Dilimizde Elçi kelimesi daha iyi karşılamaktadır da denilebilir. Peygamber, Resul ve Nebî diye de adlandırılmakta olup aralarında nüans farkı bulunmaktadır.Şöyle ki: Resul, kendisine Allah(c.c) tarafından kitap verilen, yeni ahkâmla gelen ve bunu insanlara tebliğ eden Allah(c.c) elçisidir. Nebi ise, müstakil şeriatı bulunmayan ve kendinden önce gönderilmiş olan peygamberin ahkâmı ile amel eden ve bunu insanlara anlatan Allah(c.c) elçisidir. Bilindiği üzere peygamberlik Allah(c.c.) vergisidir ve çalışıp çabalamakla peygamber olunması da mümkün değildir. Allah Teâlâ, dilediği kimseyi bu iş için seçer ve kimi seçeceğini de çok iyi bilir. Peygamberlerin(a.s) tebliğ ettikleri inanç esaslarında bir fark yoktur. İlk peygamber Âdem (a.s) ile son peygamber Hz. Muhammet Mustafa (s.a.v)in getirdiği iman esasları aynıdır. Yani Amentü'yü oluşturan Allah(c.c.), Melek, Kitap, Resul, Ahiret ve Kaza-Kader inancı hepsinde aynıdır. Değişen, dini konular ve hukuka bağlı konulardır.(1) Ancak toplumumuzda Peygamber denilince ilk akla gelen son Peygamberimiz olan ve ümmeti olmakla müşerref olduğumuz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) gelmektedir. İşte Allah Teâlâ'nın “Seni alemlere rahmet olarak gönderdim” müjdesi ile gönderilen bir peygamber'in(s.a.v) ümmeti olmak ne büyük şeref ve ne de büyük bir övünç kaynağıdır. Miladi olarak 20 Nisan'a tekabül eden dünyaya teşrifini idrak ettiğimiz ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Kutlu Doğum Haftası olarak bir dizi faaliyetlerin halkımıza sunulduğu bu hafta, dolu dolu geçirilmektedir. Hem il/ilçe müftülükleri hem de sivil toplum kuruluşları tarafından hazırlanan panel, konferans, konser ve mevlit gibi faaliyetlerden bir Müslüman olarak yeteri kadar istifade edilmesi gerekmektedir. İşte bu hafta ile ilgili olarak biz de Peygamberimiz(s.a.v)'in doğumunda yaşanılan durumlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. * Hz. Aişe Validemizin(r.a) rivayetine göre: Peygamberimiz'in(s.a.v) doğduğu gece Kureyşlilerin meclisinde bulunan Mekkeli bir Yahudi tüccar, bu gece sizlerden birisinin çocuğu oldu mu diye sordu ve onlardan bilmiyoruz cevabını alınca; Vallahi sizin bu kabahatinizden iğrendim diyerek bu gece bu ümmetin ahir zaman Peygamberi Ahmet(s.a.v) doğdu. O'nun iki kürek kemiğinin arasında kırmızımtırak ve üzerinde tüyler bulunan bir ben var dedi. Sonra evlerine dağılan halk, evlerinden soruşturunca Abdulmuttalip'in oğlu Abdullah'ın(r.a) bir oğlu olduğunu ve bebeğe de Ahmet adının verildiğini öğrenip bu yahudiye tekrar bildirdiler. Hz. Âmine'nin(r.a) evine gidilip yeni doğan bebeğin sırtındaki Nübüvvet Mührü'nü gören Yahudi fenalık geçirip ayıldıktan sonra “artık peygamberliğin İsrailoğulları'ndan gittiğini ve böylelikle kitabın ellerinden çıktığını, Arapların peygamberlikle bundan böyle kurtuluşa ereceklerini” büyük bir üzüntü ile belirtti. * İbni İshak'ın(r.a) rivayetine göre: Medine'de bir yahudinin başına toplanan Yahudi cemaatine hitaben:” Ahmed'in doğumunda doğacak olan yıldızı bu gece, doğdu.” * Kisra'nın sarayındaki yirmi iki şerefeden ondördü yıkıldı ve sekizi de ibret için ayakta kaldı. * İranlıların, bin yıldan beri hiç sönmeyen ateşgedeleri sönüverdi. * İran Hemedan ve Kum şehirlerinin arasında kalan Sâve Gölü'nün suyu çekildi. (bu gölün yerine bugün yer alan Sâve şehri kurulmuştur). * Suriye'de Şam ile Küfe şehirleri arasındaki taşsız bir çöl olan Semâve Vadisi'ni su bastı.