Sabah ezanı tarlasında ekin başaklarını seven, hasat zamanını ve çıkan buğdayların tonuna bağladığı düğünü, nişanı, bayramı, evin üst katını, istenilen arabanın parasını buğday başağına sığdırabilen bir kabiliyet”¦ Tertemiz nasırlı elleriyle küreğin şekliyle özdeşleşmiş kalın , kaba ama içinde yürek sıcaklığı barındıran o eşsiz eller”¦Alındaki çatlakların derinliği yaşanılan olayların derinliğiyle zihinde eğleşme süresine paralel sıkıntı yumağının çileli ipleri”¦ Her acının tadını bilen, hayatın en ağır yükleri altında beli hafif çökmüş ama gözlerin ve kaşların hala şahin gibi baktığı, ateşinin ferinden hiçbir şey yitirmeyen azim , karar ve sabrın ağırlığı mest eder, demine doymuş bir bardak çay gibi”¦ Adım atışında bile bir ağır vakarlık”¦Sanki ayağını sürüdüğünde tüm tabiatın arkasından yürüdüğü, denizlerin çılgın dalgalarını dahi dize getiren, kalın siyah kaşların altındaki heybetli duruş, çılgın bir atı bile dize getirecek bir süzme bakış altından sızar gönlünüzün derinliklerine”¦ Hareketlerindeki ağırlığın kaynağı yaşamı boyunca boynuna takılan halkalardan olsa gerek”¦ İpler sadece kendi elinde olsa belki de daha dik duracaktı”¦Kader bir taraftan yüklendi sebepler asıldı boynuna uçup havalanmasın diye gökyüzüne”¦En büyük imtihan sorusu hanımı oldu sonra sorumsuzca davranan ve kendi boynunu büken en büyük halka oğluydu”¦ Böyle basit olmayan sorular karşısında dahi kararsız davranmayan “tamam ,sorun etmeyin,hallederiz” tavırları hep gülümsetip sıcak bir sarılış bırakır arkasında o çaresizce bakan yüzlerde yeniden doğdurur o eşsiz güneşi”¦ En helal ekmek onunkisidir, çünkü tek tek emeklemiştir buğday tanelerini hatta o unun içerisindeki tat onun terinin tuzudur”¦Yani kendinden katmıştır hayatı, hayata”¦ Hele vermekten aldığı lezzetin tadı tüm ufkunda dalgalanan şeref madalyası gibi rehberlik eder genç fidanlara”¦Paylaşıldığında, azaldığında çokluğun anlamı yerini bulur da bencilliğini utandırır ayaküstü keyfiyete”¦.Kaybettim, zarar ettim, heba ettim, verdim kelimelerini başka bir aleme kaldırmış da kullanmazmış gibi kelime seçer konuşmasında tarlasından taş ayıklar gibi dilinden ayrıkotlarını kökünden söker atar”¦ Onun cebi geniştir şalvar cebi gibi el attıkça bereketlenir vermek, dağıtmak için dikilmiştir, gösteriş bataklığının sivrisineklerine köpeğinin bitleri kadar ehemmiyet vermez, verenle de eğlenmez”¦ O sessizliğiyle etrafa mesaj yayan ayaklı bir posta, ibretlik bir numune, o bir seven, o bir baba , bir insan ve kul ”¦.