Son zamanlarda İslam âlemindeki sıcak gelişmeler ve bunu paralel olarak o ülkelerin büyük âlimlerinin kendi ülkelerindeki çıkmazların ancak Bediüzzaman modeli ile halledilmesinin noktasındaki ortak fikirleri de gösteriyor ki üstad ve eserlerinin çok okunup ve okutulup biran önce şerh'inin yapılarak sunulması gerekmektedir. Buda risalelerin tümü olan 6000 sayfalık eserlerin birlikte ele alınıp izahı gerekmektedir. Bir öz eleştiride bulunursak bizler bu külliyattan hangilerini okuduk, sözler, mektubat,şualar ve lemalar dışında üstadın diğer eserlerini de yani lahikaları ve içerisindeki müdafaa ve karşılıklı mektuplarıda aynı hassasiyetle okuyabildik mi? Oradaki her mektup ve müdafaadaki ölçü ve mesajları anlayabildik mi? Eğer tamam diyorsak Tunuslu Alim Addullatif MOUROU' nun üstad ve eserlerine atıfta bulunarak “ Tunusunda çağını iyi okuyabilen bir İslami anlayışa ihtiyacı var” sözü bizleri birkez daha okumaya ve anlamaya sevk etmeli siye düşünüyorum. Üstad'ı bir din alimi olarak görmemeliyiz. Aynı zamanda sosyal ve içtimai meselelerde de alakadarlığını görmezlikten gelirsek bu meselelerde söz sahibi olduğunu ifade eden sözlerini anlamazsak gelişen şartlar içerisinde yalpalayıp durur ve liman liman sahil sahil dolaşır başka arayışlar içerisine gireriz. Evet Risale-i Nur Allah ve kainat münasebetlerini, İslam da reform, milliyetçilik, hasta ve yaşlılara, ilim adamlarına, hanımlara gerekli olan hayat ve iman prensiplerini, dahilde ve hariçte inkişafa medar olan mektup ve müdafaaları, mantıklı ve sağlam düşüncelerin ne olduğunu, çağımızın insanının ihtiyacı olan Kur'an-ı yepyeni yorumları ve incelemeleri lahikalardaki talebeleriyle nurun inkişafı, mahiyeti, kıymeti talebelerinin hizmet tarzı, din düşmanlarıyla mücadele şekli konusundaki görüşleri ile ders veriyor. Çağımızın hastalıklarını teşhis edip reçeteler sunuyor. Kur'an-ın bu asra bakan mesajını iyi anlayıp yorumları hususunda “TECDİT” vazifelerini ifa ediyor. Ve yüz yıldır tazeliğini koruyor içtimai prensipleri ülkemiz insanlarının ve tüm Müslümanların huzur ve saadetini temin edecek toplumsal esasları sunmak vazifelerini yapıyor. Evet Üstad üç vazifelerinden bahsediyor. İman, hayat ve şeriat. Evet Al-i Beyt'ten olan “Hz. Mehdi'nin” “Ahir zamanda şeriatı Muhammediye yi ve hakikat-i furkaniyeyi ve sünneti Ahmediyeyi (a.s.m.) ihya ile, ilem ile, icra ile baş kumandanları olan büyük mehdinin kemal-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet makul olmakla birebir gayet lazım ve zaruri ve hayatı içtimamiyeyi insaniyedeki düsturları muktezasıdır.” Şualar 509 “ Hem bu üç vazifeyi birden bir şahısda yahut cemaatte bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerh etmemesi pek uzak adeta kabil görünmüyor. Ahir zamanda Al-i Beyti Nebevinin (a.s.m.) cemaati nuraniyesini temsil eden Hz. Mehdi'de ve cemaatindeki şahsı manevide ancak içtima edebilir. Bu asırda Cenab-ı Hak'ka hadsiz şükür olsun ki; Risale-i Nur'un hakikatine ve şakirtlerinin şahsı maneviyesine, hakaiki imaniye muhafazasına tecdit vazifelerini yaptırmış.” Kastamonu Lah.145 “ Muhbiri sadıkın haber verdiği ”˜manevi fütuhat yapmak ve zulümatı dağıtmak zaman ve zemin hemen hemen gelmesi” diye fıkrası bütün ruhu canımızla rahmeti ilahiyeden niyaz ediyoruz temenni ediyoruz. Fakat biz risale-i nur şakirtleri ise vazifemiz hizmettir. Kemiyete