(2) İslâm âleminin iftihar tablosu olan Hz. Peygamberimiz(s.a.v), dünyaya teşrifleriyle ve altmış üç yıllık ömrü boyunca bütün insanlığa örnek davranışlar sergilemiştir. O'nun hayatı, müstesna bir özellik arz etmektedir. O'nun hayatı okundukça insanların nazarında daha büyür; yakından tanıdıkça daha çok heyecan verir. O'nun hayatı muhabbet, şefkat, fazilet ve samimiyet dolu bir hayattır. Allah Teâlâ, kullarına olan nimet ve ihsanını O'nun la tamamlamıştır. O'nun azameti; en güzel usullerle, doğru yollardan insanlığı iyiliğe davet etmesindedir. Maddi bir keşmekeşlik içinde kıvranan insanlar için halâs yolu O'nun gösterdiği yol olup nur ve saadet O'nun izinden gidenlerin haz ve nasibidir. Beşer aradığı emniyet ve huzuru, feyz ve Fevzi O'nda bulur ve yine O(s.a.v), beşerin son mürşidi ve halâskarıdır. Evet, O'nun hayatında şaibe aramak, güneşte leke aramaya benzer. Çünkü O'nun hayatı Kuranı Kerimden aksedip ahlakı da Kuran ahlakıdır.(3) Hz. Aişe Validemiz(r.a): Hz Yusuf'un(a.s) güzelliğini görünce parmaklarını kesen ve acı hissetmeyen Mısırlı kadınlar, eğer benim Efendimin(s.a.v) güzelliğini görselerdi ellerindeki bıçakları kalplerine saplarlar ve yine acı hissetmezlerdi.(4) demiştir. “Gül kokusu Efendimiz'e(s.a.v) aittir” diye bir söz vardır. Söz doğru fakat anlamada bir yanlışlık var. Çiçek deyince akla gelen güzellik Farsçada GÜL demektir. Bizim gül dediğimiz çiçeğin Farsçadaki adı ise VERD dir. Dolayısıyla Efendimizin kokusu gül çiçeğinin değil, bütün çiçeklerin kokusudur.(4) şeklindeki farklı bir tespitle de karşılaşılabiliyor. Aynı kitaptan bir tespiti de almadan edemeyeceğim. İnsan birini seviyorsa ona benzemeye çalışır. Aşk, iki beden arasında cereyan eden değil, iki gönül arasında yaşanır.(4) Evet, Peygamberimizi(s.a.v) daha iyi anlamak, O'na olan sevgimizin daha da derunileşmesi için hakkında yazılmış kaynaklardan ulaşabildiklerimizi özellikle bu hafta içinde okumamız gerekli olduğunu düşünüyorum. Bir roman akıcılığında tanımak için eğer okunmamış ise rahmetli Necip Fazıl üstadın Çöle İnen Nur'unu okumanın hazzını tatmak gerek. O'nu derinliğine içimize sindirmek için M. Fethullah Gülen Hoca efendinin Sonsuz Nur'unu da geciktirmemek gerekir diye düşünüyorum. Her zaman ama özellikle bu hafta içinde Peygamberimizin(s.a.v) anlatıldığı hangi kitap, dergi ve gazete eklerinden O'nu okumamız/düşünmemizin sevgi ve şefaatini kazanma yolunda önemli bir adım olacağına inanıyorum. Bilindiği üzere her Müslüman, Peygamberimiz'e (s.a.v) olan sevgisini bağlılığını dile getirmek için neye gücü yetiyor ise o özelliğini ön plana