Sağına soluna bakmanın zamanı geçti bugün. Bir sen kaldın özgür ve de özgün. Uzaklaştı senden tüm dostların bak işte çoktan. Umut beklemene gerek yok, batılda kaybolmuş onca yoktan. Senden olanlar, sana karşı olanların saflarını tutmuş birer birer. Seni ve Kenan elinde ne varsa, yok etmeye karar vermişler. Hani ya; ”˜ağacın kurdu kendinden olurmuş' derler. Senin sonunu getirmek isteyenler, senden olan köle ruhlu insanlarla birlik olup kol kola gezer olmuşlar. Bilirsin ki, Kudüs senin gibi üzgün, Gazze senin gibi üzgün ve yetim. Yıkılmış evleriniz her yer viran olmuş. Çok görmüşler sana alacağın bir solukluk havayı. Çok görmüşler sana içeceğin bir tas suyu. Altında dinleneceğin bir zeytin ağacının gölgesi çok görülmüş sana, annene, babana, kardeşlerine. Çok görülmüş sana; bir annenin sıcacık göğsüne başını dayayıp doyasıya gülmen ve doyasıya ağlaman. Çok görülmüş sana; sokakta koşarken düştüğünde, dizindeki morluğu gösterecek bir ana şefkatine koşman. Çok görülmüş sana; bir babanın elinden tutup, ona güvenerek korkusuzca bir sokak ortasında yürümen. Çok görülmüş sana; küçük bir kardeşinle, yarı beline kadar toprağa belenerek oyunlar oynaman. Çok görülmüş sana; bir akşam vakti avlu kapısında, elinde iki ekmekle sokağın alt yanında gördüğün babana doğru koşarak onun kucağına atlayıp doyasıya onu öpmen. Çok görülmüş sana; evinde bir akşam ailenle birlikte oturup birbirinize hasret ve sevgiyle bakma sevincin. Dar etmişler sana küçücük dünyanla beraber özgürce seyredebileceğin gökyüzünü. Bir yıldızın kaymasıyla tutacağın bir dileğin hayalini kurmanı yasaklamışlar sana. Kuşların yuva yapmasına engel olmuşlar ağacınızın veya avlu duvarınızın bir tarafına. Evlerinizin hemen alt kısmında akan küçük derede yıkanman yasaklanmış her zaman. Elindeki sapanla bir kuşu avlayabilme hayalin olmamış hiçbir zaman. Daha da kötüsü bu sapan senin elinde farklı anlamlara bürünmüş sen farkında olmadan. Kız kardeşlerin anne oluvermiş bir baskın sonrası, öldürmek için fırsat kolladığın düşmanından. Tecavüzüne uğradığı soysuzun kahpe mermisi, karnındaki çocuğu da parçalamış ardından. Ey Hanzala! Ayağa kalkma zamanıdır gayrı. Sen ki, güneyin özgür ruhlu yetim çocuğusun! Sağına soluna bakmanın zamanı geçti bugün. Bir sen kaldın özgür ve de özgün' Bırak, sana dost bildiklerin, siyonist düşmanlarınla dost olsunlar, Bırak, sana sıkılan her merminin ederi, dost bildiklerin tarafında ödensin. Bırak, büyük ülkelerin aşağılık küçük başkanları, küçük İsrail'in çocuk katili büyük başkanlarına divan dursun el pençe. Bırak, sevgilerini saygılarını sunsunlar, ağlama duvarının önünde gözleri iki çeşme. Bırak, ”˜Yenidünya düzeni' densin bunun adına, başlangıç senin yurdun Kenan eli seçilsin. Bırak, ”˜ medeniyetler' ittifak etsin senin ve benim kanlarımın üzerinde. Bırak, buluşup anlaşsın senin gibi düşündüklerini söyleyenler, yüreğinde