Sağlıklı evcil bir kedinin ön ve arka patilerinde kaçar parmağı vardır? Kedilerin ön ayaklarında kaç parmağı vardır? Kedilerin her ayağında eşit sayıda mı parmak vardır?

Bir kedinin parmak sayısı

Bir kedi kaç parmak tuhaf görünebilir sorusu. Bu evcil hayvanların sevdalıları, kedinin parmaklarının normalde arka ayaklar 4 üzerinde, ön beşi, dördü ayak üzerinde, beşinci ise yukarı kaldırıldığının farkındadır. Yürürken kullanılmaz, ancak ağaçlara tırmanmaya yardımcı olur. Bununla birlikte, parmak sayısında bir artış olduğunda durumlar vardır. Bu olay polidaktili olarak adlandırılır.

Kedi anatomisinin en önemli parçalarından birisi kuşkusuz pati ve pençelerdir. Önce bu terminolojiyi biraz temizleyelim: Anatomik olarak kedilerin ayakta durmak, yürümek, sıçramak ve koşmak için kullandıkları organa bacak, bacakların ucundaki bölgeye ise ayak deriz. Kedi ve köpekler gibi evcil hayvanların ayaklarına kimi zaman pati de denir. Bu ayakların ucunda parmaklar bulunur. Parmaklara anatomide dijit de denmektedir. Bu parmakların ucunda yer alan tırnaklara pençe deriz. 

Patiler kediler için çok önemlidir çünkü kediler de tıpkı köpekler gibi dijitigrat, yani doğrudan doğruya dijitleri (parmakları) üzerinde yürüyen hayvanlardır. Örneğin biz insanlar dijitigrat değiliz, plantigratız. Çünkü parmaklarımız üzerinde değil, ayak tabanlarımız üzerinde yürümekteyiz. Biz yürürken metatarsal kemiklerimiz ve ayak parmaklarımız yere paraleldir. Kedilerde ise topuk ve bilekler yürüme sırasında yere basılı değildir, havada tutulur. Bir diğer meşhur yürüme tipi ise unguligrat yürümedir, yani tırnaklar üzerinde yürüme. Örneğin atlar, ayak veya parmakları üzerinde değil, doğrudan doğruya tırnakları, yani toynakları üzerinde yürürler. Bu farkları yaratan, türlerin evrimsel tarihleridir ve her birinin farklı evrimsel avantajları bulunur. Örneğin kedilerin dijitigrat yürüme stilleri, onların oldukça hassas ve sessiz bir şekilde hareket etmelerini ve avlanmalarını mümkün kılar.

Kedilerin yürüyüşündeki hassasiyetine en çok katkı sağlayan özelliklerden bir diğeri, doğrudan adımlama (İng: "direct register") adı verilen kavramdır: Yani kediler, arka ayaklarını her zaman ön ayağın en son bulunduğu yere atarlar. Böylece kar veya toprak üzerinde çok daha az iz bırakırlar; çok daha sessiz hareket edebilirler. Tabii bunun, riskli bölgelerde güvenli zemine adım atma ihtimalini arttırma özelliği de vardır. Sonuçta ön patinin bastığı yerin güvenliliği test edilmiştir.

Kedilerin Kaç Parmağı Var?

Peki, bu patileri biraz daha yakından inceleyelim. Eğer kedinizin patilerine dikkatli bakacak olursanız, insan ile arasındaki en büyük farklardan birinin parmak sayısı olduğunu görürsünüz. Kedilerin ön ayaklarında 5, arka ayaklarında 4 parmak bulunur. Yani toplamda 18 parmakları bulunur. Tabii polidaktili, yani çok parmaklılık adı verilen mutasyona sahip kedilerde bu sayı daha da çok olabilir. İlginç bir şekilde kediler polidaktili mutasyonuna fazlasıyla açıktırlar; bu nedenle tür içindeki parmak sayısı çeşitliliği oldukça fazladır. Bu durum, değişen çevre şartları altında kedilerin daha hızlı bir şekilde evrimsel adaptasyon geçirmelerini mümkün kılabilir.

Damlacık Tırnağı

Peki bu öndeki ekstra parmak da neyin nesi? Burada beni durdurup, "Onun ekstra olduğunu ne biliyorsun, belki arka ayaklarda eksik var?" diyebilirsiniz. Haklısınız, zaten olan da o. Evrimsel süreçte kedilerin arka ayaklarındaki 5 parmaktan 1 tanesi körelerek yok olmuştur. Ama kediler yürürken, ön ayaklarındaki 5 parmaktan da sadece 4 tanesini kullanırlar. Beşincisi büyük oranda işlevsizdir. İşte bu işlevsiz ek parmağa "damlacık tırnağı" demekteyiz. Ön ayaktaki bu ek tırnak herhangi bir şekilde yerle temas etmez, yük taşımaz. Evcil kedilerde tamamen işlevsizdir; vahşi kedilerde ise avlanma sırasında bir miktar katkı sağlamaktadır. Eskiden işlevi olup, artık kullanılmayan veya asıl işlevini büyük oranda yitirmiş olan organlara evrimsel biyolojide körelmiş organ demekteyiz, bu konuda da bir video serimiz bulunuyor, göz atmanızı tavsiye ederim. Yani kediler, evrimsel süreçte körelmiş olan bir organı halen yitirmekte olan ara türlere ya da geçiş türlerine muhteşem bir örnektir. Tıpkı bizlerin apandis organımızın ya da 20 yaş dişlerimizin halen köreliyor olması gibi.