Nasıl ki, okullarda her sınıfın, her dersin imtihanları farklı farklıdır. Aynı onun gibi, herkesin imtihanı kendi kapasitesine göredir. Herkes durumuna uygun bir şekilde imtihana tabidir. “Allah kimseye gücünün yettiğinin üzerinde bir yük yüklemez.” Bu ilahî bir kuraldır. Bu kuralı tefekkür eden ve kainatı, dünyayı müşahede eden anlar. Zaten, ayet-i kerimelerde de bu kural Rabbimiz (cc) tarafından çok açık bir biçimde beyan edilmektedir. “Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar.” (Mü'minun Suresi, 62. ayet) “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.” (Bakara Suresi, 286. ayet) Yukarıda yazdıklarımızı özetlersek; “herkes kendisine verilen akıl, sağlık, gençlik, mal, mülk, eş, evlat, makam gibi nimetler ölçüsünde sorumludur.” Bunu daha kısa ifade edecek olursak; “her nimetin bir külfeti vardır”. Sanma ki, verilen nimetlerden dolayı hesaba çekilmeyeceğiz. Ahirette, “boydan postan, saçtan sakaldan, gençlikten, güzellikten, maldan mülkten, altından pusattan, tarladan bağdan bahçeden, velhasıl her şeyden milim milim, gram gram en ince ayrıntısına kadar, hesaba çekileceğiz.” Ah bunu bir idrak edebilsek. Belki de hiçbir mal-mülk, makam, şöhret istemeyiz. Sanmasın ki insanoğlu verilen nimetleri, yerim-içerim, gezerim-tozarım yanıma kâr kalır. Öyle bir şey yok. Her nimet karşılığında şükür ister. Şükürden sonra sabır ister. Nimetin şükrünü anladık da, “nimete sabır” nedir diye soracak olanlar olabilir. Nimetin sabrı onun gereklerini harfiyen yerine getirmek ve afetlerinden sakınmada azimli olmak, nimetin karşısında şımarmamak ve her zaman mütevazi davranmaktır. Evet, Dünyada, Rabbimiz (cc) tarafından bizlere sunulmuş sonsuz nimetler var. Tüm nimetlerin hepsi şükrü-sabrı gerektiriyor. Başta iman, sonra, sağlık, evlat, eş, gençlik, mal-mülk, mevki-makam, şöhret şükür ve sabır gerektirir. Bu saydığım nimetler içerisinde, özellikle para, gençlik, makam ve şöhret hem nimet, hem de birer afettir. Birer fitnedir. Bunlar çetin imtihandır. Bu nimetlerden daha önde ve daha zor bir imtihan da “kadınla imtihan olmaktır.” O başlı başına ayrı bir yazının konusu olabilir. Kadınla imtihan konusunu ayrı bir başlıkta ele almak gereğini böylece belirttikten sonra, Peygamber Efendimiz (sav)in mal-mülk, gençlik, makam ve şöhretle ilgili uyarılarından bir kısmını burada hatırlatalım: 1-“Geçmiş ümmetlerin her birine fitneler verildi. Benim ümmetimin fitnesi, mal, para toplamak olacaktır.” 2- “Mal ve şöhret hırsının insana vereceği zarar, iki aç kurdun bir koyun sürüsüne saldırdığı zaman vereceği zarardan daha çoktur.” 3- “Gençlik delilikten bir şubedir.” Bu üç hadis-i şerif, bu nimetlerle imtihanın ne kadar zor ve çetin olduğunu başka söze hacet bırakmayacak ölçüde ortaya koyuyor. Bu zorluğu düşünen bir insanın normalde bu nimetlerden kaçınması gerekir. Ancak, nedense, hem para, mal-mülk, hem gençlik, hem makam ve şöhret hepimizin düşünmeden, gözümüz kapalı bir şekilde istediğimiz nimetlerdir. Çok ilginç değil mi! Bu nimetlerin tehlikesine dikkat çekmek için ciltler dolusu kitaplar yazılsa yeridir. Ciltler dolusu kitaplar yazılsa da konu döner dolaşır aynı yere gelir. O da şudur: “parayla, mal-mülkle, gençlikle, makamla ve şöhretle imtihan olmak, dile kolaydır. Ancak dünyadaki en büyük olaydır.” Var mı bunun ötesi! Yazımın genelinde bu nimetler konusunda korku ve uyarı öne çıktı. Bu nimetlere karşı korkutmak ve uyarmak elbette gereklidir. Belki de daha fazla korkutmak ve uyarmak gereklidir. Çünkü konu çok ciddi ve mühimdir. Bu kadar korku ve uyarıdan sonra, ümit vermek gereklidir. Zaten, “mü'min korku ve umut, havf ve reca arasında gidip gelen kişidir.” Bu nimetler karşısında başarılı olmak elbet mümkündür ve kolaydır da. Başarı yöntemi basittir: “İlim, takva, sabır, şükür üzere olanlar bu nimetlerle olan imtihanı başarırılar.” Rabbim(cc)den dilerim ki, hepimiz, tüm nimetlerin hakkını veririz ve imtihanı da başarırız.