kurşun taşıyan bebelerin kanlı bedenleri üzerinde. Dön artık yüzünü, çok bekledik yeter! Seni bekliyor Kenan eli, ey yetim Hanzala. Seni bekliyor peygamber yurdu. Seni bekliyor Hira. Seni bekliyor Erkam'ın evi. Ve seni bekliyor Hayberin fethi. Seni bekliyor Yemen Karani diyarında çoban Veysel. Seni bekliyor Nil, giymeye hazır beyaz gelinliğiyle. Seni bekliyor Trablusgarp, Cebeli Tarık, Kordoba ve Endülüs. Seni bekliyor, Srebrenika, Bosna ve de Mostar köprüsü. Seni bekliyor Mavereünnehir, Doğu Türkistan, Dicle, Fırat ve Mezopotamya. Seni bekliyor, Çeçenistan, Irak, Suriye, Afganistan, Pakistan ve Anadolu. Şeyh Ahmet Yasin seni bekliyor. Hasan El Benna seni bekliyor. Seyit Kutup seni bekliyor, Mehmet Akif seni bekliyor. Mavi Marmara'nın kurşunlamış kuşu seni bekliyor, Her yarasını alnından ve göğsünden almış dokuz şehit seni bekliyor. Ve seni bekliyor Sakarya”¦ En ölümcül silahlarıyla kuşattılar seni dört bir yandan, gidecek yerin yok. Önünde geçit vermez yüce dağlar, ardında her türlü zırhlı panzer ve tanklar. İçinde sayısız korsan, sana dönmüş bütün namlular. Haydi, dönmelisin yüzünü, görünmeli tüm heybetin. Haydi, Resul Musa'nın firavuna karşı elindeki asası gibi, Haydi, Nebi Muhammed'in Mekke'ye dönüşü gibi, Haydi, Ömer'in Kudüs'e girmesi gibi. Haydi, elindeki taşı bırakmalısın yenisini ve daha iyisini bulmak için. Haydi, aramalısın avucuna olacak en iyi taşı. Tutmalısın avuçların arasında, parmaklarınla desteklemelisin bu yeni taşı. Yönelmelisin etrafın çevrili dört bir yana. Şimşek olmalı gözlerin, ışık saçmalı. Yürümeye başlamalısın tüm heybetinle ileri doğru. Attığın her adım titretmeli arzı. Hızlanmalısın yavaş yavaş ve nihayet başlamalısın koşmaya. Artmalı hızın her adımda. Yeni bir rekor kırmalı ayakların. En doruğa ulaştığında hızın, önce sol ayağın kalkmalı yerden. En yükseğe çıkmalı tüm bedenin. Ancak, roketlerle havaya uçacak zırhlıların içinde bulunanlar izlemeli seni korku ve telaşla. Yüreklerine kadar sirayet etmeli bu korkuları. Sağ ayağın, sen havadayken sol ayağına komşu gibi destek gelmeli. Aynı noktada çelikleşmeli vücudun, arka kısmında bulunan kolun bir yay gibi gerilmeli düşmana doğru. Geride bulunan kolun, bedenin hizasına gelirken parmakların gevşemeli, salıvermeli elin tuttuğun bu taşı. Düşmemelisin yere uzun süre. İlk havalandığın noktayla indiğin noktayı ölçememeli beşerin her nevi uzunluk ölçüleri. Sen yere düşmeden ulaşmalı fırlattığın taş hedefe doğru. İçinde bulunduğu zırhlıdayken bile, feleği şaşmalı onca askerin. Korkudan titremeli, bağı çözülmeli dizlerinin. Görecekler iman ve inançla atılan bir taşın gücünü. Sen yeter ki; yeni taşlar için hazırla küçücük ellerin ve kocaman gönlünü. Ey Hanzala! Ayağa kalkma zamanıdır gayrı. Sen ki, güneyin özgür ruhlu yetim çocuğusun! Sağına soluna bakmanın zamanı geçti bugün. Bir sen kaldın özgür ve de özgün.