Adana'da 3.5 yıl polislik mesleğini icra ettikten sonra 24 Kasım 1998 tarihinde, vatani görevini yerine getirmek için Adana'dan bir seyahat firmasına ait otobüsle Çanakkale'ye doğru yola çıkan Fatih Çağan'ın seyahat ettiği araç, İnönü Karayolu'nda trafik kazası geçirdi. Kazada Çağan şehit oldu. Şehit babası Bilal Çağan (64) ve ailesinin dramı da bundan sonra başladı. Şehadet belgesini, "Ergenekon Soruşturması" kapsamında gözaltına alınan Emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün, 2. Jandarma Er Eğitim Tugay Komutanlığı görevindeyken imzaladığı Çağan'ın cenazesi, Mersin'de toprağa verildi. Acılı aile tüm bu yaşanılanların ardından oğlunun hakkını aramak için yargı yoluna başvurdu. Ve Mersin 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne aynı yıl firma hakkında dava açtı. Ancak bu dava tam 7 yıl sürdü. Karar 2005 yılında açıklandı. Mahkeme, firma sahibi Hüseyin Turgut ile firmanın işleticisi ve aynı zamanda da şoförü olan Rıdvan Gülüşken'i mahkum etti. Böylelikle Şehit Er Fatih Çağan'ın babası Bilal Çağan ve annesi Birsen Çağan'a 12 bin 500 YTL, kardeşi Zeliha Çağan için de 5 bin YTL olmak üzere toplam 30 bin YTL tazminat ödenmesi kararlaştırıldı. Aynı davaya ek olarak Mersin 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açılan davada da toplam 4 bin 75 YTL tazminatın ödenmesine karar verildi. 2005 yılında verilen mahkeme kararlarına rağmen Çağan ailesine hiçbir ödeme yapılmadı. Şehit babası Bilal Çağan, firmanın 4 adet kamyonetiyle birlikte 1 adet panelvan minibüs, 1 adet otomobil, 1 adet otobüs ve 1 adet de motosikleti üzerine haciz koydurdu. Söz konusu araçların plakası da 18 ilin Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlükleri'ne bildirildi. Ancak yine bir sonuç alınamadı. Oğlunun acısını hala yüreğinde yaşadığını söyleyen baba Bilal Çağan, "Ama ortada bir mahkeme kararı olmasına rağmen buna uyulmaması ve gereğinin yerine getirilmemesini kabul edemiyoruz. Hakkımızı aramak için nereye gittiysek hep kapılar yüzümüze kapandı. Kimse bizimle ilgilenmedi. Sonuçta ben bir şehit babasıyım. Oğlum hem polis hem de jandarmaydı. Ama hiçbir yerde itibar görmedim ve devlet bana sahip çıkmıyor" dedi. Firmanın kendilerine tazminat ödememek için ismini de değiştirdiğini, firmaya ait otobüslere haciz konulmasına rağmen hala trafikte olduğunu dile getiren Çağan, bu duruma bir anlam veremediğini, yargı kararlarının neden uygulanmadığını sordu. Çağan, "Yaşanılanlar bizi çok yıprattı. Nereye gitsek; 'Bu adamlarla uğraşamazsınız. Bunlar çok güçlü, sağlam bağlantıları var. Vazgeçin davanızdan. Hiçbir şey elde edemezsiniz' şeklinde ifadelerle karşılaştık. Ama biz hakkımızı savunmaya kararlıyız. Buna rağmen 10 yıl boyunca mahkeme salonlarına gidip-geldik. Ailem çok yıprandı. Eşim üzüntüden göğüs kanseri oldu ve aynı zamanda psikolojik tedavi görüyor. Bende yaklaşık 4 yıldır psikolojik tedavi görüyorum. Kıt kanaat geçiniyoruz, bazen bir kuru ekmeğe dahi muhtaç oluyoruz. Zor durumdayız" diye konuştu. Tüm bu yaşanılanlara karşın devletten hiçbir talebinin olmadığını, ancak kendilerine şehit aylığı bağlanması için askeri yetkililer tarafından önerilen bir avukatın da yönlendirmesiyle başvuruda bulunduklarını kaydeden Çağan, bu başvurunun da kabul edilmediğini, ancak 2 yıl sonra kendisine posta yoluyla bir ceza makbuzu geldiğini ve suç işlediğinin belirtildiğine dikkat çekti. Çağan, "Ceza makbuzunu elime aldığımda çok şaşırdım. Ben hiçbir suç işlememiştim. Gittim araştırdım ve 2 yıl önce şehit aylığı için başvuruda yanlış beyanda bulunduğum tespit edilmiş. Oysa ben her şeyi usulüne uygun olarak bildirmiştim. Nasıl bir karar alındı anlamadım. Buna rağmen bana kesilen cüzi miktardaki cezayı ödedim. Ama tüm bunlar sırtıma saplanan bir hançer gibiydi" şeklinde konuştu. Davaya bakan avukatını değiştirmek istediğini ancak hiç beklemediği bir cevapla karşılaştığının altını çizen Bilal Çağan, davayı avukatından alıp bir başka avukata vermek istediğini, ancak kendisini savunma görevi olan avukatının tehdidiyle karşılaştığını ve evine 20 bin YTL'lik haciz konulması tehdidine maruz kaldığını ileri sürdü.