Güzel bir albenisi olan bu kitabı Galip Hasan Kuşçuoğlu yazmış. Yazarımızı tanımak için hayat hikayesine biraz göz atacak olursak; çevresinde Galip Efendi diye tanınan yazarımız 1919 yılında dindar ve tasavvuf ehli bir ailenin çocuğu olarak Çorum'da doğmuş. Anne ve babasının yakınlığından dolayı kendisi de tasavvufi bir ortamda yetişmiş olan Galip Efendi, yine tasavvuf ehli olan bir ailenin kızı ile evlenmiş ve ailesinin geçimini yerleştiği Ankara'da uzun yıllar mobilya ustası olarak sürdürmüştür. İçindeki tasavvufi arzu ve iştiyakın tazyikine daha fazla dayanamayıp 1950 yılında Maraş'ın kahramanlaşmasını sağlayan kurtuluş mücadelesinin manevi komutanı olarak nitelenen Ali Sezai Kurtaran Hoca'nın halifesi ve yine Kahramanmaraş'lı olan H. Mustafa Yardımedici Efendi ile tanışıp onun tasavvufi terbiyesinde yetişmiş olduğunu bir övünç vesilesi olarak öğreniyoruz. Galip Efendi, dini konularda okumuş olduğu kitaplardan oluşan kütüphanesi ve tedrisinde bulunduğu Allah dostlarından dinledikleri ile tasavvuf konusunda söz sahibi olarak çevresindeki gönül insanlarına irşat görevini ilerleyen yaşına rağmen sürdürmektedir. Bu irşat faaliyetlerini yürütürken, insanlarımızın İslâm'ı doğru anlama ve yaşamaları yönünde gayret göstermektedir. Hatta din ve tasavvuf konularında bildiklerini çevresine hiç çekinmeden, ama insanları da korkutmadan, tatlılıkla anlatmaktadır. Kendisi ve genel başkanı olduğu vakfı siyasetten uzak tutma konusunda azami derecede hassasiyet göstermiştir. Aynı zamanda bir demokrasi ve teknoloji hayranı olan bu gönül dostu insan, bilgisayar teknolojisinden de yeteri kadar faydalanarak görüş ve düşüncelerini vakfa ait olan www.galibi.com sitesinde ziyaretçilerle paylaşmaktadır. Halen Ankara'nın Mamak ilçesindeki Hüseyin Gazi semtinde ikamet etmekte olup içinde cami de bulunan bir külliye konumundaki vakıf genel merkezi de burada yer almaktadır. Yazar ile ilgili olarak yaptığımız araştırma sonucunda en önemli gayelerinden birisinin de insanların İslâm'ı, tasavvufu ve hayatı doğru öğrenerek, hurafe ve bidate kaçmadan, bilim-teknoloji ve sosyal gerçeklerle tenakuza düşmeden yaşamaları için çaba sarf etmek olduğunu ve gönül kapısının herkese açık olduğunu ilan etmiş olduğunu öğreniyoruz. Muhtaç olduğumuz kardeşlik kitabından aldığım notlardan bir kısmını özet olarak aşağıya almak istiyorum. “Yeniliklere ve gelişmeye açık olunmalı. Dün gavur icadı diye ilgi duyulmayan, hatta eve alınmayan teknolojik araçlar ve bazı mesleklerle bugün için iç içe olmadan edemiyoruz. O zaman bu anlayış ve metodu değiştirmemiz gerekiyor. Her teknolojik gelişme, insanlık ve Müslümanlığın yararlanacağı bir yöne getirmeye çalışılmalıdır.” “Toplumlar arası dinde düşmanlık, dini tam ve doğru anlayamamaktan kaynaklanmaktadır. Bu yanlış anlaşılmadan dolayı, Hristiyan alemi engizisyonlara gitmiş ve haçlı seferlerini başlatmıştır. Eğer doğru anlaşılıp Hz. İsa (a.s) dan sonra Hz. Muhammed (s.a.v)in geldiğini kabul edebilselerdi bunlar olmayabilirdi. Allah(c.c.)ın gönderdiği elçilerin elçiliklerinde fark yoktur. Çünkü Allah Teala:”Evvelki gelenleri tasdik, sonraki gelenleri de müjdeleyici olarak gönderdik.” buyurarak bunu doğrulamıştır.” “Peygamber efendilerimiz (a.s.) günah işlemekten masumdurlar. Ama onların varisleri olan evliyalar ise öyle olmayıp günah işlemeye müsaittirler. İrade ve manevi dereceleri nispetinde nefislerini haramdan korumaya çalışırlar. Cümlesine de hürmette kusur işlemeyelim.” “Allah'a inanmaya, bilgi ve kültürü müsait olup da inanmıyorum demeyi medeniyet ve ilericilik zanneden Allah'ın kulları, lütfen nefsinize merhamet ediniz. İndi ilahiden verilen bu fırsat bir daha elinize geçmeyebilir, uyanın lütfen. Kurtuluş; ilim, irfan, haram olmayan güzellikler, Yaratan'ı inkar etmeyen gün ve geçerli olan teknoloji medeniyettir. Cehalet ise, beni ademde kalıcı değil geçici olarak halk edilmiştir. kul, iradesiyle elde edeceği güç ve mücadele ruhu ile ademlikten Hz. İnsan