Onlara karşı muhabbet hisseder, lezzetli meyveleri, yiyecekleri sevdiği gibi gençliğini, Annesini, Babasını ve evladını sever. Can yoldaşı olan hayat arkadaşını sevdiği gibi çevresindeki dost ve ahbaplarını da sever. Baharı ve tüm güzel şeyleri sevdiği gibi, Veli kulları ve tüm Peygamberleri de sever. Bütün bu sevdiği muhabbet ettiği şeyleri, bizleri yaratan Rabbimizin hesabına Onun emir ve yasakları doğrultusunda sevmek ve muhabbet etmek. O sevginin yüzlerini Onun isim ve sıfatlarına çevirerek o sevgi ve muhabbetleri bakileştirmek , ebedi kılmak. Asıl sevmek ve muhabbet etmek bu olsa gerek. Mesela lezzetli yiyeceklerin, güzel meyvelerin Cenab-ı Hakkın ihsanı olduğunu bilip o cihetle Allah'ın Rahman ( herkese uygun rızkını veren) ve Münim ( bütün bu yiyecekleri sunan) isimlerini sevmek hem manevi bir şükrü kazanmak, Hem Anne ve Babamızı şefkatiyle cihazlandıran ve bizleri onların merhametli elleriyle terbiye ettiren Cenab-ı Hakkın hikmet ve rahmeti hesabına onlara muhabbet ve hürmet etmek ve bu sevgi üzerine muhabbetle yanımızda ihtiyarlayan elden, ayaktan düşen Anne ve Babamıza şefkat etmek Kur'an-ın “ Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ÖF bile deme” İsra23 emrine itaat etmek. Hem dost ve ahbap eğer onlar Allah'ın dostları iseler onları sırf Allah için sevmek. Hem can yoldaşı olan eşine muhabbet ise Allah için olduğunda onun geçici güzelliğine değil Allah'ın güzel bir hediyesi olduğunu düşünüp güzelliğinin bu dünyada geçici olduğunu bilip onun ahlaken güzelliğini sevmek ve sevgiyi bakileştirmek. Hem Enbiya ve Evliyaya muhabbet ise Onun hesabına olduğu için Allah'ın makbul bir kulu olmak cihetiyle o sevgi Ona aittir. Hem hayatımızı bize veren ve bizlerin ebedi hayatı kazanması için hayat definesini Onun hizmetinde kullanmak. Hem gençliğin güzelliğini, zindeliğini Cenab-ı Hakkın şirin güzel bir nimeti olduğu cihetinde sevmek, Onun emir ve yasakları doğrultusunda o gençlik nimetlerini kullanmak. Hem baharı, Allah'ın güzel isimlerine bir ayine olması cihetinde sevmek, onların üzerindeki sanatları tefekkür ederek sevmek. Hem dünyayı ahire tin tarlası olması cihetinde, Allahın geçici bir misafirhanesi olması cihetiyle sevmek, dünyadaki bütün yaratılan şeyleri manayı harfiyle sevmek “ Ne kadar güzel yapılmış” deyip “ Ne kadar güzeldir” dememek. Kalbe başka sevgilerin girmesine meydan vermemek ve “ Allahım, bize sevgini ve bizi sana yakınlaştıracak şeylerin sevgisini nasip eyle” demeliyiz. Bütün bu bahsettiğimiz muhabbetlerin, sevgilerin neticesinde; “ Karşılıklı tahtlarda kardeş kardeş otururlar” Ayetine ve “ Kişi sevdiğiyle beraberdir” Hadisine mahzar olmak. Dünyanın bütün güzelliklerinden binler derece yüksek olan Cennetin ve Cennetin bütün güzellikleri Cenab-ı Hakkın güzelliğinin bir cilvesine karşılık gelmeyen bir Zat-ı Zülcelale muhabbetin, sevginin neticesinin büyüklüğünü anlamamak. Suni yapmacık sevgi ve muhabbetlerle bu güzellikleri perdelemek hiç akıl karı olmasa gerek”¦ [email protected]