çıkarmıştır. Ahmet Özhan, Mehmet Emin Ay, Sami Savni Özen ve bunlar gibi ismini sayamadığım nice muhterem insanlar naat, ilahi ve kasidelerle terennüm ederek dinleyenlerin gönül tellerini titretmektedirler. Yine saz sanatkârları maharetlerini-ustalıklarını ve gönlünden geçenleri kullandıkları müzik aletlerini dile getirerek dinleyenleri mest etmektedirler. Mevlithan ve hafızlar cami ve program düzenlenen mekânlarda o güzel ses ve icralarıyla insanları ötelerin ötesine götürmek için çırpınmaktadırlar. Eli kalem tutan veya dilinde ikna kabiliyeti olan âlimlerimiz/hocalarımız da bütün gayretlerini insanlığın hizmetine sunmaktadırlar. Bugün rahmetli olan o güzelim insanlarımız da hep O'nun(s.a.v) sevgisini kazanmak ve şefaatine lâyık olmak için ömürlerini geçirmişlerdir. Zamanı değerlendirme fırsatında olan bizler de o mübarek insanlar gibi rahmet ve şefaate mazhar olabilmemiz için; hangi söz ve davranışlarımıza başlayacak olduğumuzda Peygamberimiz(s.a.v) olsa nasıl söyler/yapardı şeklindeki kontrol süzgecinden geçirdikten sonra uygulamaya koymalıyız. Gönüllerin dupduru olduğu bu güzel haftanın hürmetine Allah'ım bu necip milletle birlikte dünya yüzündeki Müslümanlara sağlık, huzur, birlik, birbirlerini olduğu gibi kabul edecek gönül genişliği, çatışmasız-kavgasız-gürültüsüz bir hayat versin. İslam âlemini meydana getiren ülke insanlarını; değil gayrimüslime, diğer Müslümanlara bile muhtaç etmesin. İslâm âlemini meydana getiren aşiret, toplum ve ülke insanlarının, kendileri aralarında anlaşamayıp başkalarının müdahalesi ile anlaşmak zorunda hiç kalmasınlar inşallah. Rahmeti Rahman'a kavuşanları da Peygamberimiz'(s.a.v)in şefaatine, yüce Yaratıcı olan Allah'ın(c.c) rahmetine mazhar eylesin. Efendim karınca kararınca GÜL SEVERİZ dediğim şiirimi beğenilerinize sunuyorum. Selam ve dua ile”¦ GÜL SEVERİZ Gülüm deriz, candan sevdiğimize Gül severiz, gül koklarız, O diye. Gül sunarız bizler, sevdiğimize Gül severiz, gül koklarız, O diye. Bahçıvan gül eker ihtimam ile Gülü seven koklar ihtiram ile Gül günleri olur ihtişam ile Gül severiz, gül koklarız, O diye. Lale güzel, sümbül ne hoş, gül başka Dikenli de olsa yine gül başka O'na giden Muhammedi yol başka Gül severiz, gül koklarız o diye. O denince akla, gelir Medine İmkânı olanlar bir mülk edine Varsın muhabbetin orda tadına Gül severiz, gül koklarız, O diye. Mevlitler kandiller hep duygu seli Gözler buğulanır gönüller dolu Kutlu doğum günü, günün sembolü Gül severiz, gül koklarız, O diye. Allah'ım sevgini kazanmak için Böylece rahmete bezenmek için Sonunda Cennette gezinmek için Gül severiz, gül koklarız, o diye. Her yıl anıyoruz Efendim böyle Bizlere de n'olur şefaat eyle Behlül, ne söylersen gönülden söyle Gül severiz, gül koklarız, O diye. NOTLAR: (1) İslami Bilgiler Ansiklopedisi-Hikmet neşriyat Peygamber md. (2) İslam Tarihi-Mustafa Asım Köksal, Şamil Yayınevi 2.C. (3) Hz. Muhammed ve hayatı- A.Himmet Berki-O.Keskioğlu, Diyanet İ.B.yayn. (4) Muhabbet Peygamberi-Ö.Tuğrul İnançer, Sufi kitap