Tüketim-sunumla bağlantılı olarak ramazan mı olmalı şeker mi, görüşlerine yol açan adaşı misal neden "inek veya koyun yahut deve ama hiç olmadı et bayramı" denmediği boş akıllara takılan tezatlar dolu zamandır. Yılda iki defa kılınan namazla başlayıp, kanla devam eden, kavurmayla biten gündür. Bazılarının da “şuan 150 bin TL lik ev kredisi, 30 bin TL lik araba kredisi borcum var, bana kurban düşmez diye kendi kendilerine fetva verdikleri mübarek gündür. Ee peygamber ne güzel demiş: “ İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanırsınız.” Sözünün tam 12 den vurduğu andır. Öncesinde hayvanların kaçtığı ve haberlere konu olduğu 4 gün boyunca boynuzlu dört ayaklıların kaçıp, iki ayaklıların kovaladığı, “deli dana” tabirlerinin başlığıdır bu bayram. Geleneksel yemeği kavurma olan, sokaklarımızın sakat parçalı kan oluklarının çağladığı bir an. Çılgınlar gibi et yeme ve doğaldır ki hemen akabinde mide fesadı, tansiyon veya kolesterol patlaması ile “hasta olma bayramı” da desek abartmış sayılmayız herhalde. “Açları doyurmak” başlığı altında, aslen kesilen hayvanın çoğunun dağıtılması gerekirken bunun aksine: “amaan bizde keselim Ahmet, derin dondurucuya atar aylarca yeriz.” mantığına sahip İslamın şartlarından biri. Yani kesilen etlerin fakirlere dağıtılmayıp, 3 te 3 ünün da saklandığı veya çeşitli yerlerinden sucuk ve sucuk içi yapılan bayramdır. Aslında büyük baş ile küçükbaşın kurban edilmesi kriterlerinden çok, bir kaç senedir genelde 9 gün süren uzun tatillere denk geldiğinden ve trafik kazasında ölen kişi sayısının yıllık ortalama üzerinde olduğundan toplu kurban katliam haftası" olarak da isimlendirmek daha uygun olur. Kendini bilmez ama kasap olduğunu sanan ve testere filmini senaryosunu kıskandıracak nitelikte oskarlık kasapların boy gösterdiği zamandır. Her yıl sevaptan çok günaha girdiğimiz daha da ötesi elinde bıçak ile kurbanın başını okşayan mı dersiniz, elinde mangal ile kurbanın karşısına geçip “ az sonra beraberiz” diyenleri mi dersiniz, arka ayaklarından havaya kaldırarak kurbağa yürüşü ile sürükleyenleri mi dersiniz”¦ Öte yandan daha hayvan canlıyken kırılan bacaklar, kesilen tendonlar, kafasına sıkılan danalar, kesik başla sokak sokak gezen koyunlar, hatta içinden yavru dahi çıkan kurbanlıklar ”¦ Kısaca her sene onlarca kişinin kurban keserken kurban olduğu bayramdır. Ve nedense ilahiyatçıların yerine sanatçı diye tabir edilen zanaatsızlara mikrofon uzatılıp soru sorulduğu, görüş alındığı iki cins Abdurrahman Çelebilerin kol gezdiği zamandır. Nedense kurban bayramında birden hayvansever kesilenlere, Katliam diyenlere, "hamburgerleri yerken böyle dırdır etmezsin ama" diye ithaf edilmesi müstahak olan bir bayramdır. Aslı Sosyal bilimci, fotokopisi İlahiyatçı olan “beyaz ama siyah- Yaşar ama yaşamaz” prof.ların tavsiyesi üzerine geçen sene tavuk kesenlerin bu sene ne keseceklerini merak ettiğim bir zamandır bu bayram. Müslüman âleminin H.z İbrahim'in rüyasında gördüğü üzere Allah'u telala istiyor diye oğlunu kurban edecekken, bu imtihan sonucunda Allah'ın gökten bir koç indirmesi ve yerine onu kesmesi menkıbesini bilmeyenlerle dolu bir zamandır. Ne bilenlerin bilmeyenlere, ne de bilmeyenlerin öğrenmemeye çalıştığı zilhicce ayının 10. günüdür. iki üç gün önce eve getirilen, çocuğun duygusal bir bağ kurduğu hayvani keserken, ona : -"gel yavrucum bak deden koyunu kesecek. Şimdi öğren nasıl oluyormuş. Büyünce sende keseceksin." denilen ve yavrucağın bütün çocukluğunun ve uykularının obsesif duruma sokulduğu bilgisiz ve ilgisizlerin zamanıdır. Bunu hayvan katliamı olarak değerlendirmek, öyle algılamak ya da öyle olduğunu varsayıp bazı değerlere saldırmak hiçte adil değildir. Burada amaç açıktır; yardımlaşmak, paylaşmak, inanılan dinin gerektirdiğini yerine getirmek. Bazı kendini