İnşaat Mühendisler Odası Osmaniye Temsilcisi Cem Burak Keskiner, "İster kabul edelim, isterse görmezden gelelim ama deprem hala ülkemizin en büyük sorunudur." dedi.

Keskiner, 17 Ağustos Marmara Depremi'nin yıldönümü dolayısı ile yaptığı açıklamada deprem sonrası süreçte artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı temennisiyle bütün bir ülkenin depreme göre yeniden düzenlenmesi noktasında toplumsal konsensüsün oluşmasına tanıklık ettiğini ifade etti. Keskiner, "Ancak 12 yıl sonra meydana gelen Van depremi, ne yazık ki, aradan geçen onca zamana ve verilen sözlere rağmen, 'bir arpa boyu mesafe alınamadığını', sağlıksız kentleşmenin, yapı denetim sisteminin taşıdığı eksiklik ve zaafların varlığını sürdürdüğünü gösterdi. Ülke topraklarının yüzde 66’sı 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer almakta, nüfusu bir milyonun üzerindeki 11 büyük kent, ülke nüfusunun ise yüzde 70’i ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’i deprem tehlikesi altındadır." dedi.

Mevcut yapı stokuna bakıldığında da durumun iç açıcı olmadığını ve TÜİK verilerine göre Türkiye'de 20 milyon civarında yapının yüzde 60’ının 20 yaş ve üzerinde olduğuna dikkat çeken Keskiner, şunları kaydetti: "Türkiye depreme hazır mı? Bu soruya ne yazık ki olumlu yanıt veremiyoruz. Ne deprem önlemleri ne de afet sonrası hazırlığı ikna edici buluyoruz. Ne sorunlar değişiyor ne de güvenli yaşam kuracak adımlar atılıyor. Siyasi iktidarın kentleşme ve imar politikaları bağlamındaki yaklaşımı ve doğal afetleri 'kader' gibi gören anlayış ne yazık ki endişelerimizi artırıyor. Kentler deprem tehlikesine değil ranta göre düzenleniyor. Endişeliyiz. Yapı üretim sürecinin endişelerimizi giderecek şekilde sağlıklı işlemediğinin farkındayız. Mevcut yapı stoku biz inşaat mühendislerini endişelendiriyor."

TOKİ'LER YAPI DENETİMİNDEN NEDEN MUAF

İnşaat mühendisleri olarak geleceğe endişeyle değil, güvenle bakmak istediklerini ve bu isteklerinin arkasında olacaklarının altını çizen Keskiner, şu ifadeleri kullandı: "TOKİ tarafından üretilen büyük konut projelerinin yapı denetim sisteminden muaf tutulması bizleri endişelendiriyor. Deprem toplanma alanlarının imara açılması, yerel yönetimlerin rant odaklı projeler geliştirmesi ve deprem tehlikesinin görmezden gelinmesi endişelerimizi pekiştiriyor. Adana ve bölgemiz özelinde de endişelerimiz devam ediyor. Bölgemizin yapı stokunun problemli olduğunu, imar planlarının bölgenin deprem gerçeğine göre düzenlenmediğini biliyoruz. Yakın zamanda yaşadığımız depremi yeni bir uyarı olarak kabul edip yetkililerimizden bölgemizde alınacak önlemler üzerine duyarlı bir çalışma bekliyoruz."