İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü'nce hazırlanan rapora göre, Türkiye nüfusunun yüzde 45'i, havaalanlarının yüzde 40,9'u ve enerji sektörünün büyük bölümü birinci derece deprem bölgesinde bulunuyor. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Yer Fiziği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan danışmanlığında jeofizik mühendisi Caner Uysal tarafından ''Türkiye'de nüfus ve çeşitli sektörlerin deprem riskinin incelenmesi'' konulu rapor hazırladı. Rapor, Türkiye'nin 71 milyon 517 bin 100 olan nüfusunun yüzde 45'inin birinci, yüzde 26,6'sının ikinci, yüzde 14,6'sının üçüncü, yüzde 12,3'ünün dördüncü ve yüzde 1,5'inin beşinci derece deprem bölgesinde yaşadığını ortaya koydu. Deprem bölge derecesi 5'ten 1'e doğru inerken nüfusun da arttığına dikkat çekilen raporda, ''Bir ülkede deprem riskinin asgari düzeyde tutulabilmesi için yerleşim alanlarının ve nüfusun, deprem tehlikesinin mümkün olduğu kadar uzağında planlanması gerekirken Türkiye'de bunun tam tersi olduğu gözlenmiş, deprem tehlikesinin arttığı yerlerde nüfusun ve yerleşim merkezlerinin de arttığı belirlenmiştir'' denildi. Sağlık Bakanlığı'nın 2006 yılı verilerine göre, ülke genelindeki hastahanelerin yatak kapasitesinin 166 bin 951 ve toplam hekim sayısının 68 bin 460 olduğu bildirilen raporda, bu rakamlara göre, Türkiye'de herhangi bir acil durumda 428 kişiye bir yatak düşeceği belirtildi. İstanbul'da olası bir depremde can kaybının Türkiye'deki toplam hekim sayısından fazla olacağı, olası yaralı sayısının ise 100 bin kişiyi geçebileceği ifade edilen raporda, ''Bir deprem durumunda sağlık merkezi ve personelinin yetersizliği kendini en ağır şekilde hissettirir. Acil müdahalenin en gerekli olduğu bu tip durumlarda yetersizliklerden dolayı kurtarılabilecek hayatların kayıplara dönüşebileceği gerçeği önümüzde durmaktadır'' görüşüne yer verildi. -HAVAALANLARININ DURUMU- Raporda, havaalanlarının, olası deprem ve çeşitli afetler durumunda özellikle deniz çıkışı olmayan ve karayolu bağlantıları kesilen bölgelerde yurt içinden ve dışından gelecek personel, tıbbi malzeme, beslenme ve çeşitli alanlarda yardım sağlayabilecek kritik değere sahip merkezler olduğu vurgulandı. Türkiye'de 47 ilde bulunan 66 havaalanının da incelendiği raporda, havaalanlarından 27'sinin (yüzde 40,9) birinci, 23'ünün ikinci, 9'unun üçüncü ve 7'sinin dördüncü derece deprem bölgesinde olduğuna, beşinci derece deprem bölgesinde ise havaalanı bulunmadığına işaret edildi. Rapor, deprem bölge derecesi 5'ten 1'e doğru giderken havaalanı sayısının arttığını da göz önüne serdi. Rapora göre, Merzifon Havaalanı (Amasya), Çıldır Havaalanı (Aydın), Balıkesir Havaalanı, Bandırma Havaalanı ve Körfez Havaalanı (Balıkesir), Yenişehir Havaalanı (Bursa), Çanakkale Havaalanı, Çardak Havaalanı (Denizli), Erzincan Havaalanı, Hatay Havaalanı, Süleyman Demirel Havalimanı (Isparta), Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havaalanı (İstanbul), Adnan Menderes Havalimanı, Kaklıç Havaalanı, Selçuk - Efes Havaalanı (İzmir), Kahramanmaraş Havaalanı, Cengiz Topel Havaalanı (Kocaeli), Akhisar Havaalanı ve Organize Sanayi Havaalanı (Manisa), Dalaman Havalimanı, Milas - Bodrum Havalimanı ve Imsık Havaalanı (Muğla), Muş Havaalanı, Siirt Havaalanı, Tokat Havaalanı, Yalova Havaalanı birinci derece deprem bölgesinde bulunuyor. İncirlik Hava Üssü ve Şakirpaşa Havalimanı (Adana), Adıyaman Havaalanı, Afyon Havaalanı, Ağrı Havaalanı, Antalya Havalimanı ve Karain Havaalanı (Antalya), Batman Havaalanı, Diyarbakır Havaalanı, Elazığ Havaalanı, Erzurum Havaalanı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Havaalanı, Hezarfen Havaalanı (İstanbul), Kars Havaalanı, Kütahya Havaalanı, Erhaç Havalimanı (Malatya), Çarşamba Havalimanı ve Samsun-Samair Havaalanı (Samsun), Çorlu Havalimanı (Tekirdağ), Uşak Havaalanı, Ferit Melen Havaalanı (Van), Çaycuma Havaalanı ve Ereğli Erdemir Havaalanı (Zonguldak) ikinci derece deprem bölgesinde hizmet veriyor. Esenboğa Uluslararası Havalimanı (Ankara), Sivrihisar Havaalanı (Eskişehir), Erkilet Havaalanı (Kayseri), Mardin Havaalanı, Kapadokya Havalimanı (Nevşehir), Sivas Havaalanı, Divriği Havaalanı (Divriği), Şanlıurfa Havaalanı ve GAP Havaalanı (Şanlıurfa) üçüncü derece deprem bölgesinde, Etimesgut Havaalanı ve Güvercinlik Havaalanı (Ankara), Gazipaşa Havaalanı (Antalya), Oğuzeli Havaalanı (Gaziantep), Konya Havaalanı, Sinop Havaalanı ve Trabzon Havalimanı ise dördüncü derece deprem bölgesinde bulunuyor. -ENERJİ DE DEPREM RİSKİ ALTINDA- Raporda, elektrik üretim ve dağıtım tesislerinin enerjiye daha çok ihtiyacı bulunan İstanbul, İzmir, Ankara gibi nüfusu ve ekonomik gücü yüksek büyük şehirlerde, havagazı üretim ve dağıtım tesislerinin ise İç Anadolu Bölgesi'nin kuzeyi ve doğusu, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu Bölgesi'nin ortasında bulunan illerde yoğunlaştığı belirtildi. Rapor, elektrik üretim ve dağıtım tesislerine bakıldığında Düzce, Sakarya, Kocaeli, Çanakkale, Manisa, İzmir, Aydın, Denizli, Erzincan, Muğla ve Isparta'daki tüm tesislerin, Zonguldak, Malatya, Kahramanmaraş, Van ve Samsun'un güneyindeki tesisler ile Bursa, Bilecik, Siirt, Van ve Şırnak'ın kuzeyindeki tesislerin birinci derece deprem bölgelerinde olduklarını ortaya koydu. Türkiye'de havagazı üretim ve dağıtım tesisleri incelediğinde Karabük, Bolu, Balıkesir, Burdur, Hatay, Bingöl, Muş, Hakkari ve Amasya'daki tüm tesislerin, Afyonkarahisar, Osmaniye, Bitlis, Ağrı, Erzurum, Bayburt, Gümüşhane, Giresun, Ordu, Sinop ve Kastamonu'nun güneyindeki tesisler, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Bitlis, Tunceli, Sivas, Tokat, Çorum ve Çankırı'nın kuzeyindeki tesisler ile Kütahya'nın batı ve güneyindeki tesislerin birinci derece deprem bölgelerinde oldukları görüldü. Türkiye'de, LPG ve diğer gazların dolum ve depolanma tesislerinin büyük bölümünün İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Ankara'da bulunduğu belirtilen raporda, ''Gazların depolanmaları ve dolumları göz ardı edilemeyecek kadar önemli olduğundan bu tesislerin olası depremlere karşı asgari düzeyde etkilenecek yerlerde ve en iyi güvenlik önlemleri alınarak kurulmaları gerekmektedir'' denildi. Raporda, enerji üretimi, gaz dolumu ve depolanması, su sağlanması ve dağıtımı alanlarında hizmet veren sektörlerin birinci derece deprem bölgesi içerisinde kalan illerde yoğunlaştığının görüldüğü ifade edildi. -''HASSASİYET YOK''- Raporun sonuç bölümünde, Türkiye'de yerleşim alanı ve sektörlerin kurulduğu merkezler konusunda yeterli hassasiyetin gösterilmediği vurgulandı. Türkiye'de büyük ve hasar yapıcı deprem tehlikesinin her zaman yüksek olduğu kaydedilen raporda, şöyle denildi: ''Bu sebeple deprem bizi vurmadan, ona karşı hazırlıklarımızı yaparak kayıplarımızı, dolayısıyla deprem riskini azaltma imkanımız bulunmaktadır. Deprem riskinin azaltılması için bir devlet politikası oluşturulmalı, kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler belirlenmeli. Bu politikanın ve stratejilerin hazırlanması ve uygulanmasında üniversitelerin de içerisinde olacağı bir bilim danışma ve izleme heyeti kurulmalı. Yatırımların, göç yönlerinin ve endüstriyel sektörlerin deprem tehlikesinin düşük, ama nüfusun az ve iş imkanının olmadığı yerlere kaydırılması gerekir. Şu anda birinci derece deprem bölgesinde bulunan nüfus ve firma sayısının azaltılması, olası bir yıkıcı deprem durumunda can kayıplarını ve ekonomik zararları azaltacaktır.''