Silvan'da 22 asker pusuya düşürüldü, 13'ü şehit oldu... Anaların yüreğine ateş, gözlerine yaş düştü... Türkçe ağıtları, Kürtçeleri takip etti... Kürtler adına mücadele ettiğini söyleyenler, "kendi çocuklarını" bile gözünü kırpmadan öldürmeye devam etti... Kanla beslenen onların düz ovadaki" temsilcileri ise 13 şehidin ardından yarım ağızla konuşmaya başladılar... Tıpkı daha önce yaptıkları gibi... Şu sıralar ortalıkta pek gözükmüyorlar... Gözükmemeye de özen gösteriyorlar... Görüşlerinı almak üzere açtığımız telefonlarda "kem küm" ediyorlar... "Demokratik Özerklik" ilan edenler, "Baskı altında bu kararı bize aldırdılar, bunu biz de kabul etmiyoruz" dedikten sonra, "Ne olur adımızı yazmayın" demeyi de ihmal etmiyorlar... "Bağımsızlar"... "Bağımsız" olduklarını söylüyorlar... "Bağımsız"lıklarına durmadan vurgu yapıyorlar... Meclis'e nasıl "bağımsız" girdiklerini anlatıyorlar... "Bağımsızlar" ama konuşmaktan korkuyorlar... "Bağımsızlar" ama silahların arkasına sığınıyorlar... "Bağımsızlar" ama kanla besleniyorlar... "Bağımsızlar" ama ölümle hayat buluyorlar... "AKP ve muhalefet Kürt sorununda cesur olmalı" diyorlar... Ancak, lakin, ama, fakat... 13 askerin şehit olmasını kınayamıyorlar... Yüksekova'da iki uzman çavuş ensesinden kalleşçe vuruluyor... Kınamayı bırakın, iki cümleyle olayı lanetleyemiyorlar... Tıpkı düşmanlarına benzemeye başladılar... 1993 yıllarında Kürt avına çıkıp, masum insanları öldüren derin yapılara benzemeye başladılar... Dün "Sarı Leventlerin" cirit attığı yerlerde, bugün "Sarı Hevaller" geziyor... Dünün infazcıları "Devletin bekasının" arkasına sığınırken, bugünün İnfazcıları "Barış ve Demokrasi" gibi tertemiz iki kelimenin ardına sığınıyorlar... Siyaseti "Banş ve Demokrasi" çatısı altında yaptıklarını söylüyorlar... Ama ne barıştan, ne de demokrasiden anlıyorlar. Siyasetin cesur insanların işi olduğunu biliyoruz. Korkaklara siyasette yer olmadığını da... Ama onlar korkaklar, bir o kadar da vîcdansız... Bıktık... Hepinizden... Bıktık... Korkaklığınızdan... Cesaretsizliğinizden, insanlığmızı kaybetmenizden, ölümü kutsamanızdan, ölümle beslenmenizden... Kanla hayat bulmanızdan... Bıktık... "Kürtleri temsil ettiğinizi söylemenizden... Tüm Kürtler adına konuşmanızdan... Bıktık... Şimdi sizlere soruyorum... Bir Kürt yurttaş olan ben, biz, bizler soruyoruz. Kim size bizler adına konuşma hakkı verdi? Silahların arkasına sığınanlar mı, kanla beslenenler mi, ölümle hayat bulanlar mı bizim adımza konuşacak, hakkımızı savunacak? Evet tekrar soruyorum, ve de yüksek sesle: Kim size adımıza konuşma hakkı verdi? Bundan sonra benim adıma konuşmaktan vazgeçin... Çünkü ben, biz, bizler, siz olamayacak kadar vicdanımızı kaybetmedik. Tüm dünya duysun, tüm Türkiye duysun... "Barış ve demokrasinin" gerçek savunuculan, yani bizler, yani "öteki Kürtler", yani vicdanını kaybetmeyen, silahı da, öldürmeyi de, ölümü de lanetliyoruz... 13 askeri şehit edenleri kınayamayacak kadar cesaretten yoksun olanlar... Artık susun... Cesaretinizi, yüreğinizi, vicdanınızı Kandil'e çıkarak, 13 şehidin hesabını tetiği çektirenlere sorarak test edin. Gün vicdanlarını yitirenlerin günü değil... Gün cesaretli, vicdanlı insanların günü... Gün, bağrımıza düşen ateşi söndürme günü... Gün barış günü... Silahları susturma günü... Gün sağduyu günü... Öldürülen PKK'lıların yaşam hakkını nasıl savunuyorsak, ölümler dursun, analar ağlamasın diyorsak, aynı sözleri, şehit edilen askerlerimiz için de söylüyoruz... O çocuklar bizim.. O çocuklar hepimizin... Hiçbir ölümü kutsamıyoruz... Ölümlerin arkasına sığınmıyoruz... Kanla beslenmiyoruz... Ve bir kez daha tekrarlıyoruz... Gün onurlu, vicdanlı Kürtter'in ayağa kalkma günü... Gün, bu ülkeye barış gelecekse "Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyız" diyen, diyecek onurlu Kürtler'in seslerini yükseltme günü... Gün, barışı bu ülkenin tüm dağlarına getirme günü... Gün, analann gözyaşını dindirme günü... Yanan ekmek fotoğrafına iyi bakın... Biz ki yıllarca "Kürt-Türk" olarak bir lokma ekmeğimizi paylaştık... Bugün ne oldu da paylaştığımız ekmeği "yakacak" duruma geldik... 13 askerin şehit edildiği, iki PKK'lının öldürüldüğü olay yerindeki "yanık ekmeğe" iyi bakın. "Barış ve demokrasi" kelimelerinin arkasına sığınan vicdansızlara bir kez daha sesleniyoruz... Adımıza konuşma hakkından artık vazgeçin... Çünkü siz ve sizler "barış ve demokrasi" kelimelerinden bile korkacak kadar korkaksınız... MEHMET BARANSU - TARAF