bilmezlerin, yaptığı eylemin amacının farkında olmayanların gösteriş uğruna hayvanları katletmesi, işkence yapması ne yazık ki söz konusudur ancak bunu bir kesime mal etmek ve bu kesimin inanışının bir sonucu olarak nitelemek tamimiyle art niyetten kaynaklanmaktadır. Şunu da unutmamak gerek, yediğiniz etlerin hiçbiri bir canlının hayatına son vermeden sofranıza gelmez. Ölen hiçbir hayvan da acı çekmeden ölmez. Tabi bu acı kavramını hayvana eziyet, işkence boyutuna taşımamak lazım. Bu boyutta da güzel dinimize, çirkince zarar verdiğini de unutmamak gerek. O zaman doğrusu şudur ki: H.z ve oğlu Hz. İsmail mutlu bir yaşam sürmektedirler. Hz. İbrahim 'in Mekke'de olduğu günlerden bir gece bir rüya görür. "ey İbrahim! Allah, oğlun İsmail 'i kurban etmeni emrediyor" şeklinde bir cümle işitir. Dehşet içinde uyanır. Rüyanın Allah'tan mı yoksa şeytandan mı geldiğini anlayamaz. Fakat içine düşen şüphe onu kemirmeye başlar. Rüyayı gördüğü vakit kurban bayramının iki gün öncesi olan zilhicce ayının 8.günüdür. Ertesi gün (zilhiccenin 9.günü) yine aynı rüyayı görür. Derken bir sonraki gece yine aynı rüyayı görür (zilhicce 10.gün) Artık rüyanın Allah'tan geldiğine emindir. Artık yapması gereken oğlunu Allah yolunda kurban etmektir. Allah burada Hz. İbrahim 'i denemek istiyordu. Allah Hz. İbrahim'i kendine halil yani dost seçmişti. Hz. İbrahim bu büyük imtihan karşısında ailesinin ne tepki vereceğini çok merak eder. Çünkü Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail de meydana gelebilecek en küçük bir isyan büyük günah olacaktı. Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail'den bir gün bıçak ve ip almasını söyler. Birlikte oduna çıkacaklarını belirtir. Bu onların her zaman yaptıkları rutin bir şeydir. Hz. İsmail şüphelenmez durumdan. Yol boyunca ilerlerlerken Hz. İbrahim yavaş yavaş konuyu oğluna açmaya başlar. Büyük bir imtihana tabi olduklarını belirtir. Hz. İsmail de babasının anlattıklarına karşılık en ufak bir korku ve heyecan olmaz. İşte o sırada şeytan Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in karşılarına çıkar. Önce Hz. İbrahim'in yanına uğrar. Babalık duygularından yararlanarak onu tahrik etmeye çalışır. “Allah hiç öyle şey emreder mi sakın oğlunu kesme” der. Fakat Hz. İbrahim şeytanı yanından kovar. Aynı şeyleri Hz. İsmail'e de söyler bu sefer şeytan. Fakat Hz. İsmail'de şeytanı dinlemez ve yerden aldığı 7 adet taşı şeytana atar. Şeytan ümidini kesmez bu seferde Hz. Hacer'in yanına gider. Fakat onu da ikna edemez. Böylece şeytan her üçü tarafından da kovulmuş olur. Hz. İbrahim oğlunu sağ yanına yatırarak Allah'ın emrini yerine getirmeye hazırlanır. Oğlunun gözlerini bağlar. Bıçağı boynuna uzatır. Yer Mina'dır. (şimdi kurbanların kesildiği yer) bıçak kesmez. Çünkü Allah'ın istediği, Hz. İsmail 'in kurban edilmesi değildir. bu olay Hz. İbrahim ve ailesinin sadakat ve sabırlarını meleklere ve bütün insanlığa göstermektir. Hz. İbrahim bıçağı 2. kez Hz. İsmail'in boynuna uzatırken bir ses duyar. "ey İbrahim! Allah 'a ne kadar bağlı bir kul olduğunu ispatladın. İsmail'i kesmene gerek yoktur" der. Hz. İbrahim sesin geldiği yöne bakar ve gökten Hz. Cebrail ile birlikte bir koçun indiğini görür. Hz. Cebrail, Hz. İbrahim'i bu müthiş sınavdan alnının akıyla çıktığı için tebrik eder ve cennette 40 yıldır beslenmekte olan bu koçu Allah yolunda kesmesini söyler. O günden beri Müslümanlar, Hz. İsmail'in kurtuluşunu kutlamak ve Allah 'a olan şükran borçlarını ödemek ve bağlılıklarını göstermek üzere, her sene aynı gün kurban keserler. Kurban kesmek hali vakti yerinde olan Müslümanlar için vaciptir. Ve başında bulunarak icra edilir. Hadisi Şerif de: (Ya Fatıma, kurbanının yanına git! Kesilirken orada bulun! Yere akacak ilk kan damlası ile, geçmiş günahların affedilir) [İbni Hibban]