Nüfus cüzdanımızda yazıyor dinimiz, yüreğimizde, suretimizde yaşantımızda değil. Senin adını inşallah ve maşallah derken kullanıyoruz en çok. Zikirlerimiz, fikirlerimiz, sözlerimiz öyle uzak ki senden”¦ Sevgimizi, Sana, peygamberlerine, sahabelere vermek dururken, sana inanmayan, seni inkar edenlere vermişiz. Duvarlarımızı senin sözlerinle değil, seni sevmeyenlerin resimleriyle doldurmuşuz. Belki de duvarları kapattığımız posterler kapatıyor yüreğimizdeki imanı. Sana inanmak, Sana güvenmek, dayanmak Sana”¦ Öyle tevekkülsüzüz ki, her şey kendi elimizde sanıyoruz, çırpınıp duruyoruz anbean. Sonunda anlıyoruz her şeyi yapabilecek güçte olmadığımızı, bizi ve hayatımızı kontrol eden bir gücün olduğunu. Sonunda anlıyoruz”¦ Bilmiyorum, anlıyor muyuz? Komşunun ikram ettiği, kapımıza kadar gelip verdiği tabağı boş göndermemek için elimizden geleni yaparken, Senin kaç tabağını boş gönderdik biliyor muyuz? Boş göndersek yine iyi, tabağı sana geri getirmeyi unutmadık mı? O nefsimiz ver ya o nefsimiz... Sana gelirken ayağımızı kaydıran, seni ararken bizi kandıran, Sende değilken, bizi Sendeyiz sandıran, bizi günaha, harama daldıran nefsimiz... Sana kulluk değil mi görevimiz, hayata geliş sebebimiz? Nefsimize mi kulluk olmuşuz yoksa ya Rab”¦ Tut elimizden, kurtar bizi günahlardan. Artık af dilemeye yüzümüz kalmadı. ”˜Nefsimizi ıslah eyle' ye dönüştü dualar. Affını kaybetmek istemiyoruz Rabbim. Bilmiyoruz ki daha ne tuzaklar hazırladı bize nefis ve şeytan. Onlar hiç ihmal etmiyorlar görevlerini, her an çalışıyorlar. Bu gün yorgunum, başım ağrıyor, bu kulu yarın günaha sokarım demiyorlar. Bizse yarın başlarım namaza, hele bugün bitsin de, bir dahaki maşımla veririm zekatımı, sadakamı demiyor muyuz hep? Ya Rab! Affını diliyor, inayetine sığınıyoruz, bizi çöllerde susuz bırakma. Bizi sensiz bırakma. Ne yapardık affın olmasaydı? Ne yapardık affın olmasaydı?