Nasıl altınla gümüşün, elmasla kömürün, toprakla suyun, havayla ateşin, bitkiyle hayvanın kıymet ve değerlerini ölçerken bizlere fayda ve zarar noktasında değer vererek asıl onların kıymet ve değerini koymuş olamayız. Nasıl inanan insanla inanmayanın , ustayla çırağın, askerle komutanın, amirle memurun v.b. gibi saymakla bitiremeyeceğimiz farklılıkları değerlendirmede esas olanın hak nazarındaki kıymet ve değeridir. İçerisinde yaşadığımız alemin yaratılmasının asıl sebebi olan ve yaratılan her şeyin bize hizmetkar olarak yaratıldığı ve bizlerin hizmetine sunulduğu gerçeği ve şuuru içerisinde olan her akıl sahibi insanın bu nimetler karşısında onların asıl kıymet ve değerlerini ölçerken ve tartarken elinde bir ölçü aletinin bulunması gerekir. Bediüzzaman Said Nursi'nin ifadesiyle “İnsanın kıymetini tayin eden, mahiyetidir. Mahiyetin değeri ise, himmeti nisbetindedir. Himmeti ise, hedef ittihaz ettiği maksadın derece-i ehemmiyetine bakar.” Evet önce insanın kendi kıymet ve değerini bilmesi, kim olduğunu anlaması bu dünyaya ne için geldiğinin şuuru içerisinde mahiyet ve değer kazanması, maksat ve gayesinin şuuru nisbetinde hak nazarındaki değerinin artması. Eğer insan bu şuuru yakalayamazsa her şeyin kıymetini menfaati nisbetinde değerlendirip hataya düşer. Bediüzzamanın ifadesiyle” Hatta Zühre yıldızını kokulu bir zühreye mukabil almaz. Çünkü kendisine menfaati dokunmuyor.” Yanlış yapar. Evet iman sayesinde Allah'a olan bağlılığını anlayarak bir dakika yaşamak, ondan uzak binlerce sene yaşamaktan daha hayırlıdır. Gökleri yaratan ve bizlere ayetleriyle kendisini tanıttıran, semavat ve arzı altı günde yaratan ve yaratmaya devam eden bir zatın sanatı olmak, varlık ve değer olarak bir insana yeter. Kur'an dan ve onun hakikatinden üstün bir şey tanımayan bir insan, sırf fani geçici cezalar korkusuyla kendisini ebedi cezalara atarmı veya bazı fani kıymetlere değer verirmi. Çevremizde her an karşılaştığımız toplum hayatında her an iç içe olduğumuz, beraber havayı suyu toprağı paylaştığımız ve tüm bunları tek olan dünyamızda yaptığımızı düşünürsek bir dünya var ama insanlar adedince dünyalar ve yaşantılar var olduğunu göreceğiz. Tüm bunların kıymet ve değerlerini tesbit ederken yanılmama adına ne gibi kriterlerimiz olmalı, nasılki inanan insanın kıymeti kendisini yaratan rabbinin isimlerinin cilvelerini yansıttığı nisbette ölçülüyor ve öyle değer ve kıymet alıyor, öylede inanmayan bir insanın kıymeti ise et ve kemikten ibaret fani maddesinin kıymetiyle ölçülüyor ve o kadar değer ve kıymet alıyor. Böyle bir toplumda böylesine çeşitlilik arz eden bir sosyal hayatta, bir heykeltıraş ustasıyla Mimar SİNAN'ı, bir müstehcen resim çizen ressamla güller ve maneviyat ufkumuzu açan resimler çizen bir ressamı, üzümden şarap üreten bir ustayla aynı üzümden çeşit çeşit helal şeyler üreten bir ustayı, söylediği şarkıyla şehveti okşayan bir şarkıcıyla, gönüllere abı hayat sunan bir ses sanatçısını, dansın ve balenin her türlüsünü sunan bir dansçıyla veya balerinle, bu kainatta dönen küreler gibi raks eden bir Mevlevi'yi, pis emelleri için insan hayatını hiçe sayan ve katleden bir anarşisle, Din ve Vatanı için hayatını feda eden bir neferi daha yüzlerce sayabileceğimiz bu hayat tarzlarını nasıl değerlendirip kıymetlendireceğiz. Elbette sanatı, sanatkarı, ustayı seveceğiz bunları yaparkende kıymet ve değeri ne ise o kadar kıymet ve değer vereceğiz. Kömürü Elmasa, Bakırı Altına, Tenekeyi Gümüşe tercih etmeden. Üç kuruşluk değeri olan bir şeye yüz para vermeden, bir dakika konuşmaya değmeyen bir şeyi saatlerce tartışmadan. Yapacağız. Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme. Düşüncesiyle”¦