değil keyfiyete bakmak, hiçbir kuvvet anadolunun sinesinden onu çıkaramaz. Ta ahir zamanda hayatın geniş dairesinde asıl sahipleri yani Mehdi ve şakirtleri Cenab-ı Hakkın izniyle gelir o daireyi genişlettirir ve o tohumlar sünbüllenir.” Kastamonu Lah. 75 “ ve eskiden beri ve şimdi çok safdil ve makam perest zatlar mehdi olacağım diye dava ederler. Gerçi her asırda hidayet edici bir nevi mehdi ve müceddit geliyor ve gelmiş.fakat her biri üç vazifelerden birisini bir cihette yapması itibariyle ahirzamanın büyük mehdi ünvanını alamamışlar.” Emirdağ 271 Bunun gibi çok işaretler gösteriyorki; ”˜bizler bu vazifeyi üstlenmiş Üsdat ve Risale-i Nur talebeleri olarak içtimai ve siyasi meselelerdede duyarsız kalamayız. Üsdat'ın siyasi meselelerdeki genel prensiplerine baktığımızda bununla beraber dine hizmet itibariyle taalluk eden eski altmış senelik hayatı ilmiyem kati bir hüccet ve yakin bir delildir ki; bütün hayatımda temas ettiğim siyaseti ve dünyayı ve bütün içtimai cereyanları dine hizmetkar ve alet ve tabii yapmak düsturuyla hareket etmişim.” Emirdağ 330 “Ankara'ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, islamiyete ciddi taraftar dahiliye vekili Namık GEDİK'i görmek ve islamiyetin kahramanı olan Adnan bey ve Teyfik İLERİ ğibi mühim zatlara bir hakikatı söylemektir. Hem demokrata ezanı muhammediye gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur'un neşrine müsaade gibi çok taraftar olmak ve alem-i islama hatta bir kısım Hıristiyan devletlerinide memnun etmek için Ayasofya müzahrefatını temizleyip ibadet mahalli yapmaktır.bu ise bu mesele için otuz sene siyaseti terk ettiğim halde bu nükte hatırı için Namık GEDİK'i görmek istedim ve geldim.Adnan bey Namık GEDİK ve Teyfik İLERİ gibi zatların hatırı için başka yere gitmedim.” Emirdağ 449 “Evet biz dini siyasete alet değil, belki vatan ve milletin dehşetli zararını siyaseti mutaassıphane dini dinsizliğe alet edenlere karşı bizim siyasete bakmamız mecburiyeti katiye olduğu zaman, vazifemiz siyaseti dine alet ve dost yapmak tır ki üçyüz elli milyon kardeşlerimizin uhuvvetini bu vatandaki kardeşleri kazandırmaya sebep olsun.” Emirdağ 264 Bu meselelerinde işlenmesi ve izahı gerekmektedir. Tüm bunlara rağmen son otuz yıllık siyasi çalkantılara baktığımızda ve bu çalkantılarda Nur talebeleri olarak nasıl bir yol izlenmesi noktasında pekte ittifak edilmiş görünmüyor. Siyasi yalpalanmalar her parlayan siyasi akımların arkasından koşmalar sonrası yok olup giden siyasi akımlar ve kaybeden bizler, içtimai meselelerde pusulayı bulmak rotayı doğrultmak adına Risale-i Nurları iyi anlamak, prensipleri iyi tahlil etmek, yoksa aman nurlardan yalnızca imani meseleleri anlatalım siyasi meselelere girmeyelim veya ondan bahseden üsdatın mektuplarını okumayalım yaksa kaçırırız korkusuyla yaşatılan bir anlayış Nur talebeliği düsturlarında yoktur. Eğer o meseleler gereksiz, zarar verecek olsa veya okunmaması gerekseydi Risalelere girmezdi, Üsdat'ta hiç bahsetmezdi. Bizler Üsdat'tan damı iyi biliyoruz ki; hizmete zarar verir korkusuyla okumuyor veya okutmuyoruz. Böyle düşünenler varsa bu meselede Muaffak olunmuyorsa bizler sebebizdir. Başka sebebler aramaya gerek yok. Üsdat'ın belirttiği gibi kemmiyet ve keyfiyet meselesini bu olaylara tatbik edersek pusulayı buluruz. Risale-i Nur'ları iyi anlama ve anlatma düşüncesiyle”¦