Şiir ve yazılarında farklı bir üsluba sahip olan üstadın külliyat diyebileceğimiz hacimdeki eserleri, kütüphaneler ile sevenlerinin kitaplıklarında yerini almaktadır. İnsanın ruhuna işleyen dörtlüklerinin yanı sıra Sakarya ve kaldırımlar gibi uzun şiirleri bile ezberden okunacak kadar benimsenmiştir. Bu cümleden sonra emekli öğretmen ağabeyimiz Necmettin Gevri Bey'in ilimizde düzenlenen bir salon programında Sakarya şiirini okurken heyecandan kalp krizi geçirip vefat etmesi unutulur mu? Allah(c.c) rahmet eylesin. Biz de bu çorbada tuzumuz olsun kabilinden gecikmeli de olsa birkaç anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorum. Yıl 1975 Adana'dayız. Kuruköprü semtindeki Deniz düğün salonunda, MTTB'nin organizesiyle konferans vermek üzere rahmetli Üstat Necip Fazıl davet edilmiş. Konuşma uzun sürdü tabii. Nasihatler ve telkinlerle dolu konferansından iki anekdot aklımda kalmış ve hiç unutmuyorum. - Başbakanlık ta yapmış olan rahmetli Ord. Prof. Sadi Irmak ile bir sohbet sırasında üstada soruyor. Siz aydınlarda namaz kılsın diyorsunuz ama camilerimiz o kadar temiz değil. Secdeye her varışımızda alnımızda toz toprakla kalkacağız bu nasıl olur? Üstadın cevabı çok enteresan: ”Siz değil üniversiteye profesör, ilk mektebe hademe bile olamazsınız.” -Rahmetli Alparslan Türkeş ile bir karşılaşmalarındaki sohbetlerinde:”Siz Adnan Menderes'e karşı 60 ihtilalını yapmakla, çelikten bir zırha kartondan kılıçla saldırmış oldunuz.” Deyince, bu anlamlı cevap, Türkeş Bey tarafından not olarak alınıyor. 1977 yılında Konya'da öğrenciyiz ve genel seçim kampanyaları hızla devam ediyor. Bilindiği üzere rahmetli Üstat 1977 seçimlerinde rahmetli Türkeş Bey ile mitinglerde konuşuyorlardı. Beraber olmaları yani seçimlerdeki destekleme gerekçesi olarak Rahmetli Üstat rahmetli Türkeş Bey'e “Türklük ve İslam hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye soruyor. Türkeş Bey de cevap olarak:”Biz Türklüğü camdan bir kâseye, İslam'ı da içindeki Kevser'e benzetiyoruz. Kâseye verdiğimiz değer, içindeki Kevser'den dolayıdır.” Diyor ve bu diyalogdan sonra 1977 seçimlerinde Üstat destek için mitinglere katılmış olduğu anlatılıyordu. Evet böyle bir seçim mitinginden bir gün önce öğleden sonra Konya'ya gelen Üstadı bir konferans için ikna etmişler ve akşam zafer meydanındaki saray sinemasındaki konferans için dinleyiciler özellikle de gençler salonu doldurmuşlardı. Üstat hoşlanmadığı için, Bozkurtlu tezahürat yapılmaması konusunda gençler sıkı sıkı tembihlenmişti. Güzel bir konuşma olduğu için sık sık alkışlanıyor ve bitmemesi için ne gerekiyorsa yapılıyordu. Yoldan geldiği için yorgun olan rahmetli, bir ara dinleyicilere saati sorunca konferans bitmemesi için bir saat öncesini söylediler. İyi erkenmiş diyerek konuşmasını sürdürdü. Belli bir süre sonra tekrar sorduğunda yine dinleyiciler saati yanlış söyleyince üstat yeleğin cebindeki kol saatine bakıp gülümseyerek “Yalan söylediniz ama Erbakan kadar söylemediniz.” dedi ve tekrar dinleyicilerden bolca alkış almıştı.