olabilir.” “Yer yüzü ve gökteki ayetleri her insan okumaya muktedir olmadığı için Allah Teala hazretleri peygamberler ve varislerini yardımcı kılmıştır ki istisnasız bütün insanlar istifade etsinler diye”¦ Sakın bu sebeplerin zuhur ettiği bu kişiler, Allah'a eş koşarak ilahlaştırılmasın. Bir yere kadar bilmeden ve samimiyetten dolayı böyle bir hataya düşüldüğü kabul edilerek mazur görülse bile yine de dikkat edilmelidir.” “Aşkı ilahinin öğrenim dalı tasavvuftur. Öğretmenlerine mutassavvıfîn denir. Yol ismi tarik olup bu yolların tümüne tarikat denir. Bu yolun talebesine derviş, okuduğu günlük dersine ise vird denir. Dervişin virdi, Hz. Allah'ın bahşettiği ihsan eylediği aşk rahmetidir. Nev'isini ve adedini Peygamber efendilerimize, Peygamber efendimizin de(s.a.v.) dervişin indi ilahiden vazifeli kılınan mürşidi, bu rahmeti ilahiyeye vesile kıldığı ehli aşka lutfedilen avama dahi ihsan edilen rahmeti ilahidir. Cümlesi vesile ile elde edilir.” “İslâmiyet'i: yaşanmayacak şekilde gösterme, kulu Allah'tan kaçırma, cehennemi anlatmaktan cenneti anlatmaya fırsat bulamama ve daha çok dinin katı kurallarını anlatma gibi yanlış metotlar yerine; Allah Tealanın rahmetinin sınırsız olduğunu, ilk insan olan Hz.Adem'i (a.s.) rahmetinden halk ettiğini, görülen ve görülmesi mümkün olan güzelliklerin olduğunu, dostluk, kardeşlik ve insanlığı, ahiret erzakının dünyada kazanılabileceğini anlatmak gerekir ki insanlar Yaratıcısı'nı, Peygamberlerini ve bu dinin hizmet edenleriyle birlikte tüm mensuplarını sevebilsinler.” “Memleketimizde kendilerini aydın olarak tanımlayan ve öyle kabul edilen bir kısım okumuş-yazmış insanlar Atatürk'ü kendi anlayışlarına göre adeta ilahlaştırmada ne kadar ileri giderlerse o kadar aydın olunacağından hareketle görüş ve davranışlar sergilediler. Yine kendilerini dindar olarak tanımlayan ve öyle kabul edilen bir kısım insanlar da Atatürk'ü ne kadar küfrün içinde gösterirlerse o kadar alim olacakları düşüncesiyle hareket ettiler. Her iki kesim de kendi görüş ve düşüncelerini uygun ortamlarda ispata çalıştılar.” “Bir insan kâlbini göz yaşları ile suladığı zaman yaptığı duayı kainat bilir. Bu göz yaşına Hakk yolunda, Allah için kıyamayanlara aşk yolunda sefer haram kılınmıştır. Allah için akıtılacak göz yaşı, belli bir maksada istinaden değil, yalnız rızai Bari için olmalıdır. Yoksa bu göz yaşı sadece gözleri sulandırmaya yarar. Çünkü; göz yaşla dolup, kâlp hissettiği zaman benlik gider. İşte, o vakit kul Allah ile konuşmuş olur. Bu hal ise mü'minin miracıdır. Bu tür göz yaşının tadı Allah'tan gayri için dökülen göz yaşı gibi olmayıp acı-ekşi-tuzlu değil tatlıdır. Geliş kanalı farklıdır.” “Bazıları aşkı mecazi ve ilahi olarak ikiye ayırır. Hayır aşk birdir ve ilahi olandır. Mecazi olan ise sadece arzu ve istek olup aşk değildir. Çünkü o istediği arzusuna kavuşunca biter ve yeni yeni istekler ortaya çıkar. Ama ilahi aşk, aşık olduğu ilah'ına yaklaştıkça ve O'nu tanıdığı oranda artar.” “İradeden yüz çevirip mücerret ilmi isteyen bazı kelamcılar, İlimden vaz geçip yalnız iradeyi talep eden bazı tasavvufçular, Peygamber efendimizin(s.a.v) getirdiğine aykırı irade ve ilmi isteyen bid'at erbabı, Allah'u Tealanın varlığını kabul edip şeriatı ile yükümlü olduğu Peygamber Efendilerimizin(a.s) getirdiği şeriatı kabul etmeyen bazı felsefecilerin delalette olduklarını gerçek ilim sahipleri kabul etmektedirler.” Gibi görüş ve düşünceleri kitapta yer almaktadır. Vakfın Camisinde kendine has üslubu ile yapmış olduğu sohbetlerinden derlenen CD kayıtlarını da vakıf şubelerinden ve vakfın www.galibi.com adresinden temin etmek mümkündür. Yine aynı kitaptan Şanlıurfa'ya yaptığı bir ziyarette gördüğü rüyasında kendisine:”Peygamberler yurdu bu beldenin kutsiyetini ve değerini bilseniz, ihramsız girmezsiniz.” Uyarısı yapılmış olduğunu öğreniyoruz. İlk baskısı Kuşçuoğlu vakfı yayınlarından çıkmış olan bu kitap setinin ikinci baskısı Uludağ yayınlarından çıkmıştır. Selam ve dua ile”¦