Zaten, arkadaş ve dost çevresini güzel kılan da bu farklılıklardır. Kimi az konuşacak, kimi çok konuşacak, kimi tebessüm edecek, kimi somurtacak, kimi neşeli olacak, kimi hüzünlü olacak ki, anlamı olsun. “İnsanlar farklılıktan çoğu zaman hoşlanmazlar, fakat, hayatı anlamlı kılan esasında farklılıklardır.” İşte, bunun gibi dost ve arkadaş çevresini de anlamlı ve güzel kılan da, çevre içerisinde bulunan kişilerin farklı farklı karakterlerde olmasıdır. Farklı farklı karakterlerden oluşan arkadaş çevresinde, en çok kim sevilir? Elbette, en çok tebessüm eden, yardıma koşan, insanı dinleyen, etrafa moral dağıtan ve ümit aşılayan en çok sevilir. İşte böyle bir arkadaş, dost çevreniz var. Bu çevre içinde, birinin bir gün hiç kimseye haber vermeden, çekip gitmesi ve geri dönmemek üzere sizi bırakıp gitmesi, zordur, çok zordur. Hele, bu arkadaş çevresinde, en canlı, en sevecen, en tatlı dillinin, en çok gülümseyenin, hatta en çok gülenin, en çok dinleyenin, en çok yardıma koşanın ve en neşeli birinin, bir anda çekip gitmesi ve geri dönmeyecek bir şekilde gitmesi çok zor. Bu ani gidişi, dost ve arkadaş çevresinde kimsenin izah edememesi de ayrı bir zorluk. Sevilen birinin aranızdan ayrılması büyük bir boşluk. Bizim arkadaş ve dost çevremizde, bir Yaşar TÜRKLEŞ'imiz vardı. Sevecen ve içten bir Dosttu. Neşeli ve etrafa ümit saçan bir Arkadaştı. Herkesin yardımına koşan bir Kardeşti. Benim aynı zamanda Hemşehrimdi. Hemşehrimiz ve Kardeşimiz Yaşar TÜRKLEŞ Beyi, 15 Ağustos 2010 günü Ankara'da kaybettik. 16 Ağustos 2010 günü Kahramanmaraş'ta toprağa verdik. Ankara'ya Kahramanmaraş'tan gelmişti. Sanırım 2003 ya da 2004 yılı olacak Ankara'ya Çevre ve Orman Bakanlığı'na Daire Başkanı olarak atandı. Ben Yaşar Bey ile tanıştığımda, Kahramanmaraş'ta çalışıyordu. Bu tanışmamıza, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversite Orman Fakültesi Profesörlerinden Hakkı ALMA Bey vesile olmuştu. Daha sonra, Ankara'ya tayini çıktığında, aynı Bakanlık çatısı altında, dostluğumuzu pekiştirdik. Nasıl pekiştirmeyelim! Biz aramasak bile kendisi bizi arar, hal ve hatırımız sorardı. Dost canlısı idi. Hemşehrimiz ve Kardeşimiz Yaşar Bey'e Yüce Rabbim(cc)den rahmet diliyorum. Bu Dünyada ayrıldık, İnşallah dost ve arkadaşlık çevremiz ahrette yine aynı olsun. Burada, Yaşar Bey ile yaşadığımız bir anıya, bu yazıda yer vermek istiyorum. Bundan birkaç ay önceydi. Bir sohbet sırasında, konu “Cennet” bahsine geldi. Sohbetteki Hocamız bu bahsi anlatırken, Yaşar Bey, bir soru sordu: “Hocam, Cennette de yine bu vücutlarımızla mı yaşayacağız” dedi. Hoca, “Evet, bu vücutlarımızla yaşayacağız” dedi. Bunun üzerine, Yaşar Bey, aynı soruyu tekrar sordu. “Yine aynı bu şekilde mi” dedi. Hoca, “tabi, bu vücutla” dedi. Hocamız, Yaşar Bey'in sorudaki maksadını anlamamıştı. Ben, Yaşar Bey'in maksadını anlayıp “Hocam, burada Yaşar Bey, sanırım, vücutlarında hastalık, sakatlık ya da noksanlık olanların, yine orada da öyle mi olacaklarını, yaşlıların yine yaşlı mı olacaklarını merak ediyor” deyince, Hoca sorudaki maksadı anladı. Ve, “tabi tabi, insanlar orada 33 yaşında, genç, bütün noksanlardan uzak ve güzel bir vücutları olacak” dedi. Kısacası, Yaşar Bey, ahretteki vücudumuzun dış görünüşünü merak etmişti. Hoca da, insanın orada da yine somut bir vücutları olacak mı diye anlamıştı soruyu. Benim araya girmem ile, sorunun maksadı anlaşıldı ve tam cevabı öylece verilmiş oldu. Yaşar Bey, o soruyu sorarken hiç birimiz düşünemezdik, birkaç ay sonra ahrete intikal edeceğini. Fakat, “ecel tektir ve değişmez”. “Ah, vah etmek fayda vermez.” Müslümanın ölüme bakışı, çok çok farklıdır ve gerçekçidir. Bizim için imanlı yaşanıp yaşanmadığı, iyi amellerin ve sevapların çok olup olmadığıdır önemli olan. Yaşar Kardeşimizin bu noktada, iyi durumda olduğuna ve İslam Yolunda yürüdüğüne şahadet ederiz. Mübarek günler içerisinde ve Ramazan-ı Şerif'te oruçlu iken vefat etmesine gıpta ederiz. Bu yazı vesilesiyle, bir kez daha, “Yaşar TÜRKLEŞ Kardeşimize Allah'tan rahmet ve Ailesine ve Sevenlerine başsağlığı” diliyorum. Mekânı Cennet olsun. Vesselam.