(Erbakan Hoca'yı da rahmetle anıyorum.) Bir öğretmen arkadaştan dinlemiştim. Düzce veya Sakarya'da bir konferansta iken salondan birkaç dinleyicinin şekerleme yaptığını fark eden rahmetli Üstat hiddetlenerek “Siz uyuyun uyuyun hâlâ, dua edin ki ben dinsiz ya da komünist değilim. Yoksa elimden çekeceğiniz vardı” diyor ve dinleyicileri sitemli bir şekilde uyarıyor. Bolu Mengen'de İmam Hatip Lisesi bir tiyatro getirmişti. Rahmetli Üstadın Para adlı eserinin uyarlanmasıyla hazırlanmış bir tiyatro oyunu idi. İlçe protokolü, Okullardan idareci öğretmen, öğrenci ve veliler var salonda. Oyunun bir yerinde rol icabı oyuncu bir politikacıyı canlandırıyor ve kürsüde çeşitli vaatlerle dolu nutuklar atıyor. Bu arada seyircilerin arasından bir kişi “yalaann, in aşağı” diye bağırarak sahnedeki oyuncuya müdahale etti. Herkeste ani bir şok meydana geldi ve hep birlikte sahnedeki oyunu bırakıp o seyirciye bakmaya başladık. O günkü ilçe Kaymakamı (Şimdi Karaman Valisi Süleyman KAHRAMAN Bey), bağıran kişiye dönüp:”Otur yerine, sus bakalım.” diye sert bir şekilde ikaz etti. Tiyatro ekibinden bir görevli gelerek Kaymakam Bey'e “aslında o bağıranın da tiyatro ekibinden olduğunu ve rol icabı o şekilde davrandığını” söyleyince salonda bir gülüşme yaşandı ve oyuna devam edildi. Maraş'ta rahmetli adına düzenlenen ve başkanlığını Kayseri'den Şükrü Karatepe'nin üstlendiği bir sempozyuma katılmıştık. Yazarlar Birliği eski başkanı Mehmet Doğan, Yazarlar Birliğinin o günkü başkan Lütfi Şahsuvaroğlu ve birkaç konuşmacı daha var. Her konuşmacı üstadın farklı yönlerini anlattılar. Mesela biri Üstadın Anadolu yakasından vapura binmeden gazeteleri toplar ve boğazdan geçene kadar hepsine bakar ve vapurdan inerken iskelede bekleyen bir tanıdığına olduğu gibi verirmiş. Günlük olarak gazetelerin alış veriş bu şekilde devam edermiş. Bir başka durum da Paris'te düzenlenen bir yarışma sonucunu Üstada ülkemizden iki kişi dereceye girdi diyerek haber vermişler. Üstadın tepkisi ve cevabı “diğeri kim olmuş?” gibi, Üstadın hayatından önemli kesintiler öğrenmiştik. Sempozyumdaki konuşmacılar sözlerini bitirince çok nezih bir insan olan başkan, konuşmaların değerlendirmesini yaptı ve sempozyumun soru cevap kısmına geçildi. Dinleyicilerden bir beyefendi kalktı ve ”Maraş'ın en güzel ve uzun bulvarının adı Necip fazıl Kısakürek adını taşıyordu. Belediye yönetimi bu bulvarın büyük bir kısmını Alparslan Türkeş olarak değiştirdi. Bu durumu protesto ediyorum.” dedi. Bunun üzerine başkan o günkü belediye başkan yardımcısı rahmetli İsmail Akben Bey'e soruyu yöneltti. Rahmetli de nezaketle ayağa kalkarak ”Belediye meclisinde MHP'li üye arkadaşlarla çok iyi bir uyum içinde çalışıyorduk. Şehrimizle ilgili alınacak kararlarda o arkadaşlar bizleri genelde kırmıyorlardı, biz de onların bu yöndeki taleplerine destek verdik.” dedi. Tabi bu cevap aklıselimi rahatlattı ama yetinmeyen dinleyiciler de olduğu için bir süre daha bu konu karşılıklı olarak konuşuldu. Sonunda söz alan konuşmacılardan biri:” Eğer her ikisi de hayatta olsa ve bu konuyu tartıştığımızı görselerdi her ikisi birden bizlere sadece “OTURR” veya “YIKILL” derlerdi diyerek konuyu kapattı. Rahmetli üstadın Aynadaki Yalan adında fazla da hacimli olmayan bir kitabı var. Bu kitabı üç defa okudum hem de beynim zonklayarak. Bir daha okuyacak olsam yine kendimi iyice sakin bir kafa dinginliği sağladıktan sonra okuyabilirim diye düşünüyorum. Çünkü bir yerinde özet olarak: “O sizin kafanızda canlandırdığınız Allah(c.c.), onunda ötesinde, onun da ötesindedir.” diyor. 12 Eylül arifesinde yayımlamış olduğu Raporlar serisinin lezzeti hala zihnimdeki yerini korumaktadır. Evet, aziz dostlarım rahmetli Necip Fazıl Üstadı, düşününce benim aklıma bunlar geldi ve sizlerle paylaşmak istedim. Din ve devlete hizmet etmiş rahmetli büyüklerimize Allah'tan(c.c) rahmetler diliyor, yaşayanlara da hayırlı, verimli, sağlıklı bir uzun ömürler diliyorum. Selam ve dua ile”¦