Şiirden sonra kendi kendime düşündüm. İrademizle, aklımızla nefisten ve şeytanın oyunlarından yüzde yüz kurtulmak mümkün mü diye kafa yordum. Yani, yalnız başına irademiz ve aklımız, bu iş için yeterli mi diye düşündüm. Hemen şu sonuca vardım: Allah (cc), irade ve akıl vermiş, elbet bunlar nefse ve şeytana karşı birer kalkan, birer zırh. Fakat, nasıl, her kalkan, her zırh savaşlarda yüzde yüz başarı sağlamazsa, (Örneğin, bir savaşta, kalkanlarıyla savaşan rakipleri yenmek için ondan daha yükseğe atlanması ya da kalkanın dışındaki bir alandan vücuda kılıç darbesi vurulması her zaman mümkün olduğundan) akıl ve irade de nefis ve şeytan karşısında her zaman yeterli olmayabilir. Nefis ve şeytan, akıl ve iradenin boşluklarını iyi bilir ve insanı o boşluklardan kandırabilir. Bu nedenle, Allah-û Teala'nın bize verdiği akıl ve irade, nefis ve şeytan karşısında yetersiz kalabilir. Bu sebeble, “İradenle Kurtul Nefisten” sözünü mutlak mânâda anlamayalım ve yalnız buna güvenmeyelim. Zaten, bir sözü mutlak mânâda anlamamak hususu, buna benzer şeklide, başka konularda da geçerlidir. Mesela, bir sınavı kazanmanın ana yöntemi, çalışmak ve iyi hazırlanmaktır. Çalışkan bir öğrenci, şu şekilde konuşabilir: “İyi çalıştım, iyi hazırlandım, öyleyse, sınavı kazanacağım”. Bu sözü mutlak mânâda anlamak mümkün mü? Hayır. Çünkü, O öğrenci, sınav günü hastalanabilir, sınav günü trafik kazası geçirebilir, sınavda heyecanlanıp bildiklerini unutabilir. Çalışmak, hazırlanmak o öğrencinin elinde. Ancak, sınavı kazanmak o öğrencinin yüzde yüz elinde değil. Öyleyse, şöyle demeli: İyi çalıştım, iyi hazırlandım, Allah (cc) nasip ederse kazanacağım. Gelelim konumuza. Aklımız ve irademizi elbet kullanacağız. Ancak, şunu yüzde yüz iddia edemeyiz: “Benim iradem ve aklım var. Öyleyse, nefsimi ve şeytanı irademle ve aklımla altedebilirim”. Bunun yerine, “Allah'ın yardımıyla ve aklımı, irademi kullanarak nefsimi ve şeytanı yeneceğim, onlardan kurtulacağım” demeliyiz. Sözün özeti: Aklımızı ve irademizi kullanalım. Ancak, bundan önce ve bununla birlikte, Alllah'a güvenelim. O'na sığınalım. İşte o zaman hiçbir boşluk kalmaz ve Allah'ın izniyle ne nefsimiz ne de şeytan bizi tuzağa düşüremez ve avlayamaz. Şimdi, bu düşünce örgüsü içinde şiirimizi okuyabiliriz: İRADENLE KURTUL NEFİSTEN Şu nefsim, ne azgın, ne de yamanmış, İstekleri alev alev sarmış her yanımı, Benliğime yapışmış, içime yamanmış. Onun elinden kurtarmalıyım bu canımı. Nefsim yeter, bıçak kemiğe dayandı, Bu canım bıktı senden, nice zamandır. Öyle ki, kemik de yandı, bıçak da yandı, Aman Allahım, ne çetin bir imtihandır! Akıl ve irade var, nefse karşı bir kalkan, Sabır, sebatla nefsi altetmek mümkün. Sabah namazı için hergün erken kalkan, Hiçbir zaman yaşamaz, ne keder, ne hüzün. İradenin karşısında, nefis ha, kimmiş? Aklımla altüst ederim onun planlarını. Gel gör ki, nefis iradesizlere hakimmiş, Esasında anlamak kolay onun yalanlarını. Nefse uydun ise, tevbe et, gözyaşıyla yıkan, Allah tevbeleri çok çok kabul edendir. En büyük pehlivan, şeytanı yere yıkan, Ona boyun eğmek pişmanlığa nedendir? İnsan dediğin, akılda fikir, damarda kandır, Sözün özü işte bu, ne söylesen, ne desen de. Dostum, aklını, fikrini kullan, nefsini kandır, Buna rağmen, unutma ki, o devamlı ensende. Ahmet SANDAL / Kahramanmaraş