Mühim ve azim bir hususu, ehemmiyet ve azametine zarar vermeden tabi ve sade bir şekilde nasıl izah edersiniz? Şehitlik hakkında yazı yazmak ve şehitliği anlatmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde önce bunları düşündüm. Şehitlik, büyük, azim ve mühim bir hadise ve husus. Gel de en basit ve en tabi bir şekilde anlat. Anlatmak zor olsa da, şehitlik üzerinde tefekkür etmek ve konuyu iç âlemimizde mütalaa etmek mümkün. Şehitliğin bir büyük paye ve en büyük bir zirve olduğunu anlamak mümkün. Şehitliğin bir mü'min için en mutlu bir akıbet olduğunu kavramak mümkün. Bütün bu mümkünlere rağmen, bu büyük paye ve zirveyi, olanca azameti ve olanca izzeti ile bir başkasına basit, sade ve tabi bir şekilde aktarmak, anlatmak kolay değil. Çünkü, böyle azametli ve mühim durumlarda sözler yetersiz ve tesirsiz kalabilir. Şehitliği gel de anlat. Ya da, “şehitlik anlatılmaz, ancak yaşanır” diyerek işin içinden kolayca çık. Bu söz oldukça doğru, dikkat çekici, ancak konuyu açıklamaya yaramıyor. Şehitlik, “nasıl anlatılır, en tabi ve en anlaşılır bir şekilde” diye düşünürken, birden şunu anladım. Bizim anlatmamıza gerek yok. “Zaten, Kur'an-ı Kerim'de ve Hadis-i Şeriflerde anlatılmış” dedim. Üstelik, bu azim, mühim ve muhteşem hadise, oldukça sade, basit ve tabi bir şekilde anlatılmış. Gerçekten de, bu hususta Yüce Rabbimiz(cc)in beyanı ve Sevgili Peygamber Efendimiz(sav)in fermanı başka bir anlatıma ihtiyaç bırakmıyor. Gelin, şimdi, Bakara ve Al-i İmran Surelerindeki şehitlerle ilgili ayetleri hatırlayalım, Yasin-i Şerif'deki bir ayeti tefekkür edelim ve konuya ilişkin bir Hadis-i Şerif'i zikredelim. Şehitlikle ilgili Ayetler: 1- “Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.” (Bakara Suresi 154. ayet) 2- “Bilâkis onlar (şehitler) diridirler, Rabb'leri katında rızıklanmaktadırlar.” (Al-i İmran Suresi 169. ayet) 3- “O da, (Allah'a iman ettiği için kavmi tarafından öldürülen yani şehit edilen) "Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!" dedi. (Yasin Suresi 27. ayet) Şehitlikle ilgili Hadis-i Şerif: Câbir bin Abdullah -radiyallahu anh- der ki: “Bir defasında üzgün bir halde bulunurken Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'le karşılaştık. Bana:”˜Seni niye böyle üzgün görüyorum?' diye sordu. ”˜Babam Uhud'da şehit düştü. Geriye bakıma muhtaç çoluk-çocuk ve bir de borç bıraktı.' dedim. Bunun üzerine: ”˜Allah'ın babana hazırladığı nimeti sana müjde edeyim mi?' buyurdu.”˜Evet!' deyince devam etti: ”˜Allah hiç kimse ile yüz yüze konuşmuş değildir, daima perde gerisinden konuşur. Ancak babanı ihyâ etti ve perdesiz konuştu. ”˜Ey kulum! Ne dilersen benden iste vereyim!' dedi. Baban: ”˜Ey Rabb'im!' Beni dirilt, senin yolunda ikinci sefer bir daha öldürüleyim!' isteğinde bulundu. Allah-u Teâlâ: ”˜Fakat ben daha önce ölenlerin artık geri dönmeyeceklerine dair hüküm koymuştum.' buyurdu.(Tirmizî: 3013) Evet, bu sade, tabi ve basit anlatımlarla büyük bir hakikati (Şehitliği) kolayca anlamış olmaktayız. İşte anladıklarımız: 1- Şehitler ölü değildir. 2- Şehitler devamlı rızıklanmaktadır. 3- Şehitler Allah yolunda şehit olduktan sonra tekrar tekrar dirilip şehit olmayı isterler. 4- Şehitler büyük bir ikrama mazhardırlar. 5- Şehitler Allah ile yüz yüze konuşurlar. Yukarıda konunun anlatılma zorluğundan dolayı “şehitlik anlatılmaz yaşanır” demiştim. Konu, şimdi Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif ışığında vuzuh kazandı. Bu noktada da, yine ”şehitlik anlatılmaz, yaşanır” diyorum. Ancak, bu sefer anlatamadığımdan dolayı değil, büyük bir ikram, nimet ve izzeti anladığımdan ve ben de yaşamak istediğimden dolayı “şehitlik anlatılmaz yaşanır” diyorum. “Şehitler yaşıyor, Allah Bize de yaşamak nasip eylesin. Vesselam.” Not: Ülkemizde 18 Mart Şehitler Günü olarak kutlanmaktadır. 18 Mart Çanakkale Destanının yıldönümü. Bu vesile ile başta Bedir Savaşı, Uhud Savaşı ve Çanakkale Savaşı olmak üzere tüm Savaşlarda öldürülen Şehit ve Gazilerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anarım. Allah (cc) şefaatlerine nail eyleye. Amin.