) Bu duayı, bu dileği ancak bir Peygamber isteyebilir. Mısır tahtının zirvesinde, mutluluk içerisinde belki on yıl, belki yirmi yıl daha ömür sürmek, hayırlı ve iyi olsa da, ondan daha hayırlısı var. En hayırlısı var. Hz. Yusuf (as) en hayırlısını ve en iyisini istemiştir. Allah (cc) bizleri de, ahirete müteallik görevler için hayırlı ömür isteyenlerden ve zamanı geldiğinde en hayırlısını isteyenlerden eylesin. Amin.