Bu şiirimi tekrar okudum. Ve şöyle bir düşündüm. Bu şiiri yazdığım günden beri, ne değişti? Neslimize sahip çıkabiliyor muyuz? Ana-Babalar ve tüm toplum olarak gençlik ile daha fazla ilgilenebiliyor muyuz? Gençlik geçmişe göre daha iyi bir durumda mı, yoksa daha da başıboş ve daha da sefil bir halde mi? Gençliğimiz eskiye göre, maneviyattan daha uzak mı, yoksa maneviyata daha yakın mı? Bu soruların cevabını, bu hususta düşünen herkes az-çok biliyordur. Kim ne düşünür, kim ne cevap verir bilemem de, tek bildiğim gençlik ve nesil geçen beş ya da on yıl öncesine göre daha başıboş ve daha sefil durumdadır. Maalesef gençliğe gereği gibi sahip çıkamıyoruz. Gereği gibi sahip çıkamadığımız için de, gençlik, çoğunlukla manevi açıdan büyük bir boşluk içerisindedir. (Tabi, bu arada belirtmek gerek ki, pırıl pırıl bir gençlik ve azınlıkta da olsa manevi değerlere sahip bir gençlik yine toplumumuzda çok şükür mevcuttur) Tarihinden, köklerinden ve maneviyattan uzak bir nesil maalesef çoğunluktadır. Gençlerin büyük ekseriyeti maddiyat peşinde ve gündelik eğlence içerisinde sürüklenip gitmektedir. Bu hususta, bazı basit gözlemlerim var. Mesela, yatsı namazlarına gittiğimizde, camilerde namaz kılan tek tük gence rastlıyoruz. Eskiden daha çok gence rastlamak mümkündü. Şimdiki gençler, camide yatsı namazına değil, gece geç saatlere kadar internet kafe ve benzeri eğlence yerlerine rağbet ediyorlar. Camiler boş iken, eğlence yerlerinde gençler, tıklım tıklım doluşmuşlarsa, oturup düşünmek gerekir. Başka misal verelim. Şehir kütüphanelerinde ödev dışında, gönüllü olarak kitap okuyan ve araştıran gençlere çok sık rastlıyor musunuz? Ancak, kafe ve benzeri eğlence yerlerinde gençlere daha çok rastlıyorsunuz. Bu gençlerin büyük çoğunluğu, toplumun hayrı ve menfaati için fikir üretmekten ve geleceği planlamaktan aciz bir durumdalar. Günübirlik ve idealsiz yaşamaktadırlar. Manevi bir altyapıdan çoğunlukla yoksun durumdalar. Şimdi bu noktada, asıl söylenmesi gerekeni altını çizerek haykırıyorum: “Geçmişte mevcut olan ve günümüzde daha da artan gençlikteki manevi boşluktan gençlerimiz sorumlu değildir.” Gençliğe ve nesline sahip çıkamayan ana-baba, öğretmen-veli, amir-memur velhasıl herkes, yani bizler sorumluyuz. Öyleyse, gençlerimiz ve maneviyat noktasındaki durumumuzu ciddi bir şekilde sorgulamalıyız. İşte bu şiir bir sorgulama için bundan 6-7 yıl önce yazıldı. Yine kendimizi sorgulayalım. NESLİ DÜŞÜNDÜK MÜ HİÇ Ağacı tohum, tohumu toprak saklar. Nesli kim saklar, düşündük mü hiç? Ekini tane, taneyi başak saklar. Nesli kim saklar, düşündük mü hiç? Nice evler, saraylar, köşkler yaptık. Hayran hayran baktık, nerdeyse taptık. Nesle yol göstermedik, onlarla saptık. Neden gaflete daldık, düşündük mü hiç? Yollar, köprüler, koca şehirler kurduk. İş mâneviyata gelince, birden durduk. Azdık, şımardık, ta en dibe vurduk. Esfel-i sâfilîn nedir, düşündük mü hiç? Zamane dedik, hoş gördük anasını üzeni, Bana ne dedik, es geçtik garipleri ezeni, Şahane dedik, alkışladık başıboş gezeni. Nerden çıktı bu nesil, düşündük mü hiç? Buzdolabına koyduk, bozulmasın diye eti. Vücudumuz bozulmasın diye, yaptık diyeti. Ya nesil bozulmasın diye bu dini, diyaneti, Niçin öğretmedik niçin, düşündük mü hiç? Ana kızına, baba oğluna bakmazsa, Gelecek büyük tehlikeyi çakmazsa, Gidişatı durduracak bir yiğit çıkmazsa, Hâlimiz nice olacak, düşündük mü hiç? Nesil bize emanet, ah bir anlayabilsek. Halimize gülmeyip te bir ağlayabilsek. Şeytanın elini-kolunu bir bağlayabilsek. Büyük düşman kim, düşündük mü hiç? İnsana gereken o ki, artık bıraksın inatı. Ahirette fayda vermeyecek saltanatı. Sandalî özüne dönse görecek kâinatı. Ahsen-i Takvim nedir, düşündük mü hiç?