Her gün sabah güneşin doğmasına yakın yine o camilerden bir gerçek daha haykırılır, Kelime-i Tevhit ve arkasından yeni bir ölüm haberi, her yeni güne başlarken bu ikaz ve tebliğ ile ölüm haktır gerçeğini yaşarız. Ama ölen biz olmadığımız için bir anlık his o ortamı yaşama, sonrası hiçbir şey olmamış gibi, yine dört elle dünyaya sarılmak için evden çıkış ve malum hayat. Bütün bunlara rağmen, biliyoruz ki bu beden bir bütün gibi görünse de bu dünyaya direk olmayacak, neticede et ve kemik bir gün yok olup çürüyecek, ister dünyanın padişahı, ister en zengini olalım, isterse en fakiri ama Kuran'ın “ Nerede olursanız olun, (hatta) yüksek kalelerde bile olsanız, ölüm size yetişecektir.” Hitabına mahzar olan yine bizler olacağız. Ölüm hakikatini o an yaşamasakta gözümüz önündeki vefat eden insanlar, gecenin yeni bir güne, ağaçlar, çiçekler, meyveler ve hayvanlar, her an gözümüz önünde o ölüm hakikatini bizlere hatırlatıp dikkatli ol , hazır ol, diye bizlere o hakikati haykırıyorlar. Geçmiş asırlarda okuyor ve duyuyoruz ki ölümün gerçek yüzünü gören insanlar, büyük zatlar ecel gelmeden evvel ölmek istemişler, o ölüm hakikatinin bir an önce lezzet ve hazzını tatmak istemişler, Yusuf A.S. Mısır'a aziz oluyor yıllardır görmediği anne ve babasına kavuşacağı anda Allah C.C. dan ölümünü istiyor. İçinde bulunduğumuz dünyadaki hızlı gelişmeler, arkasından yetişemediğimiz her sahadaki yeni yeni buluşlar, bütün bunları tabiat olayları deyip onun arkasına sığınmamız, bizleri o ölüm gerçeğinden kurtaramaz, ecel gizli olduğundan her vakit bizi de bulur yakalar, önemli olan ölümden sonraki kabir kapısından, o hapsi münferitten kurtulmanın çaresini bulabilmek. Bediüzzaman'ın ifadesiyle “ ölümü düşünüp dünyanın fani olduğunu mülahaza (idrak) edip, nefsin desiselerinden kurtulmak.” Yoksa bunların dışında bir hayat hiç ölmeyecekmiş gibi dört elle dünyaya sarılmak ve Kur'an-ın “ ve ölüm sarhoşluğu hak olarak gelmiştir. O vakit ona ey insan işte bu kendisinden kaçıp durduğunuz şeydir.(denilir)” hitabına muhatap olmak. Bizleri dünyaya çağırıp, bütün mesaimizi ona sarf etmemizi, her türlü zevk ve sefa içinde hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya sevk edenlere, ahireti, imanı, itikadı, hatıra getirtmek istemeyen insi ve cinni şeytanlara tek söyleyeceğimiz şey hakikat olan onların dahi inkârına cüret edemedikleri ölüm ve kabir kapısını kapatabilirseniz, ölümü sizden ve bizlerden def edebilirseniz buyurun sizinle beraber eğlenelim, yoksa susun o hakikati haykıran ölümden sonraki hayatı ebediye yi bizlere müjdeleyen Kur'an-ı dinleyelim demeliyiz. Ölümü öldürmek evet önemli olan onu burada yapabilmek, Peygamberimiz A.S.M. bir hadisinde “ Ölüm boz renkli bir koç suretinde getirilir ve cennet ile cehennem arasında durdurulur ve boğazlanır. Sonra Ey Cennet ehli! Ebedilik var, ölüm yok! Ve Ey cehennem ehli ebedilik var, ölüm yok! Denilir.” Buyurmuştur, yoksa keşke, keşke dediğimiz zaman iş işten geçmiş olacaktır. Evet ne mutlu, hangi şart ve ortamda olursa olsun, o ölüm hakikatinin bilinç ve şuurunda olarak yaşayanlara”¦